Fatih Garcan

On bir yaşındaydı. Evleri, Yenişehir gölünün ortasındaki şirin adadaydı. Ne zaman eline bir fırsat geçse hemen balığa giderdi.

Yine bir fırsatını bularak babasıyla birlikte balığa çıktılar. Levrek avı yasağının kalkmasından bir gün önce, babasıyla akşamın ilk saatlerinde küçük güneş balıklarından yakaladı. Sonra oltasına yem takıp, oltayı fırlatma talimi yaptı. Yem suya değdiği zaman gün batımında suda altın haleler oluşturmuş, daha soma gölün üzerinde ay doğmuştu.

Oltasının hızla çekildiğini hissedince, oltaya büyük bir balık geldiğini anladı. Babası, oğlunun balığı çekişini hayranlıkla izledi. Çocuk, sonunda yorgun düşen balığı sudan çıkardı. O güne kadar gördüğü en büyük balıktı; ama henüz av yasağı kalkmamış bir levrekti.

Baba oğul, güzelim balığa baktılar. Pullan ay ışığında ışıl ışıl parlıyordu. Babası, bir kibrit yakıp saatine baktı. Saat on olmuştu. Av yasağının bitmesine daha iki saat vardı. Önce balığa, sonra oğluna baktı:

—Suya geri bırakman gerekiyor oğlum, dedi. Çocuk:

—Baba! diye itiraz etti ağlamaklı bir sesle. Babası:

—Başka balıklar da var, dedi. Çocuk yine:

—Ama hiçbiri bunun kadar büyük değil, dedi.

Çocuk, göle şöyle bir göz: attı. Gölde hiçbir balıkçı teknesi yoktu. Babasının yüzüne baktı bu kez. Kendilerini hiç kimsenin görmemiş olmasına, kimsenin ne balığı yakaladıklarım bilmesinin imkânsız olmasına karşın, babasının sesinden bu konuda hiçbir taviz vermeyeceğim anlamıştı. Oltanın ucunu balığın ağzından çekti ve balığı gölün karanlık sularına bıraktı. Balık suya düşer düşmez şöyle bir çırpındı ve gözden kayboldu. Çocuk bir daha bu kadar büyük bir balık tutamayacağından emindi.

Bu olay bundan tam otuz beş yıl önce yaşandı. Bugün o çocuk, ülkenin ünlü mühendislerindendir. Babasının küçük evi hâlâ o adadadır. Oğlunu ve kızlarım hâlâ o adadaki küçük eve balık tutmaya götürür.

Çocuk haklıydı. Bir daha o kadar büyük bir balık tutamadı. Fakat değerler konusunda bir tereddüt yaşadığı zaman hep o balığı gözünün önüne getirdi.

Babasından öğrendiği gibi değerler, doğru ile yanlışın ne olduğu konusunda çok basit bir konudur. Güç olan değerlerin uygulanabilmesidir.

Birileri görmediği zaman da doğru olanın yapılabilmesidir! Birileri görmediği zaman da doğru olanı yapabiliyor muyuz? Belki küçükken bir göl kenarında böylesi büyük bir balıktan vazgeçmedik, ihlallerimizi görüp de şikâyet edecek balıkçılar da olmadı. Bugüne kadar yaptıklarımızı en iyi biz göldük, biz hissettik. Peki, hangi dersleri aldık başımıza gelen olaylardan?

Şimdi, şöyle bir sessizliğe bürünmeli ve tüm benliğimizi bir aynanın karşısında gözden geçirmeliyiz? Her zaman doğru olanı yapabilmek yolunda ne kadar mesafe kat ettiğimizi ölçmeli, eksilerimizi bir tarafa, artılarımızı bir tarafa yazmalıyız. Artılarımız fazlaysa şükretmeli, daha da fazlalaşması için dua etmeliyiz. Eğer eksilerimiz fazlaysa, şöyle bir silkinmeli ve kendimize, gereken çeki düzeni vermeliyiz.

Unutmayın! Güç olan değerleri her zaman ve her yerde uygulayabilmektir.


GENÇ'ın Yazısı.