Geçtiğimiz ay Üsküdar’ın tarihî camilerinden birinin avlusunda boylu boyunca yere devrilmiş kocaman bir ağaç gördük. Belli ki ansızın yıkılmıştı, etrafında meraklı bir kalabalık vardı. Yaprakları yemyeşildi, dalları dinç, gövdesi diri ve sağlıklı görünüyordu. Lakin uzmanların ifadesiyle, kökte çürüme olduğu için bu acı akıbetten kurtulamamıştı.

Bu manzara pek ibretlik geldi gözümüze. Neden? Çünkü her ne yaparsak yapalım, ne kadar diri, iri ve yeşil görünürsek görünelim, köklerimizin sağlam olup olmadığının ne kadar hayatî öneme sahip olduğunu hatırlattı. Gerek şahsi hayatımızda, gerekse kolektif çalışmalarımızda, köklerin sağlamlığının her şeyden önemli olduğunu telkin etti.

İman, ihlas, sabır, rıza, tevekkül, irade, fedakarlık, teslimiyet, dua, namaz, şükür, sevgi, emniyet, ehliyet, vefa, isar, ihsan vs... Köklerimiz bunlar bizim. Medeniyetimizin temel direkleri, sarsılmaz sütunlarıdır bunlar. Bu ölümsüz kıymetlerle yetiştiğimiz ve geliştiğimiz takdirde içimiz de dışımız da her dem güzellikler sunacaktır aleme.

Biz yeter ki köklerimizi güçlendirme derdinde olalım. Zamanın hızla ve hazla akışına aldanmadan, bir an önce “yeşillenme” derdine düşmeden, “olmadan önce olma” davası gütmeden, usul usul pişmenin, yavaş yavaş yetişmenin talibi olalım. Liyakatli olmadığımız koltuklara kurulma, ehil olmadığımız makamlara sıçrama sevdasından uzak duralım. Esaslı bir inkişaf için kısa yol vaadedenlerin aldatıcılığına kapılmadan irade terbiyesiyle çabalamaya, gayretle zahmetleri rahmete çevirmeye devam edelim. Bir yetişelim, pîr yetişelim; varlığımız insanlığa şifa olsun, bereket olsun, irfanî zenginliğimizden tüm mahlukat istifade etsin. Bir yetişelim, pîr yetişelim; ölüm bizi öldüremesin, izimizi sürenler hayırla buluşsun, hayırdan başkasına ulaşmasın...

Uzun ama sağlam ve “köklü” yolların sabırlı yolcuları olmamız dileği ile.

Ağustos ayında görüşmek üzere. Muhabbetle kalın..


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.