Herkese, her şeye, her zaman kızıyoruz. “Ne kızıyorsun” diyene daha fazla kızıyoruz. Aslında çok da haksız değiliz. Kızacak ne var diye boş konuşana da kızalım bu arada. Kızacak o kadar çok şey var ki… Şu ortamda sakin kalmayı başarana gıpta etmemek elde mi? Mesele zaten kızmamakta değil; mesele, ne zaman ve neye kızacağını bilmekte. O baldan tatlı duyguyu kontrol edebilmeyi becerebilirsek öfkemiz artı hanemize yazılan bir şey olacak. Kontrol, itidal ve denge için önce sakinleşmek gerekiyor ama. O yüzden başta kendimiz olmak üzere herkese samimi niyetle yaptığımız çağrımız şu: Kızma birader!

Öfke insanın 4 temel duygusundan biridir. Bu gerçek üç önemli gerçeği de beraberinde getiriyor. Birincisi temel duygu olduğuna göre öfkelenmek normaldir. İkincisi temel duygu olduğu için öfkeyi yok saymak, hiç öfkelenmeyen insan olmak mümkün değildir. Üçüncüsü ise temel duygu olduğu için her insan tarafından az ya da çok hissedilir. 

Bütün bu gerçekler öfkelenmeyi normal görse de öfkenin kontrol edilmemesini ya da saldırganlığa dönüşmesini normal görmez. Kontrol edilmeyen ve saldırganlığa dönüşen öfkenin mazereti olmaz. Dolayısıyla öfkeyi hepimiz yaşıyoruz/yaşayacağız ancak kontrol etmeyi de öğrenmemiz gerekiyor. 

Öfke kontrolü için öncelikle öfkenin dinamiklerini bilmek gerekmektedir. İnsan kendisini öfkelendiren sebepleri ve altyapıyı bilmeden öfkesini kontrol edemez. Zaman, mekan ve insanlar değişse bile öfke güçlü bir şekilde insanı zorlamaya devam eder. Dosyamız içerisinde öfkenin yaygın görülen sebeplerini bulabilirsiniz. Ancak aynı sebepler her insan için aynı sonucu getirmiyor. İnsan söz konusu durumlarla karşılaşsa bile öfkelenmeyebilir. Burada öfkenin dışsal etkenlerinin yanında içsel etkenlerinin yani kişisel özelliklerin de üzerinde durmakta yarar var. Çünkü içsel özellikler kişinin öfkeyi daha çabuk veya daha şiddetli yaşamasına sebep olabilir. Bu özellikleri şöyle sıralayabiliriz: Genellikle aşırı sorumlu veya içe dönük veya duygusal açıdan düzensiz veya duygusal zekası düşük veya şüpheci veya aceleci kişilik özelliklerine sahip olduklarından dolayı kolay öfkelenirler. 

Zamanında ifade edilmediği için süreç içerisinde öfke yanardağ gibi patlayabilir. Sakin insanların çok küçük konularda çok aşırı tepkiler vermeleri öfkenin biriktirilmesi sonucu oluşan bir tepkidir.

Öfkelenen insanlar öfkelerini farklı farklı ifade ederler. Bunlardan en yaygın olanları saldırgan davranış, bastırılmış davranış ve kontrol etmedir. Saldırgan davranış bağırmak, eşyalara, insanlara ya da bizatihi kişinin kendisine zarar vermesi şeklinde kendisini gösterir. Tahmin edebileceğiniz gibi bunlar doğru bir öfkeyi ifade şekli değildir. Bastırılmış davranış, insanın öfke duygusunu bastırması, içi ateş gibi yansa da sakin görünmeye çalışması, hiç kızmıyormuş gibi davranmasıdır. Zamanında ifade edilmediği için süreç içerisinde öfke yanardağ gibi patlayabilir. Sakin insanların çok küçük konularda çok aşırı tepkiler vermeleri öfkenin biriktirilmesi sonucu oluşan bir tepkidir ve yine ifade etmek gerekir kibu tepki sağlıklı bir öfkeyi ifade etme şekli değildir. Sağlıklı olan ise öfkeyi kontrol etmektir. 

Öfkeyi kontrol etmek öfkeyi doğru ifade etme becerisi kazanmak demektir. Yani saldırganlıktan uzak, kişinin kendisine ve çevresindekilere zarar vermeyecek şekilde duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını ifade etmesidir. Duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını sağlıklı bir şekilde ifade edemeyen insan eninde sonunda başta kendisi olmak üzere irtibata geçtiği herkese zarar verebilecek potansiyel bir tehlikedir. 

ÖFKE BANA NE YAPAR? 

Öfke kontrolü insanın fiziksel ve ruhsal bütünlüğü açısından çok önemlidir. Çünkü kontrol edilmeyen öfke fiziksel olarak; baş ağrılarına, mide rahatsızlıklarına, solunum problemlerine, cilt problemlerine, böbrek fonksiyonlarında problemlere, sinir sistemi rahatsızlıklarına, dolaşım sorunlarına, var olan fiziksel rahatsızlıkların kötüleşmesine ve duygusal rahatsızlıklara sebep olabilir. Bilişsel olarak ise konsantrasyon bozukluğuna, düşük performansa, unutkanlığa, uykusuzluğa ve dikkatsizliğe sebep olabilir. Davranışsal olarak huzursuzluğa, aceleciliğe, ilaç kullanımına, aşırı yemek yemeye, sigara tiryakiliğine ve alkolizme götürebilir. Sosyal olarak da aile, iş veya okul hayatında sorunlara yol açar. Yani kısacası kontrol edilmeyen öfke genel yaşam kalitesini düşürür. 

