Eş zamanlı olarak o kadar çok olay cereyan ediyor ki, çoğu vakit ne sağlıklı bilgi alabiliyoruz ne de gündemlere yetişebiliyoruz. Bir bakıyorsunuz hiç ilgilenmediğiniz bir meselede kıyametler kopabiliyor, bir bakıyorsunuz çok önemli gördüğünüz bir olayla ilgili kimse ses etmiyor. Herkes kendince bir gündemle yaşıyor, herkes kendince bir şeyler gündem olsun diye çabalıyor.

Öyle karmaşık zamanlardayız ki, olan bitenlerin hızı başımızı döndürüyor, şahit olduklarımızın mahiyeti kalbimizi tarumar ediyor. Halden hale, duygudan duyguya o kadar çelişik geçişler yapıyoruz ki, kendimizden bile gizliyoruz garip tavırlarımızı. Sabah Serdar Ortaç’ın karakola neden götürüldüğüne dair tüm detayları okuyan biri, öğlen köpeklerin uyutulması konusunda kararsız kalıyor, ikindi ülkenin bitmez tükenmez siyasi tartışmalarına dalıyor, akşam üçüncü sayfa haberleriyle içi kararıyor, yatsıdan sonra her şeyi unutmak ve hiçbir şeyi umur-samamak için biraz da popüler dizilere mi baksam diye düşünüyor. Bunları düşünürken Gazze’deki dramla ilgili haberleri de hızlıca görmemezlikten gelmeyi de ihtimal etmiyor. 

 
Yaşadığımız zamanları, “hadiselerin bollaşması” şeklinde tarif ediyorlar, ne kadar manalı bir tanım bu. Kendi küçük hayatlarımızda onca hadiseye şahitlik etmenin bazen ağır bazen de anlamsız yükünü taşıyoruz usul usul. Hadiseler o kadar bollaştı ki, bir şekilde önümüze düşen her haber şiddetli bir rüzgarın açık pencerelerden içeri girip evi  dağıtması gibi alt üst ediyor zihinlerimizi, yoruyor kalplerimizi. Bazen merakla, bazen gafletle, bazen de cahillikle, bizi ilgilendirmeyen sayısız hadiseye dalıyoruz, zamanın kıymetini unutarak vaktimizi ziyan ediyoruz.  
 
Bugün, gerek kendi hayatlarımızın muhasebesini yapma gerekse dünyanın gidişatına dair sorgulamalara dalma hususunda, mümin firasetine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyuyoruz. Kendimize ayna olacak samimi ve sahici müminlere ihtiyacımız var. Geleceğe dair gönlümüze ilham verecek fikirler, isabetli tahminler arıyoruz. Bunca hadise arasında, bizi bize gösterecek, ilahi bağlamdan kopmamamıza vesile olacak, yolumuzu ve yönümüzü çizmemize yardım edecek yüreklere muhtacız.  
 
Bu sayımız, 2025 senesini nasıl geçireceğimize dair ön hazırlık sayısı. Geçmişten ibret almadan geleceğe yürümek kolay değildir, önümüzdeki yollarda bizi neler bekliyor, ehil isimlerin rehberliğinde masaya yatırıyoruz. İyilik ve takvada yardımlaşmak zorundayız, birbirimize ayna olma sorumluluğumuz var, mümin firasetiyle güçlükleri aşabiliriz.  
 
Kur’ân’ı Kerim “herkes yarın için ne hazırladığına baksın” ikazında bulunuyor. Yarınlar için hazırlık gerek, hem fert olarak hem de millet ve devlet bazında, maddi manevi inkişaf etmeliyiz. Etmeliyiz ki elimizden ve dilimizden dünya iyilik görsün, mazlumlar sevinirken zalimler korksun. Biz müminler için yarınların sonu ahirettir, asıl hayat da orasıdır.  Lakin oraya da buradaki hazırlığımızla gideceğiz, Rabbimizin huzuruna eli boş gitmek olmaz, salih amelle ve gayretle süslenen ömürler dileriz hepimize.
 
Dosyamız vesilesiyle yarınlara hazırlık hususunda ilhamlar sunabilirsek bahtiyar olacağız. Yeni sayımızı hayırlara vesile kılsın Rabbimiz.  

ASKIDA DERGİ BIRAKMAK İSTER MİSİNİZ? 
 
Dergimiz senelerdir Askıda Dergi kampanyası vesilesiyle birçok insana ulaşıyor, destekleriniz ve ilginiz için çok teşekkür ederiz. Sayenizde, Türkiye’nin dört bir yanında, maddi durumu iyi olmayan lakin GENÇ’i okumak isteyen birçok genç mutlu oluyor, yüzler tebessüm ediyor.
 
Siz de Askıda Dergi’ye bir senelik dergi aboneliği hediye etmek isterseniz bekleriz. 
 
Aynı şekilde, Askıda Dergi kampanyamızdan yararlanmak isteyenler de bizlere ulaşırsa mutlu oluruz, elimizden geldiğince taleplere yetişmeye çalışıyoruz.  
 
İrtibat için whatsApp hattımızdan mesajlarınızı bekleriz: 0533 611 25 41  
 
Yeni bir senede, Ocak ayında buluşmak üzere, muhabbetle. 


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.