Halil Demir 

Allah dostlarının hayatları o kadar muhteşem ki. Onlar gibi olabilmek için çok uzun bir zaman gerek. Tasavvuf yolunda bir dervişim. Bunun hakkını vermem gerekiyor bu nedenle ilim, ilim, ilim. Sürekli okuyorum, dinliyor ve izliyorum. Diğer şeylerden aldığım zevk gün geçtikçe azalıyor. İşte bu her şeyden önemli. İnsanın içine ilahi aşk düşünce oluyor bunlar.  

Sagopa Kajmer, Türkçe rap denilince akla ilk gelen isimlerden birisi. Asıl adı Yunus Özyavuz. Müzik hayatına Samsun`da yerel bir radyoda DJ’lik yaparak başladı. 1997’de İstanbul’a Fars Dili ve Edebiyat okumak için geldi. Kuvvetmira adlı bir rap grubu kurdu. Halen Melankolia Müzik isimli müzik şirketinde 2006’da evlendiği eşi Kolera (Esen Güler Özyavuz) ile müzik çalışmalarına devam ediyor. Peki neden Sagopa Kajmer? Sagopa, Mısır`da bir piramitin adı. İçine girenin canlı çıkamadığı bir piramit. Kajmer ise bu piramitin sırrını çözmeye çalışan bir bilim adamı. Piramitten sağ çıkamayacağını anlayınca piramitin duvarına Sagopa Kajmer yazmış.

- Türkiye’de çıkan ilk rap albümünün içinde yer aldınız ve en çok dikkati de siz çektiniz, Türkçe Rap’i bir bakıma siz var ettiniz. Rap olmasaydı alternatif müzik tercihiniz ne olurdu?

- Estağfirullah, ben sadece işimi yaparken mutlu olduğum içindir ki, insanlara bunu hissettirebiliyorum. Onlar da beni alıp başlarının üzerine koyuyorlar. Rap Türkiye’de ben ve benim gibi yetenekli kişilerle gelişti. Biz bu yolun çizgilerini beraberce çizdik. Oyun hiçbir zaman tek kişilik olmadı. Rap olmasaydı sanırım New Age yapıp kendimi dinlendirirdim.

- Ülkemizde geleneklere bağlı kalarak kaliteli ve nitelikli yenilikler yapılabileceğini gösterdiniz. Rap hayatına girmeden önce böyle bir amacınız var mıydı? Yoksa bu sonuç rastlantı olarak mı oluştu?

- Aslında şaşırmamak gerek. Zaten sanatçı ülkesini ve geleneğini en iyi şekilde temsil edendir. Örnek olandır, örnek alınandır. Ben Türk gençliğinin son yıllarda evrimleştiğini ve giderek yabancı taklidi haline geldiğini düşünüyorum. Her ne kadar ben de bir Amerika kültür simgesi olan rap müziğini icra etsem de, rap benim ruhumu kabzedemedi, maneviyatımı baştan çıkaramadı, rap benim aracım. Araç olarak onu seçtim çünkü bir şeyi karşında gördüğünde ya da bulduğunda o şeyi kendine yakın hissediyorsan bunun zararı yoktur. Benim rap yapmaya başlamadan önce tek amacım müzik yapabilmekti. Çünkü ben sadece müzik dinleyerek yaşadım. Hiçbir aktivitem olmadı, hep müzik. Kazandıklarımın hepsini müziğe yatırdım. Hep müzik.

- Ülkemizin giderek muhafazakârlaştığı söyleniyor, sizin muhafazakâr tarza bürünmenizin sebebi bu olabilir mi?

