Yunus Emre Gürcan

Adana benim için hiç beklemediğim hakikatlerin inkişaf olduğu bir seferdi. Daha önce 37 defa buluşan Genç Gönüllüler’in heyecanına, sıcaklığına, samimiyet çemberine dâhil olmanın ilk seferi idi. 90 yaşında bir genci, Faruk Karabucak Efendi’yi tanımak, anlamak, güzel olmanın nasıl güzelliklerle başladığını görmek bizim ödülümüzdü. Anlatacağım şeylerin ödülü, güzeli görebilmek oldu. Anlatacaklarım ise Tarik’tan, Muhammed’ten, Senad Amca’dan, Abdülmenaf’tan, acıdan, Srebrenitsa’dan, Afrika’dan, Kosova, Bosna ve Kudüs’ten, 90 gençten, dertlerle dertlenmiş Genç Gönüllüler’den bir parça. Bundan gayrısı bu dert için çalışan neferlerin gözyaşı zira. Adana en çok böyleydi. Düşünün ki her şeye sahip olmak isteyen “ben”inden vazgeçmiş 90 gencin; yakınındakinin, kederine ortak olabildiğinin derdi ile sırtlanmış, birlikteliklerinin gücüyle yola çıkmış, sefere talip neferler var hep etrafınızda. Genç Gönüllüler’in neden gönüllü ismine layık olduklarını çok daha iyi anladığım bir dersti Adana. Afrika ve Balkan projesine katılmış kardeşlerin tecrübelerinden sonra bizzat o topraklardan gelerek “derdimizi” buralara taşıyan kardeşlerin gözyaşı battı boğazımıza. Sükûttan sonra, her şeye sahip olan hiçlikten sonra, küçük bedenlerin büyük amaçlar uğrunda büyüttükleri gönüllerden sonra diyebilirim ki; kelimeler yıldız olsa “fedakârlık” güneşimiz olur, hayat beninden geçmiş benlerle hayat bulurdu... Genç Gönüllüler 38. kez buluştu.


GENÇ'ın Yazısı.