Fahri Sarrafoğlu

Yeni Şafak gazetesinde Teknoloji Editörü olarak çalışan Melih Bayram Dede, aynı zamanda gazetenin haber portalı yenisafak.com.tr`nin yönetmeni. TVNET kanalında yayınlanan TechnoLogic programının yapımcı ve sunuculuğunu yapan Dede, teknoloji portalı Social News Turkey ve kültür sanat portalı Dergibi.com`un yayın yönetmenliğini de sürdürüyor.

eknolojiden korkmayalım ama her teknolojiyi de olduğu gibi mi alalım, sizce bunun bir ombudsmanı ya da teknolojinin RTÜK`ü olmalı mı?

Teknoloji kullanımında ya da tüketiminde bir denetim olması gerektiği görüşünde değilim. Teknolojik ürünlerin üretimi, ithalatı, ülke içindeki satışı ve satış sonrası destekler konusunda zaten ilgili bakanlıkların sorumlulukları mevcut. Ürünlerin en az iki yıl garantili olması, tüm illerde yaygın servislerinin bulunması, kullanma kılavuzlarının Türkçe olması ve satışı yapılan ürünlerin yedek parçalarının mutlaka bulunması yasal bir zorunluluk. Ancak bu zorunluluklara her şirket uyuyor mu? Hayır. Burada sorumluluk tüketiciye düşüyor. Yaşadığı problemleri ilgili bakanlıklara, tüketici hakem heyetlerine, tüketici kuruluşlarına bildirerek takipçisi olmaları gerekiyor, sessiz kalınmaması gerekiyor. Ayrıca bakım onarım sürecinde şirketlerden geçici olarak kullanacak bir ürün talep etmemiz gerekiyor.

Teknolojiyi doğru kullanmak için kurslar veya daha açık kılavuzlar hazırlanamaz mı?

Kullanma kılavuzlarının Türkçe olması yasal bir zorunluluk. Ayrıca teknolojik ürünlerde Türkçe menü de öyle. Türkçe kullanma kılavuzu, Türkçe menü konusuna, kullanıcıların hassasiyet göstermesi gerekiyor. Aksine durumlarda, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı`nın ilgili birimlerine başvurabilirler. Bu ülkede sattığı teknolojik üründe, Türkçe desteği sunmayan şirket, zaten bu ülkeye, bu ülkenin diline ve en önemlisi bu ülkenin insanına saygı göstermiyor demektir. 

İnternet güvenliği giderek önem kazanıyor. Sizce internet ne kadar güvenli,  giderek güvenliği artıyor mu? Yoksa güvensizlik kaynağı olmaya devam ediyor mu?

 İnternet güvenliği konusunda kullanıcıların bilinçli olmaları gerekiyor. Bilgisayarlarında hangi güvenlik yazılımlarını kullanmaları gerektiğini doğru tespit ettikten sonra, bu yazılımları sürekli güncel tutmak ve belli periyotlarda bilgisayarda virüs taraması yapmak ihmal edilmemeli. İnternetten gelebilecek risklerin neler olduğu ve bunlarla nasıl başa çıkılacağını ancak, bu konudaki makaleleri okuyarak bilgilenmek mümkün. Olta saldırılar, truva atları, solucanlar ne yapar, bize nasıl zararlar verir bunları bilmek ve çok dikkatli olmak gerekiyor. Maalesef ülkemizde bu bilinç oluşmuş değil. Çeşitli vaadler içeren ya da bir hediye kazandığınızı yazan elektronik postalardaki linklere hemen tıklamak, bu sayede bilgisayara virüs bulaşmasına neden olmak, çok karşılaştığımız durumlar. Bankalar adına geliyormuş gibi gözüken ve kullanıcılardan internet banka şifresini isteyen elektronik postalara bile itibar edenlerle karşılaşıyoruz. Bu konuda, internetten hizmet veren kurumların belli aralıklarla bilgilendirme yapmaları, hiçbir şekilde elektronik postayla bilgi güncelleme yapmadıklarını hatırlatmaları gerekiyor. İnternet bankacılığı şifresi alan ve bu hizmetten ilk kez yararlanacak olanlara, öncelikle bir güvenlik bildirimi yapılmalı.

İnternetin güvensizlik kaynağı olduğu konusuna gelirsek, aslında tehlike internet değil, interneti kullanarak, kötü eylemler yapmak isteyenler. Her şeyde yine insan unsuru ortaya çıkıyor. İyi ve kötünün her zaman var olacağını düşünürsek, bu tür olumsuzluklarla karşılaşıldığında bunu genel olarak internete mal etmek yerine, bu eylemin arkasında, gözünü para hırsı bürümüş kötü amaçlı insanlar olduğunu düşünmeliyiz. Sonuçta eylem haksız gelir elde etmek, internet hesabına izinsiz girerek para çalmaksa, burada sadece hırsızlık metotlarının değiştiğini düşünmek gerek. Hırsızların metotları, değişen teknolojiyle birlikte değişiyorsa, bizim de onlara hedef olmamak, zarar görmemek için güvenlik konusunu asla ihmal etmememiz gerekiyor.

Teknoloji kullanımında gençliğe dönük tavsiyeleriniz nelerdir? Nasıl kullansınlar teknolojiyi?

 Teknoloji kullanımında, ihtiyaca göre ürünler aramalarını, fiyat performans oranına dikkat etmeleri, aynı özelliklerdeki ürünler arasında en ekonomik olanı seçmelerini öneririm. Sonuçta bir elektronik ürünün ömrü en fazla üç yıl. Ancak şirketler, sürekli yeni ürünler çıkararak, bizi psikolojik olarak, sürekli yeni ürüne terfi etmek zorundaymışız gibi bir hava oluşturuyor. Her çıkan ürünü almak, bir cep telefonumuz varsa, hemen üst modeli çıktığında, üst modeli almak zorunda değiliz. Önemli olan bir ürüne para ödedikten sonra, onu ne kadar uzun süre kullandığınızdır. Ekonomik olarak iyi durumda olmayan insanların bile maalesef, yeni cep telefonlarına terfi konusunda, müsrif davrandıklarını görüyoruz. Bu da ne kadar büyük bir yanılgı içine düşüldüğünün açık bir göstergesi.

Bilgisayar sektöründe programların bu kadar pahalı olması korsana yönlendiriyor deniyor, sizce korsanın gerçek sebebi nedir?

Türkiye`de yazılım fiyatları gerçekten yüksek. Bir yazılımın, Amerika`daki satış fiyatı, Türkiye`dekinden daha düşük. Bazen aynı fiyata da gelen ürünler görüyoruz. Ancak fiyat belirlerken, Türk insanının satınalma gücünün dikkate alınması gerekir. Örneğin ABD`de 1000 dolara satılan bir yazılımı, Türkiye`de de 1000 Dolar`a satmak, korsan yazılımı tetikler. Düşünün 1000 Dolar`a bilgisayar alıyorsunuz, üzerinde kullanacağınız yazılımları maddi karşılığı bunun neredeyse 10 katı. İşin fiyat yönü böyleyken, Türk insanının yazılımı bir değer olarak görmediğini, yazılıma para verme alışkanlığı olmadığını da hatırlatmış olalım.
Virüs üretimi yine firmaların işi mi?

Bu dile getirilmekten usanılmayan bir komplo teorisidir. Domuz gribini domuz gribi aşısı üreten şirketler üretmişse, virüsleri de antivirüs şirketleri üretmiştir. Şimdi çıkın işin içinden!


GENÇ'ın Yazısı.