“O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever.” ( Al-i İmran; 134)

ÖFKENİN SEBEPLERİ 

1. Kayıplar. 

2. Engellenmeler. 

3. Kişinin benlik saygısının düştüğünü düşünmesi. 

4. Reddedilme. 

5. Hata yapma korkusu. 

6. Tehditlere maruz kalma. 

7. Kendini ifade edememe. 

8. Haksızlığa uğrama. 

9. Hayal kırıklığı.

10. Stres altında olmak. 

ÖFKE KONTROLÜ AMA NASIL? 

1- Önce analiz: Öfkemin kaynağında neler var? Başkalarının tepkileri neler olur? Öfkemden kazançlarım nelerdir? Öfkemin olumsuz sonuçları nelerdir? Öfkemi nasıl kabul eder ve onu sağlıklı ifade edebilirim? Sorularını kendinize sorun. 

2- Akıl ne diyor? Sizi öfkelendiren gerçekten nedir öncelikle onu tespit edin. Sizi öfkelendiren durumlar mı insanlar mı? Durumlar ise neden o durumların sizin dünyanızdaki karşılığını araştırmalı, insanlarsa o insanlarla ilgili hislerinizi incelemelisiniz. 

 

Anne evladını şiddetle terbiye etmeye çalışırken, koca karısını vahşice öldürüyor. Öğretmen öğrencisine şiddeti uygun görürken, patron işçisini alın teriyle tehdit edip, sırtına kul hakkının, şehit olsa dahi indirilmeyen yükünü yükleniyor.  

 3- Beklentileriniz gerçekçi olsun: Öfkenin en önemli tetikleyicilerinden biri kişinin beklentilerinin karşılanmaması sonucu hayal kırıklığı yaşamasıdır. Bu nedenle hayattan, kendimizden ve diğer insanlardan beklentilerimizi sağlıklı bir zemine oturtmalı ve açıkça ifadelendirmeliyiz. 

4- Çıkarımlarınızı test edin: Sizi öfkelendiren durum ve insanlarla alakalı çıkarımlarınızın ne kadar doğru olduğunu tekrar gözden geçirmenizde fayda var. Çoğu zaman başkalarının ya da geçmişin kalıplarıyla bugünün olaylarını ve insanlarını değerlendirdiğimizden çok haksızca öfkelenebiliyoruz. 

 5- Bedeninize sahip olun: Öfke anında vücutta ciddi bir enerji açığa çıkar. Bu enerjiyi sağlıklı bir şekilde boşaltmazsak sağlıksız bir şekilde boşaltma oranımız çok yüksek olur. Dolayısıyla öfkelendiğimiz zaman böyle bir enerji hissediyorsak fiziksel bir aktivite (şiddet içermeyen) yapmamızda fayda var. 

6- Alternatif uyarılma oluşturun: Öfkenin sebep olduğu kızgınlığı söndürmeye dönük, bedeninizi gevşetecek alternatif uygulamalar yapın. Peygamber Efendimiz’in öfkeli kişinin abdest alması, ayaktaysa oturması, oturuyorsa uzanması şeklindeki tavsiyeleri bu anlamda çok önemlidir. 

7- Dile dikkat: Öfkeliyken asla tartışmayın, karar almayın ve hatta sağlıklı düşünemediğinizi hissediyorsanız  konuşmayın. Çünkü öfkeyle söylenen sözlerin büyük çoğunluğu zarar olarak insana dönüyor.

8- 4 D’yi unutmayın: Öfke kontrolü için 4 D kuralını izleyin: Dur, Düşün, Duygularını Kontrol et, Davran.

 ÖFKENİZ ÇOCUK ÖFKESİ Mİ?

Çocuklar istedikleri bir şey olmadığında en basitinden ağlayarak, bağırıp çağırarak gerekirse yerlere yatarak istedikleri şey üzerinde ısrar ederler. Anne baba da çocuk sussun veya toplum içinde rezil olmasınlar diye çocuğa istediğini verirler. Yaş ilerledikçe ağlayıp, bağırmak çağırmak biraz garip kaçtığı için gençler genelde eşyalara ama zaman zaman da kendilerine ya da çevresindekilere zarar verebiliyorlar veya küstüm deyip kapıyı çarpıp odalarına ya da dışarıya gidebiliyorlar. Genelde annebaba ya da eşlerine istediklerini yaptırmak için gösterilen bu davranışlar her ne kadar davranış olarak çocuklarınki ile aynı olmasa da tarz olarak aynıdır ve en basitinden çocukçadır. Halbuki yetişkin bir birey kendisini öfkelendiren bir konu hakkında kırıp dağıtmak ya da kapılar çarpıp gitmek yerine kendindeki, karşısındaki ya da ilişkilerindeki problemleri tespit edip o problemleri çözmeye çalışmalıdır. Tabi ki çocukça davranmak daha kolaydır ve belki daha kesin sonuçtur ancak hem yaşa uygun değildir,  hem ilişkiyi zedeler hem de  en basitinden ahlaki değildir. 

ARİSTO der ki:

Herhangi bir kimse öfkelenebilir. Bu kolaydır. Ne var ki; Doğru İnsana Doğru Derecede Doğru Zamanda Doğru Maksatla ve Doğru Biçimde Öfkelenmek İşte Bu Zordur...


Mehmet Dinç'ın Yazısı.