Önce ikiyüzlülüğü bırakıp gerçek Müslümanlığı seçenlerin sayısının artması gerekiyor. İkincisi; İslam toplumunda yapıcı eleştiri kültürünün gelişmesi gerekiyor. Eleştirenin eleştirilmesi eleştirellik değil; üzgünüm. Bunlar olana kadar bir müddet daha gençlerimiz “üniversiteyi kazanmak için sabahlara kadar dua edip, kazandıktan sonra ateist olmaya devam edecekler” üzgünüm. 

Geçtiğimiz günlerde İslami kesimin bir gazetesinde bir köşe yazısı ilgimi çekti. “Gençlerimiz Neden Ateist ya da Deist Oluyor” başlıklı bir yazı. Müellif, kendisine gelen bir mektuptan söz ediyordu yazısında. Mektubu kaleme alan dertli ebeveynler, her türlü dini eğitimi verdikleri, üniversitede bilmem hangi vakfın yurdunda kaldığı, bilmem hangi meşhur hocanın sohbetlerine de devam ettiği halde oğullarının, gün gelip de kendilerine artık ateist olduğunu açıklamasının şokunu yaşıyorlarmış…

Yazarımız da kendilerine bazı tavsiyelerde bulunuyordu. Şöyle: “Bence çocuğunuzla tartışmayı ve ona telkini bırakın, dualarınızı artırın. Eğer nasibi varsa düşünüp anlayacaktır çünkü imansızlık insanı sıkar, siz de onunla ilişkinizi, tamamen kesmeyin ama azaltın. Yalnızlığını hissedecek ve sıkılıp tekrar sizin gibi inanmaya devam edecektir inşallah.”

“Yalnızlığını hissedecek ve sıkılıp tekrar sizin gibi inanmaya devam edecektir...” Çocuklarımızı ateist yapan indirgemeciliğin mottosu!

Hatalar sahte duygularda başlıyor… Müslüman ailelerin çocuklarının deizm ve ateizme yönelmesinin öncelikli sebebi bu. Çocuklarımıza anlattığımız dinle yaşadığımız din aynı değil. Kimse de bu ikiyüzlülüğümüzün uzun vadede bize nelere mâl olduğunun farkında değil. Ya da herkes farkında da kimsenin umurunda değil. Bir kere; kendisine anlatılan o kadar idealize teorinin pratiğe neden hiç dökülmediği konusunda çelişki yaşayan genç, nihayetinde bunların sadece teori olduğu, hayatın pratiğine uygulamanın mümkün olmadığı şeklinde bir bilinçaltı izlenimi ediniyor. İslam uygulanabilir bir din olmaktan çıkıyor zihinlerde.

Çocuklarımızın dini sorumluluğunun bizde oluşu gerçeğinden de kaçma eğilimindeyiz… Örnek olmak yerine, kolaya kaçıp; “sadece anlatmayı” yeğlediğimiz gibi mümkünse bunu da başkalarına havale etmeyi tercih ediyoruz. Yaygın eğitim faaliyetleriyle ilgilendiğim yıllardan bilirim. Ebeveynler çocuklarını bize getirir, “onları iyi birer Müslüman yapmamızı” isterlerdi. Sırf kendileri bu sorumluluktan kaçabilmek için.

Bunları söylerken ciddi bir ayrıntının da altını çizmek şart. Çocuklarımıza örnek olmamız gerekir derken, mezkur müellifin yaptığı şekilde; Müslüman olmayı, sosyalleşme basitliğine indirgemeyi kast etmiyorum. Çünkü “… siz de onunla ilişkinizi, tamamen kesmeyin ama azaltın. Yalnızlığını hissedecek ve sıkılıp tekrar sizin gibi inanmaya devam edecektir…” demek, tam olarak budur. İslam’ı hafife almak, basite indirgemektir. Bu yaklaşıma göre; İslam, mesela ateizm veya deizm gibi düşünceye, akla, mantığa hitap edemeyen ancak taraftarlarının çokluğu sayesinde çoğalabilen, ikna yerine sosyal baskıyı temel alan derinliksiz bir olgu. İslam bu kadar basit ve aciz gözlerinde. Tabii mezkur yazar yahut fikirdaşları bunu böyle söylemiyorlar. Hatta farkında bile değiller ama kafalarındaki tam olarak bu. Söz ve tavırlarının aslen; az önce ifade ettiğim manalara geldiğini yüzlerine söylesek bize kızarlar hatta.

Şeye benziyor bu… Hani bir adam size yolda giderken omuz atar. Yaptığı kabalıktır ama hiçbir şey olmamış gibi özür bile dilemeden yoluna devam eder. Sonra siz yüksek sesle söylendiğinizde üzerinize yürümeye kalkar ya… İçten içe yaptığının ne olduğunu bilir ama yapmaktan değil, yaptığının manasının yüzüne söylenmesinden rahatsız olur çünkü… İşte böyle.

Farkındaysanız; yukarıdaki sözlerimin hiçbiri, aslında problemin çözümüne dair değil. Çözümden önce gelmesi gereken samimiyete dikkat çekmeye çalışıyorum sadece. Yoksa; gençlerimizin ateizm veya deizme yönelmeye başlamalarının tabii ki gayet açıklanabilir, somut nedenleri var. Çözümleri de aynı şekilde. Ama şimdi ben bunları burada saymaya kalkmayacağım. İki sebepten. İlki; önce ikiyüzlülüğü bırakıp gerçek Müslümanlığı seçenlerin sayısının artması gerekiyor. İkincisi; İslam toplumunda yapıcı eleştiri kültürünün gelişmesi gerekiyor. Eleştirenin eleştirilmesi eleştirellik değil; üzgünüm. Bunlar olana kadar bir müddet daha gençlerimiz “üniversiteyi kazanmak için sabahlara kadar dua edip, kazandıktan sonra ateist olmaya devam edecekler” üzgünüm.


Sinan Özgenç'ın Yazısı.