Nedim Kaya

Mısır’a yolunuz düşerse Citadel denen yerdeki Mehmet Ali Paşa Camisi ve etrafındaki kaleyi mutlaka ziyaret edin. “Osmanlının haini bile olsa Osmanlı Osmanlıdır” fikri ne kadar doğru! 22 milyonluk Kahire’de sakin ve görkemli bir ortamda şehri seyredebileceğiniz bir iki yerden biri. Caminin ihtişamına ve ortamına hayran kalıyorsunuz.

Bir araştırma sonucuna göre gençler uzun uzadıya makaleleri okumayı sevmiyorlar, çerezlik kısa paragrafları tercih ediyorlarmış. Benden kurtuluş yok; ben de yediğim içtiğim bana kalmak şartı ile size bu ay gördüklerimi anlatacağım.

Sırasıyla gidelim, ölmeden önce (mümkünse) görülmesi gereken yerler listesinden Mısır’ı da çıkardım, size söz verdiğim gibi. Merak edenler için anlatayım;

- Mısır 5000 yıl önce imar olmuş, o zamandan bu zamana sermayeden yemiş. Arada bir Osmanlı idaresine girince tekrar bir yükseliş yapmış ama kaldığı yerden aşağıya yoluna devam etmiş. Firavunlar bile o dünyanın yedi harikasına dahil olan en muhteşem piramitleri yirmi bilmem kaç küsur firavunluk döneminin ilk beşinde yapmışlar. Sonraki dönemlerde piramitler bizim doğudaki tezek yığınlarına benzemiş. Gerçi onlar da içine önem vermişler; bildiğimiz o meşhur yazıtları ve resimleri dahil etmişler medeniyete. Her halde atalarının ne kadar akılsız bir meşgale ile ülke sermayesini mahvettiklerini anladıklarından yapmışlar böyle. Sonrakiler de mezar hırsızlarını ihya edecek altın lahitler vesaire için az harcamamışlar ama öbürüyle mukayese bile edilmez.

- O piramitleri yaptırmak, hele hele mezar olarak yaptırmak için ne büyük bir ego, ne sapkın bir inanç olmalı Allahım. Size söyleyeyim piramitler hiç de resimlerde görüldüğü gibi değil. Objektife sığdırmak için biraz uzaktan çekmek gerekiyor. Yanına varınca heybetli birer dağ olup çıkıveriyorlar. Kabir hayatının nasıl olduğu hakkında bu dünyadayken milyarda bir fikir sahibi olmak istiyorsanız ziyarete açık olan piramitlerden birinin içindeki mezara girip çıkmanızda fayda var. Firavuna özel yapılmış olsa bile içerde on dakika kalabilene aşk olsun.

- Mısır’a yolunuz düşerse Citadel denen yerdeki Mehmet Ali Paşa Camisi ve etrafındaki kaleyi mutlaka ziyaret edin. “Osmanlının haini bile olsa Osmanlı Osmanlıdır” fikri ne kadar doğru! 22 milyonluk Kahire’de sakin ve görkemli bir ortamda şehri seyredebileceğiniz bir iki yerden biri. Caminin ihtişamına ve ortamına hayran kalıyorsunuz.

- Kahire demişken; 22 milyon insanı bir araya getirin, hepsi birden arabasının kornasını aralıksız çalsın, hepsi birden müziğe son sesini versin işte size Kahire. Alışmayan için şehir merkezinde dolaşmak gerçekten bir eziyet. Sanki şehrin belediyesi ve idarecileri ana giriş çıkışlarda polis postları bırakarak uzun süre önce şehri kendi kaderine terk edip kenara çekilmişler gibi şehrin ciddi bir bakım problemi var. Ayrıca; Kahire’de Hazreti Hüseyin’in başının defnedildiği bir kabir ve etrafına Hüseyin Camisi diye bir cami olduğunu biliyor muydunuz? Bu konularda hassas olan Caferi kardeşlerin bile bundan fazla haberdar olmaması beni şaşırttı.

- Mısırla ilgili son bir not. Bir gün oraya gitmek isterseniz mutlaka daha önce gitmiş birinden taksicilerle ve bahşiş avcıları ile nasıl başa çıkacağınız konusunda tavsiye alın, çok faydalı olduğunu göreceksiniz.

Peki size “Haziran ayı içinde kahvaltıda Türkiye-Hırvatistan çeyrek final maçını akşam yemeğinde de Rusya- Hollanda maçını hem de canlı olarak seyrettim” desem inanır mısınız? Evet, Kamçatka’dan bahsediyorum. Bu konunun manevi versiyonunu ve asıl ziyaret amacı olan cami projesi ile ilgili yazıyı ana ocağımız olan Altınoluk dergisinden takip edebilirsiniz. Ama hayat da devam ediyor işte. 20 hazirandaki Türkiye maçı aradaki 10 saat fark sebebi ile Kamçatka’da ancak ertesi sabah saat 7.45 te canlı yayınlandı. Maçtan hemen sonra uçağa binip 9 saat sonra Moskova’ya geldik ve yine 20 haziranda akşam Rusya- Hollanda maçını seyrettik. Başıma gelen de aynen buydu.

Bu seyahatte ağır ağabeyler için 40 puanlık bir fıkıh sorusu da hazırladım. Yılın en uzun günü olan 21 hHazirana iki gün kala saat 16.00’da Moskova’dan 9 saatlik uçak yolculuğuna çıkıyorsunuz, doğuya; Kamçatka’ya. Bereket çıkmadan öğle ve ikindiyi kılıyorsunuz. Sonra akşam ve yatsıyı kılmak için taze abdestle güneşin batmasını bekliyorsunuz. Ne yazık ki güneş ufuktan hiç kaybolmuyor. Taki ufukta bir yerlerde sürekli size gülümseyen güneşin bir ara iyice yükselmeye başladığını görüyorsunuz ve anlıyorsunuz ki gün değişmiş. Şimdi ne olacak bizim akşam ve yatsıya? Kendimce geliştirdiğim pratik metotları bir yana bırakırsak bütün ümmeti Muhammed’in kabul edeceği bir çözümü olanlar lütfen esirgemesinler.

Son bir not daha; bu seyahatler boyunca Bill Bryson’un “Hemen Her Şeyin Kısa Bir Tarihi” adlı kitabını okudum. İçindeki her yazılana inanmamak kaydı ile genel kültüre çok şey kattığına inanıyorum, gençlerimize tavsiye ederim.

Gördüğünüz gibi dünya dönüyor, siz okuduğunuz müddetçe gördüğüm ilginç olayları zaman zaman aktarmaya devam edeceğim Allah ömür verirse.


GENÇ'ın Yazısı.