Yine zor ve hassas bir konuyla karşınızdayız. Ailede rol karmaşasını ele alıyoruz bu sayımızda. Gençlerin ne kadar meselesidir diye aklınıza gelecek olabilir. Lakin gördüğümüz kadarıyla, özellikle evliliğe adım atma aşamasında dahi karşımıza çıkan büyük bir mevzu bu. Konunun boyutları o kadar çetrefilli ki, kimileri kah evlilik öncesinde sözleşme imzalar gibi roller üzerine mutabakat yapıyor, kimileri evliliğin ilk senelerinde bu meseleden dolayı büyük imtihanlar yaşıyor. Yani anlayacağınız, ailedeki roller, özünde tam bir gençlik gündemi olarak karşımızda duruyor. 

 
 Kapağı hazırlarken, nasıl bir ifade ve görsel kullanacağımız hususunda epey istişarelerimiz oldu. Gördük ki ne söylesek az, neyi dile getirsek bir şeyler eksik kalıyor. 
 
 Sonunda, illüstratör kardeşimiz Nadide Zamanoğlu, kapaktaki çizimi yolladı.  
 
İlk başta yine tam içimize sinmedi, acaba dedik, emin olamadık. Bir hanımefendi bir beyefendiyi hafiften suluyor, beyefendinin başında çiçekler var. Nasıl anlamak lazımdı bunu?  
 
Nadide bu kapağı ısrarla savundu, meramını iyice dinlemek istedik, sonrasında bize de mantıklı geldi. 
 
 Kastı şuymuş:  
 
Esasında erkeklerin kavvam olduğunu, özellikle aile noktasında birçok hususta sorumluluk anlamında öncülük yapması gerektiğini düşünüyor Nadide. Bu anlamda bir kadın olarak kendisiyle barışık, kompleksiz ve rahat; erkek cinsiyle astlık üstlük kavgasının anlamsız bir yarış olduğunu vurguluyor, bunun fıtratla bağdaşmayacağını, hakikati ıskalamak olduğunu düşünüyor. Kadınların çiçek tabiatlarına dikkat çekiyor. 
 
 Lakin, günümüzde erkeklerin birçok noktada öncülük rollerini üstlenemediklerini, bu yüzden ailede de dengelerin bozulduğunu söylüyor. Hal böyle olduğu içinde, kadınlar mecburen birçok noktada haddinden fazla koşturmak, çabalamak hissediyorlar, çoğu zaman da fıtratlarına aykırı bir iklime savrulup dengeleri şaşabiliyorlar.  
 
Yani Nadide’ye göre, eğer erkek kavvamlığını, öncülüğünü iyi yaparsa, çiçeği temsil eden kadınlar çok daha mutlu olacak, erkeğin dengeli hayatı kadının çiçek açmasına vesile olacak. Böylece, ailede rol karmaşaları en aza inecek. Çünkü şu an, kadınlar kavvamlık eksiği olan erkekleri sulamakla meşgul, bir anlamda kadınlar çiçeği erkeğe kaptırdılar. 
 
Evet, sanırım Nadide’nin düşüncelerini bugün birçok kadın paylaşıyor ve dile getiriyor. Önemli beyanlar bunlar, derin düşünmekte fayda var.  
 
Lakin biz yine de erkeğin de hakkını yemeyelim ve şu hususların da altını çizelim:  
 
Bugün birçok kadın, ailedeki roller konusunda ciddi savrulmalar içinde. Kimi içten içe keşke kadın olmasaydım diyor, kimi neden ben kavvam değilim ki diye sorguluyor, kimi de erkeği tam bir düşman olarak konumluyor. Bu anlamda öyle öfke dolu kadınlar zuhur etti ki, birisi anneliği övecek olsa, tahkir ederek onu susturmayı vazife bellemiş durumdalar. Ya da kadının nezaketinden, letafetinden, inceliğinden söz açıldığında, bunu bir eksiklik ve anlamsız yüceltme olarak değerlendirip, kızgın bir alev topuna dönüşebilen kadınlara şahit oluyoruz. Bir anlamda bütün bir tarih, medeniyet ve insanlık birikimini yok sayıyorlar, hiçbir şekilde bir tavsiyeye, yön gösterilmesine razı olmuyorlar. Sözde kadınlar lehine savunuculuk peşindeler lakin bütün motivasyonları anlamsız bir üstünlük yarışından ibaret, çabalarının nihai sonucu ise kısır bir döngüyü büyütmekten öteye geçemiyor. Böyle bir hengameden, mutluluk çıkar mı sizce? Asla... 
 
 Bu sayımız, mutlu, huzurlu, dengeli, göz aydınlığı yuvalar kurulsun diye hazırlandı. 
 
 Muhterem büyüğümüz Abdullah Sert Hocamız, çoğu zaman “evlilik bir hak hukuk savaşı değildir, bir fazilet yarışıdır” buyurur, ne kadar güzel ve özlü bir bakış açısı. Dileriz ki bu sayımız, ailelerdeki rol karmaşasını en aza indirir ve bir fazilet yarışı olan evlilik müessesesine dair inancımızı tazeler, umudumuzu diri tutar, sorumluluklarımızı hatırlatır, yüreğimize hayırlı ve bereketli ilhamlar verir.  
 
Ekim ayında buluşmak üzere, muhabbetle. 


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.