Murat Kaya

“Güleç yüzlü ve cömert insan” mânâsına gelen behlûl, Allâh aşkıyla deli divâne olan sûfî, mecnûn ve meczuplara verilen bir isimdir. Bunlar akıl ve şuurlarını kaybetmiş görünseler de aslında saklı tuttukları akıl ve şuurlarıyla devamlı Hakk’ı temâşâ ve ilâhî güzellikleri seyretme makâmındadırlar. Bu sebeple de onlara “Ukalâ-yi mecânîn: Deli görünüşlü akıllılar” denir.

İşte bunlardan biri de Abbâsî halifesi Hârûn er-Reşîd zamanında yaşayan Behlûl-i Dânâ’dır. O, halifeye hakîkatleri hiç çekinmeden söylemiş, hatalarını muhtelif vesîlelerle yüzüne vurarak onu doğru yola getirmeye çalışmıştır. Hârûn er-Reşîd’in hatâlarını gördükçe îkâzlarda bulunmuş ve bu uğurda eline geçen hiçbir fırsatı kaçırmamıştır.

Behlûl Dânâ Hazretleri, birgün Harun er-Reşîd’in yaptırdığı ihtişamlı bir sarayı görünce dayanamamış, duvarına şu veciz ve şiirî ifâdeleri yazmıştı:

“Ey Hârûn! Çamuru yücelttin, fakat dîni alçalttın, ona hizmet etmedin; kireci yücelttin, fakat Kur’ân ve sünnete gereken değeri vermedin. Eğer bu sarayı kendi malından yaptıysan israf ettin demektir, Allâh ise israf edenleri sevmez. Yok, başkalarının mallarıyla yaptıysan, o zaman da zulmettin demektir, Allâh zulmedenleri de sevmez.”


GENÇ'ın Yazısı.