Ayşegül Tozal

Kur’an; bize doğru olan yolu bulabilmemiz için gönderilen bir kâinat kitabı. Bu kitabı açıp okumaya başladığımızda ne yapmamız gerektiği konusunda önümüze bir rota çıkmakta. Yolun nerelerde kavisli olacağından tutun da, hangi virajı nasıl almamız gerektiğine kadar en ayrıntılı bir şekilde harita karşımızda duruyor. Ayetler birer levha ve gideceğimiz yönü gösteriyorlar. Eğer Kur’an’ın ilkeleri ile yola çıkarsak, biiznillah hedefimize en güzel şekilde ulaşabiliriz. Bir ömür boyu yaşayacağın hayatta ne yapacağına karar vermede aceleci davranma, Kur’an’ın önüne koyduğu yolda emin emin ilerle.

Büyüyünce Ne Olacaksın?

Hepimizin bir şekilde çocukken karşılaştığı, ortaokul ve lise döneminde düşünme aşamasına geçtiği temel sorulardan biridir: “Büyüyünce ne olacaksın?” Gerek çocukla iletişim kurmaya çalışan ebeveynlerin gerek arkadaşlar arasında yapılan muhabbetlerin önemli sorularındandır büyüyünce ne olunacağı... Çocuğun zihninde ve hayallerinde gerçekle bağlantısı çok zayıf da olsa bir meslek adı vardır ve çocuk, o zayıf bağ ile de olsa hayal ettiği mesleğe ilgi duyar. Elbette yeteneklerinin farkında değildir ya da henüz büyüyünce ne olacağına karar verme bilincine sahip değildir ama daha çocukken imrendiği meslek grubuna benzeme çabasındadır ve mesleği bunun bir aracı olarak görür. Büyüdükçe ve özellikle eğitim hayatının her sürecinde büyüyünce ne olunacağına ilişkin deneyimler yaşar, hayalindeki meslekle bağ kurar ve bunu çoğu kez bilinçsiz yapar.

Bugünkü eğitim sistemimiz ve eğitim sistemimizin gençler üzerinde meslek seçimindeki olan etkisini düşündüğümüzde büyüyünce ne olacaksın sorusunun önemi hayli artıyor. Zira teknoloji çağındayız, her şey çok hızlı ilerliyor ve biz kendi hayatımız, aile yaşantımız ve çevremiz için aldığımız kararlarda aceleci davranabiliyor, Kur’an’ın bize emrettiği ilkelerden ve tavsiyelerden uzaklaşabiliyoruz. Hayatımızda akletmeden ve sorgulamadan karar verdiğimiz seçimler için yarın geç kalmış olabiliriz. Şunu unutuyoruz bazen; “Kur’an üzerinde hiç derin derin düşünmüyorlar mı?” buyuran ve muhatabına Kur’an’ı “Tefekkür eden bir topluma” ithaf eden, bize bizden yakın olan bir yaratıcımız var. Kur’an’da yine sık sık “Ne kadar da azınız düşünüyor” diye tabir caizse bir sitem var biz Müslümanlara… Yunus suresinin 100. ayetinde “Aklını kullanmayanı pisliğe mahkûm edeceğini” buyuran Allah, eşref-i mahlûkata yükselebilen insana açık açık aklını kullanmalısın nasihatini veriyor.

Öyleyse büyüyünce ne olacağımıza, hangi bölümü okuyacağımıza, hangi alana yöneleceğimize, hangi işi yapacağımıza dair karar verdiğimiz ve özellikle bu kararı eğitim hayatımızda şekillendirdiğimiz eğitim sistemimiz, meslek seçiminde doğru karar vermemize ne kadar imkân tanıyor ayrı bir konu ama gelin biz Kur’an’ın bizi nasıl yönlendirdiğine bakalım. Çünkü Kur’an’ı anlama çabası, onu “içinden okuma”, dahası, “yüreğinden okuma” çabasıdır.

Nasıl ki bir insan Müslüman olmaya karar verince Kur’an o insanı alıp, iç dünyasını, kalbini ve zihnini inşa ediyorsa, aynı ilkeler doğrultusunda Kur’an’ın şahsiyet eğitimindeki tavsiyelerini hem eğitim hayatımız hem de meslek seçimimiz için uygulayabiliriz. Zaten Kur’an’ın bizlere gönderiliş amaçlarından birisi de inanç, düşünce ve davranışlarımızı düzeltmek, birey olarak kendimizden başlayarak hakikat yolunda olmamızı, iyilik ve güzellikler için mücadele etmemizi sağlamaktır. Bu amaçlara yönelirken de, Kur’an’ın öğrenme ve eğitim ilkelerinden uzak kalması düşünülemez.

“Oku” emri ile inmeye başlamış olan Kur’an’ı Kerim, bir insanı şekillendirmeye başladığında onun iç dünyasından başlayarak aklını, zihnini ve kalbini tabiri caizse imar eder. Peki, bu süreçte bizleri hangi ilkelerle inşa eder?

