Hareketli günlerden geçiyoruz. Zamanın akışı zaten hızlıydı, şimdi görüp göreceklerimizi de ileriye sarılmış film şeridi gibi konsantre yaşıyoruz. Eskilerin hayatına sığacak safahatı bir senede, bazen bir ayda görüp geçiriyoruz. Ne kadar çok insanla görüşüyor, konuşuyor, muhatap oluyor, ne kadar çok mesaja maruz kalıyoruz, bir baksanıza… Aslında yaşamıyoruz biz, bu hızlı hayat bizi yaşıyor. Üstümüze üstümüze geliyor hep, bizi savunmada yakalıyor. Kendi sahamıza hapsolmuş durumdayız, bir türlü karşı atağa geçemiyoruz. Dur diyecek vaktimiz yok. Bir mola diyecek fırsatımız yok. Ne yapar da içine düştüğümüz bu halden kurtuluruz? Ne yapar da karşı atağa geçer ve gol buluruz, bilmiyoruz.

Geçen ay Kayseri’deydik. Şehit Furkanımızın babası Ahmet Doğan ile görüştük. O’nun titrek ve şefk at dolu sesinden Furkan’ı dinledik. Dinledikçe şuna daha çok kani olduk ki Furkan, işte şu sorup da cevabını bulamadığımız soruların cevabıdır. Furkan, modern dünyanın bizi boğan, kendimiz olmaya fırsat vermeyen saldırısına karşı şık ve asil bir karşı duruştur. Bu anlamda bir kurtuluştur, felahtır, aradığımız ve muhtaç olduğumuz devadır. Hepimizi, yan çizen ve kaytaran menfaatçi tüketicilere dönüştürmek üzere şartlanmış şu modern düzene ancak Furkan’ın ortaya koyduğu o şık ve asil duruşla karşı koyabiliriz. Bu duruş illa şehadet olmalıdır demiyoruz. Bu duruş, ümidi, korkuyu ve sevgiyi aşkın bir noktada yekpare kılabilme başarısıdır. Furkan, bize bu duruşu şehadeti ile öğretmiştir. Herkes Furkan’a bakıp kendi özgün duruşunu bulmalı ve yoluna ona göre devam etmelidir.

***

Kapaktaki ifade sizi şaşırtmasın. SEKAM’ın geçen ay açıkladığı gençlik araştırmasının sonuçlarını irdelediğimiz dosyamıza daha sarsıcı bir ifade bulsak bu herhalde “Kitapsız ve Dertsiz” olurdu. Ama biz ağırı kenara bıraktık, daha yumuşak bir ifade tercih ettik. Bir tarif edilebilecek, belli bir kategoriye konabilecek gençler var, bir de tarif edilemeyenler... Tarihsiz, bilgisiz, kimsesiz ve işin acısı kitapsız bir gençlik... Bunlara kimliksiz ve dertsiz diyoruz biz. “Ateistiz dediksek de Allah’sız değiliz” cümlesini kurabilenlere başka ne diyebilirdik ki? Her şeye rağmen bu gençleri anlamak zorundayız. Diğer türlü işimiz zor, geleceğimiz karanlık…

***

Hediye kitaplarımızın biraz geciktiğinin farkındayız. Yenilenen abonelerimize bakarak okuyucumuzun sabrının büyük olduğunun da… Anlayışınız için teşekkür ederiz. Bu ihmalimizi telafi etme gayretinde olacağız. Önümüzdeki dönemde farklı dağıtım kanalları kullanmaya başlıyoruz. Dergimize daha kolay ulaşabileceğinizi ümit ediyoruz. Hep dediğimiz gibi: Her şey güzel olacak.

***

Geçtiğimiz ay Konya, Kayseri, Zonguldak ve Kırklareli’deki dostlarımızla buluştuk. Sırada Ağrı, Erzurum ve Ankara var. GENÇ Gönüllülerde hepimizin yüreğine taze heyecanlar salan bir hareketlenme var. Özellikle üniversite kulüpleri ciddi işler yapıyorlar. Seviniyor, hamd ediyor ve GENÇ işi bu faaliyetlerin artarak devamını niyaz ediyoruz.

Bir sonraki sayıda buluşma ümidiyle Allah’a emanet olunuz.


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.