Bir çiçek gördüğümüzde sadece bir çiçek görmüş olmayız. Bir çiçek görmek, bir âlemi izlemektir aslında. Bir ortanca mesela… Üç mevsim beklemiş. Önce tüm ihtişamını yitirircesine çiçek dökmüş. Bir kısmı solmuş da dökülmüş, bir kısmı daha solamadan düşüvermiş yere. Dayanamamış, yaprak dökmüş. Hani elimizde kalan son güzelliğin de elimizden ayrılışını izlemek gibi bir şey. Kupkuru ve kahverengi dallarıyla, kışın soğuğuna ve biraz da yalnızlığına meydan okumuş. Kendimizden biliriz, kolay değildir. Soğuk olunca ne yataktan çıkasımız gelir, ne bir işe koşasımız. Büzülmek isteriz içimize doğru. Hele soğukta yalnızlık daha zordur. Ve biliriz ki, mevsim kış olunca hiçbir ortanca yazları sahip olduğu kalabalığı bulamaz yanında. Hatta o kuru çubuklara bakılsa da ortancanın, ortanca olduğu bile anlaşılmaz. Ki bu belki de zorların da en zorudur. Tam da en dipteyken bir ılıman esinti gelir ortancanın yüreğine.

Köklerinden ısınmaya başlar ortanca. Çok da suhuletle geçmez bu süreç. Tam ısındım derken, hava yeniden bozabilir, yağmur üşütebilir, rüzgâr çarpabilir, dolu can yakabilir. Ama inanır ortanca “ Fe inne meal usri yüsra” 1 Bir bir yeşerir dökülen ümitleri. Bakar ki elden çıkanlar geri veriliyor. Yeniden yeşillenmenin mutluluğuyla canlanır kurumuş bedeni. Heyecanlanır da, duru bir güzellikle çiçeklenir. Kendine misafir gelecek renk için biraz daha beklemesi gerekir. Soğuğu geçer, yalnızlığı azalmaya başlar ortancanın. Bu sefer de içindeki heyecanla mücadelededir. Tamam işte der; ısındım, yeşillendim, çiçeklendim, neden renklenmiyorum? İşte bir sır gibi durur cevap karşısında. Ümitsizliğin içinden dirilmiş ve ümidine ulaşmış ortanca için bu son yokuştur. Sonra gelir beklediği. Renklenir. Çok daha fazla güzelleşir. Kalabalıklaşır. İhtişamı büyüler her göreni. Sanatçılar ona benzeyen tona ulaşmak için karıştırır dururlar boyalarını, teyzeler yavrum bi dal kopar ben çoğaltayım bunu diyerek çimdiklerler ortancayı, kaç kez deklanşöre basılır önünde sayamaz ortanca. Hayret sözcükleri çınlar sürekli kulağında. Okşayanlar, koklayanlar, seyrine dalanlar. Bir saltanat olur ortanca. Ve yanından geçen herkese mırıldanır, “İnne meal usri yüsra”.2

Çok da uzun sürmez en başından yeniden başlar serüveni ortancanın. Ortancayı görenler, mırıldandığını duyanlar kazanır savaşı. Şimdi yineleyeyim, bir çiçek görmek sadece bir çiçek görmek midir? Yoksa bir çiçek görmek bir âlemi seyretmek midir?

Geçen gün bir ortancanın yanından geçerken fısıldadım kendisine, “Beklemek ne güzel değil mi, Allah’ın hayatına göndereceği yeni rengi ve koca bir alemi…”

1- İnşirah Suresi 5- Demek ki zorlukla beraber bir kolaylık vardır.

2- İnşirah Suresi 6- Evet, doğrusu her güçlüğün yanında bir kolaylık var.


Belemir Kopuz Güneri'ın Yazısı.