1) Tahayyül (Hayal Etmek): Zihnin işlevlerini genişleterek hayal etmeyi ve düşünmeyi öğreten bu kavram, insana hayalini kanatlandırmayı arzulatır. Bedenimiz mekândan ve zamandan münezzeh olamaz ancak aklımızla, kalbimizle ve zihnimizle hayal edebilir, kâinatın yaratılışındaki hikmetleri düşünerek kendi yolculuğumuza dersler çıkarabiliriz. Nerede duruyoruz, nereye doğru ilerliyoruz, neyi en iyi yapabiliriz ve neyi yaparsak hem kendimiz mutlu olabilir hem de çevremizdekileri mutlu edebiliriz? Hayal gücünün geliştirilmesi bu yönden çok önemlidir. Eğitim sistemimizde hayal etmeye yer verilmemiş olabilir ama Kur’an açıkça her Müslümana tahayyül etmeyi bir ilke olarak emretmiştir. Buruc suresinin 2. ayetinde geleceği bildirilmiş olan günü, yani kıyamet gününü tahayyül ettiren Kur’an, şahitlik edecek ve hakkında şahadet edileceklere andolsun diyerek bütün mahlûkatın hazır bulunacağı o dehşetli günde, olacak her şeye herkesin şahit olacağını vurgulamaktadır.

2 ) Tasavvur (Şekillendirmek): İmgelemek. Olmayan nesneleri, zihnimizde olabilecekleri biçimiyle resmetmemizi sağlar. Daha açıkça bir ifadeyle, hayal edilen şeyin aklımızda resmini, planını, geometrisini veya tasarımını geliştirmektir. Aslın bir suretinin zihinde form bulması olarak ifade edilebilir. Burada amaç, hayalin daha somut olabilecek bir düşünce sistemine oturtulması ve bu şeklin yorumlanarak diğer kişilere de izah edilmesine zemin hazırlamaktır. Yaşadığımız çağda nerede ise tüm meslek dallarında “tasarım” ön planda rol oynamaktadır. Kur’an, tasavvur etmeyi her daim tavsiye eder.

3) Tefekkür (Fikir Üretmek): Varlık ile yokluk arasında zahirden batına geçiş olarak ifade edilebilir. Çünkü hayal ettiği ve düşündüğü şeyin tasarımını iyi yapan kişi çeşitli fikir de üretebilir. Bir bilginin bir anlam ifade edebilmesi için o bilgi üzerine tefekkür etmek şarttır çünkü tefekkürsüz bir bilgi hiçbir şey ifade etmez. Bir formüldür sadece, kuru bir iskelet gibidir; onun ete ve ruha bürünmesi için tefekkür etmek gerekir. Hayatımızda ilgili verdiğimiz kararda, hangi mesleğe yönelmemiz konusunda ne kadar tefekkür ediyoruz?

4) Tedebbür (Sonuç Çıkarmak): İlk üç aşamadan sonra edinilen fikir hakkında varacağımız sonuçların ne gibi haller doğurabileceği aşamasıdır. Kur’an, “Sakın ha cahillerden olma.” (En’âm, 5/35) diye buyuruyor. Peygamberimiz “Faydasız bilgiden sana sığınırım” diyor. Biz Müslümanlar bu aşamada edindiğimiz fikirleri gözden geçirmeliyiz. Yapılan işlerin birer sonucunun, çıktısının ve etkisinin olacağını düşünerek elde edilen bilgileri sorgulamak sırasında tahmin diyebileceğimiz son durumların da öngörülmesi gereklidir.

5) Tefakkuh (Künhüne Vakıf Olmak): Fıkh etmek, her açıdan bilinenden bilinmeyene, görünenden görünmeyene ulaşmak demektir. Detaylıca düşünülen bir meselede varılan sonucu her açıdan değerlendirmek, aslına varmak demektir. Tefakkuh, Arapçada “fehm” kelimesinin ifade ettiği anlayış gibi değildir. Birinin ne söylediğini anlarız, bu “fehm”dir; fakat söylenenin, olup bitenin “künhüne vâkıf olma”, gerçeğine erme, onu bütünüyle kavrayıp bir sonuca varma “tefakkuh”dur.

6) Teakkul (Aklını Kullanmak, Akletmek): Aklımızı her aşamasında kullandığımız bu ilkelerin son aşamasında kalben de zihnen de akletme sürecidir. Eğitim sisteminde hayatının en önemli yıllarını geçirecek bir öğrenci, aklını kullanabilecek ve kalbini keşfedecek yolları bulması, idrak etmesi gerekir. Aksi halde dogmatik ve ezberci bir eğitim sisteminin yetiştireceği bireylerde nitelikli verim pek mümkün olamamaktadır.

İmdi genç kardeşim, Kur’an; bize doğru olan yolu bulabilmemiz için gönderilen bir kâinat kitabı. Bu kitabı açıp okumaya başladığımızda ne yapmamız gerektiği konusunda önümüze bir rota çıkmakta. Yolun nerelerde kavisli olacağından tutun da, hangi virajı nasıl almamız gerektiğine kadar en ayrıntılı bir şekilde harita karşımızda duruyor. Ayetler birer levha ve gideceğimiz yönü gösteriyorlar. Eğer Kur’an’ın ilkeleri ile yola çıkarsak, biiznillah hedefimize en güzel şekilde ulaşabiliriz. Bir ömür boyu yaşayacağın hayatta ne yapacağına karar vermede aceleci davranma, Kur’an’ın önüne koyduğu yolda emin emin ilerle.


GENÇ'ın Yazısı.