- Ülkemiz giderek yabancılaşıyor. Sago hidayete erdi elhamdülillah. Muhafazakarlık çok kaba bir tabir. İnsan ya dininin gereklerine göre yaşamını idame ettirir ya da dinsiz takılır. Bunun orta kararı yoktur. Bizim ülkemizde bir curcunadır gidiyor. Keşke 1980’lerdeki gibi olsa. O zamanlar Ramazan ayında sokakta sigara içeceksin haaa… Öyle bir şey saygısızlık olarak görülürdü. Şimdiyse sokakta sevişiyorlar. Alkol gırla. Kimse bana muhafazakarlıktan bahsetmesin. Ben hayatımı Avrupa birliğine girmek için yaşamayanlardanım. Ben çocukluğum boyunca Avrupa’ya gidip oraları gezmek hatta yerleşmek isterdim. Ne zamanki tüm Avrupa’yı gezdim o sarhoşluktan ayıldım. Bu iş şekilcilikle olmaz, kalbini Rabbine verirsin, rehberlerin en güzeline (s.a.v.) uyarsın, insanca ve ahlaklı yaşarsın. Koca bir ülkenin bir kısmı örfünü adetini korumaya hatta kurtarmaya çalışırken çok büyük bir kısmı kolunu Avrupa’ya nasıl kaptıracağını düşünür halde. Sago hiçbir hale bürünmedi. Ben gerçeğin ta kendisiyim.

- Meşhur olmamak için çıktığınız yolda Türkçe Rap’in kralı oldunuz, bunu şarkılarınızda da dile getiriyorsunuz. Bu bir çelişki değil mi?

- Edebiyatın bölümleri vardır, şair kimi yerde kendini kimi yerde karşısındakini metheder. Ben genelde kendi kendimi övmem. Ama birileri bana kötü laf edince hem onları hicvederim hem de kendi özelliklerimi dile getiririm. Bu şu demek; senden böyleyse benden şöyle: Haydi Sago söyle!... Hem ben Rap’in kralı falan da değilim, bu sizin güzel hitabınız. Ben kendime göre bir rap yapıyorum. Benim liriklerimi tam anlamıyla irdelemeyen kişiler çelişki var diyebilir. Bu onların kendi anlama yetersizliğidir. Zaten şarkılarımda ben kralım vs gibi zırvalıklar yoktur. Her kralın tacı alınır. Ben derim ki “Sagopa Rap’in oğlu”, bu şu demek: Kısa donla gezerken rap dinleyip break dans yapan bir çocuktum hala o çocuğum ama artık bana insanlar da eşlik ediyor.

- İslam âlimlerine karşı derin bir ilginiz var. Hiç onlar gibi olmayı, onların yolundan gitmeyi kısacası tasavvufa girmeyi düşündünüz mü?

- Beni can damarımdan vurdu bu soru. İslam öyle geniş ve engin bir deniz ki bu denizdeki kıymetli incileri çıkarıp ortaya dökmeye kalksan ömrün yetmez. Onlar benim canlarımdır. Allah dostlarının hayatları o kadar muhteşem ki. Onlar gibi olabilmek için çok uzun bir zaman gerek. Tasavvuf yolunda bir dervişim. Bunun hakkını vermem gerekiyor bu nedenle ilim, ilim, ilim. Sürekli okuyorum, dinliyor ve izliyorum. Diğer şeylerden aldığım zevk gün geçtikçe azalıyor. İşte bu her şeyden önemli. İnsanın içine ilahi aşk düşünce oluyor bunlar. Kaybettiğim vakitlerimi geri kazanabilmek için çalışıyorum. Tabii ki hayattan işime yarayanı alarak ilerliyorum. Sünnet-i Seniyye’yi sahiplenenlerdenim. Maneviyat dev saray.

- İçinizde yaşayan bir hayli yaşlı ve hüzünlü çocuğu ne ile besliyorsunuz?

- Dualarla.

- Bize farklı olarak Sago’dan kısaca bahseder misiniz?

- Herhangi biriyim. Monoton bir hayatın içinde bulduğum renklerin tadını çıkarıyorum. Tatlıları ve balığı çok severim. Sakatat yemem. Matrix’i izlemeyen nadir Türklerdenim. Herkesin bayıldığı Brave Heart’dan hiç haz almam, kim ne derse desin Michael Jackson’ı çok severim. Harika bir İran kedim var aslında onu eşime hediye olarak almıştım ama ortak kullanıyoruz. (Gülüşmeler). Adı Mira. İşte böyle renkli bir kişilik Sagopa Kajmer. 


GENÇ'ın Yazısı.