Amerika’da bu yazının yazıldığı zaman itibarıyla batan banka sayısı 22’yi bulmuştu. Devlet, bankaların 1.4 trilyon dolarlık borcunu garanti altına almak, mevduat garantisi yükseltmek gibi önlemler alıyor, canlandırma paketlerini yürürlüğe koyuyor ama nafile; ABD ekonomisi tıpkı frenleri patlamış bir araba gibi tepetaklak gidiyor. Öyle mi? Daha evvel de yazmıştım: Bu geçici. Kriz, ekonominin temel yönelimlerini ve önceliklerini değiştirecek derecede ciddi ama ABD’yi batıracak kadar değil. ABD daha batmaz. Batış sürecine girdiği iddia edilebilir belki ama bu da uzun bir süreç anlamına gelir. Nasıl bu kadar emin konuşabiliyorum? Aslında çok basit bir gözlemim var. Dışarıdan bir gözlem bu ve gayet anlaşılabilir: ABD’ye yönelik göçmen akını devam ettiği ve dünyanın en kalifiye, en nitelikli insanları bu ülkede çalışmanın ve yaşamanın diğer ülkelerde bulunmaktan daha iyi olduğunu düşündüğü müddetçe ABD batmaz. ABD kazanmaktan ve var olmaktan başka çareleri olmayan göçmenlerin omuzları üzerinde yükseldi ve halen de öyle devam ediyor. Bu insanlara diğer ülkelere nazaran daha iyi şartlarda özgürlük ve aş temin edebildiği müddetçe de bir numara kategorisinde durmaya devam edecek. Hani “Çin yükseliyor, ABD’yi tahtından edecek” diyorlar ya bu ne zaman olur biliyor musunuz? “Filancaların oğlu Çin’den burs kazanmış, okulu bitirince orada çalışacakmış” diye duyduğunuz zaman… Tabii Çin’in içeceği, pantolonu, filmi ve artistlerinin de çoluk çocuğun gözünde makbul hale gelmesi –yani popülerleşmesi- gerekiyor ki bu da ayrı hikâye. İş uzun, anlayacağınız…


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.