Nisan 2011 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı

Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: İki yazından daha iyi gördüğümü ayın yazısı olarak seçtim. Ama daha da iyi yazabilirsin diye düşünmekten öte, daha iyi yazabilirdin diye düşünüyorum. Sebatla yazmaya devam etmen, bu arada ‘oldum, olgunlaştım’ gibi duyguların tuzağına düşmeden, yazıdaki işçiliğini geliştirerek sürdürmen gerekiyor.

Azize Özpınar

Geceleyin, neredeyse dokunsam ağlayacak içli kalemimin hakkını veremeden uykuya dalmışım onun yanıbaşında. Sabah uzun  zamandır çalmayan zilin sesiyle uyandım. Kalkarken bir daha baktım kalemime. Mumun titrek alevi gibi yanmaya, yandırmaya uğraşıyor. Ne ışıtan bir alev olabiliyor, ne de alev söndüren su.

Bu kadar oyalanma sırasında birisinin sürekli zile basıp ısrarla benim çıkmamı istemesi de ayrı bir heyecan veriyordu. Kapının  deliğinden baktığımda heyecanım biraz sönse de, yavaşça açtım kapıyı. Yüzünde en ufak bir hayat enerjisi kalmayan postacımdı  kapıdaki. İçindekileri söyleyip gitme telaşındaki postacıyla biraz muhabbet etmek istedim, ama o konuya girişiyle kalemimi yere  düşürdü, alevini bana da sıçrattı.

“Efendi, efendi! İnsanlığınız kesilmiş, faturaları yatırmamışsınız” dedi bana. “Ama nasıl olur?” dememe fırsat kalmadan “Olmuş işte;  vefanız, hayanız, takvanız hiçbirine vaktinde yatırım yapmamışsınız.

Şimdi fazlasıyla cezasını çekiyorsunuz” dedi.

Konuştukça konuşuyordu. “Ya ateş? Onu da heba etmişsiniz. İçinizde yanıp duran ilahi ateşi söndürüp başka ateşlere kül bile  olamamışsınız.”

“Ya gururunuz? Kesintisiz internetinizin sohbet sayfasında kalmış olmasın sakın!” dedi sonra. “ Bir yığın gereksiz bilginin tepesinden bakarken elinizden kayıvermiş can simidi niteliğindeki bilgileriniz. Tabiatınızda, kişiliğinizde yaratılıştan taşıdığınız elmaslarınızı  sadece cam olarak görmüş, camınızı silememiş, bir gönül kazasından diğerine geçmişsiniz. Kolunuzun altına sığdırdığınız cilt cilt  kütüklerle faturalarınızın bir kısmını yatırabileceğinizi sanmışsınız, ama gördüğünüz kuyruk gözünüzü korkutmuş, geri dönmüşsünüz. Soğuk demir dövmüşsünüz efendim! Bedeninize ve ruhunuza gelen kötülükleri olduğu gibi kabul etmişsiniz, zira antivirüs programınızı yenilemeniz gerekecek!”

O anda postacının sözlerinin bitmesi ve kapıyı kapatmaktı en büyük arzum. Bakışlarıyla ısırıyordu. İçimdeki çığlıklar tekrar içime çarpıyor, yankı olarak dökülüyordu. Benim hareketlerimden dolayı o da gitmeye hazırlanırken son bir ok fırlattı bakışlarıyla. Bakışlarını  bende mühürlemişken, titrek sesimle “Faturaları nereye yatırmalıyım?” diye sordum.

“‘Onlar canlarıyla ve mallarıyla Allah yolunca çaba gösterir’ köprüsünü geçtiğinizde, tam karşınızda” dedi. “Unutmadan, bir de mektubunuz var” diyerek Kur’ân’ı uzattı bana.

Bundan sonra bütün hayatımı o köprüye en yakın yerde inşa ettiğim evimde mektubumla geçirdim…


Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.