Nedim Kaya

Zevkli olduğu için değil gerekli olduğu için örtünüyoruz. Var olduğuna inandığımız mükâfatı için örtünüyoruz. Bu kâinatı yaratanın getirdiği nizam icabı daha iyi bir toplumun gereği olduğu için örtünüyoruz.

Ayşe Arman`ın tesettüre bürünerek "karşı mahalle"ye ve mini etek giyerek "bizim mahalle"ye yaptığı günü birlik seyahatler malumunuz. Türbanıyla Reina Club`un kapısına gitmiş, içeri alınmamış. İzmir Kordon`da çarşafa girmiş. Ege`de İslami tatil köylerini gezip, haşema giyip yüzmüş. Türbanla vapura, uçağa, minibüse binmiş. Mini etekle Fatih İsmailağa`da dolaşmış. Sonrasında da `mahalle baskısını` ölçüp hissettiklerini yazmış

Amacın ses getirmek olduğu bu haberle ilgili basında çok şey yazıldı çizildi. Çoktandır kafamı kurcalayan bir konu olduğu için mümkün olduğunca takip etmeye çalıştım. Ayşe Arman’ın tezi özetle şuydu: Kızlar, erkekler bu hallerine bakmıyorlarmış bile. Kafada türbanla, kendilerini kadın gibi hissedemiyorlarmış. Haşema ile kendilerini Ninja Kaplumbağaları veya sosis gibi hissetmişler.  Başörtüsü ile kafalarını cendereye sokulmuş gibi hissediyorlarmış. Her tarafları ense ve şakaklarına varıncaya kadar şıpır şıpır, terliyormuş. Tespitlerinin şahı da "Eskiden yolda yürürken insanlar bana bakardı. Gazeteci olduğum, beni tanıdıkları için değil, evvel eski bakarlardı. Bir enerjim vardı, hayat akardı içimden, geçerdi, hissederdiniz, hissederdim. O şimdi yok. Ben sanki matlaştım. Kimse, benimle göz göze gelmek istemiyor. Yokum sanki. Acayip bir duygu." cümlelerinde gizli.

Konuyla ilgili her iki mahallenin basınında çok şey yazıldı çizildi ama ben daha çok İslami basının reaksiyonu ile ilgilendim. Genellikle İslami basının tavrı Ayşe Arman’ın yaptığı işin ve sarfettiği sözlerin etik olmadığı, dikkat çekmek için kendisine başka konular bulması gerektiği üzerineydi. Epeyce bir kısmı da "sen iki gün örtüye girmekle bu işin lezzetini, psikolojisini anlayamazsın, mesele aslında senin bildiğin gibi değil, biz hayatımızdan memnunuz" meali etrafında dolaşan yazılardan ibaretti.

Bu da benim hariçten gazel okumam olacak ama ben ehli kalem bir kaç bacımızın şu mealde sözler sarfetmesini isterdim.:

"Evet Ayşe hanım, gerçekten başörtüsü terletiyor, kaşındırıyor. Zamanla alışsak ta bazen hakikaten kafamızı cendereye sokmuş gibi de hissediyoruz. İnanç şeklimizin bize getirdiği zorluklar yüzünden kaplumbağa veya penguen kılığında denize girenlerimiz oluyor, böyle girmektense girmemeyi tercih edenlerimiz oluyor. Senin gibi sadece iki  gün onu da dışarda takmadığımız için başka sorunlarımız da var. Örneğin namahrem mahiyette çok yakın bir akrabamızın ergenliğe yeni adım atan ortaokul öğrencisi çocuğu bile evlatlarımızla oynamaya geldiğinde bizim için ev içinde tesettür faslı başlıyor. Onun kaşıntı, terleme ve sıkıntısı da dışardakinden aşağı değil, fazla bile. Aşağıya çöp atmaya giderken bile merasimli bir giyinme faslından geçmemiz gerekiyor. Bakmayın siz "ev içinde kocam için süslenirim" teranelerine. Dört duvar arası süslenmek te o kadar tatmin edici, gerekli ve kocalarımızı şıp diye bize aşık etme fonksiyonu gören tarafı yok.

Siz iki günde yaşadıklarınızla bizim yaşadığımız sıkıntıların bir kısmına şahit olmuşsunuz hayırlı olsun. "Ben sanki matlaştım. Kimse, benimle göz göze gelmek istemiyor. Yokum sanki. Acayip bir duygu" demişsiniz. Onda da haklısınız. Biz de zaten tam bu sebeple örtünmek istiyoruz. Keşke toplumda erkek kadın herkes kıyafet ve fiziki yapısı ile matlaşsa yok olsa, keşke herkes kıyafeti nasıl olursa olsun yaptıkları ve insanlığa kazandırdıkları ölçüsünde parlasa, göze çarpsa. Keşke herkes şu kısacık ömürde istediği gibi değil gerektiği gibi davransa da sonsuz hayatta vaad edilen ilahi mükâfata saklasa cazibesini, hevesini.

Evet, sıkıntılı olduğunu biliyoruz. Eğmeye bükmeye gerek yok. "Senin anladığın gibi değil, tesettürle dolaşmak aslında çok zevkli" demeyeceğiz. Zevkli olduğu için değil gerekli olduğu için örtünüyoruz. Var olduğuna inandığımız mükâfatı için örtünüyoruz. Bu kâinatı yaratanın getirdiği nizam icabı daha iyi bir toplumun gereği olduğu için örtünüyoruz. Eğer vaadedildiği gibi bir diğer taraf varsa -ki biz buna inanıyoruz- tesettürün bahsettiğiniz kadar eziyet verici tesirlerinin olması ve bu eziyetleri hissediyor olmamız bizim için daha çok mükâfata sebep olacaktır, azaba değil. Biz bunun için ekstradan kokmaya, terlemeye, kaşınmaya tahammül edeceğiz. İnsanların bizi görmemesine de. Tesettüre bir de bu gözle baksanız belki bizi anlarsınız. Biz sizi çok iyi anladık."

Dediğim gibi bu benim hariçten gazel okumam. Asıl bu hayat tarzını yaşayan bacılarımız aynı fikirde olmayabilirler, onları doğru anlamamış olma ihtimaline karşı varsa o fikirleri de GENÇ Dergi sayfalarında okumayı cidden arzu ederim. 


GENÇ'ın Yazısı.