Mahir Eyüboğlu

Ülkemizde, aile üzerinde araştırma yapan bilim adamları; eş seçiminde, insanların (hele son yıllarda) yeterli araştırma yapmadan ve doğru bilgi edinmeden evlendiklerini ve bu yüzden boşanmaların arttığını, aile içi çatışmaların çoğaldığını belirtmişlerdir.

Bu nedenle eş seçimini, sadece fizyolojik beğeni ile nefsani istek ve arzuları tatmin etmek adına yapmak, onarılması çok zor hatalara sebep olmaktadır. Bu hatalardan bilhassa kadınlar ve çocuklar ağır yaralar almaktadır. Fizyolojik beğeni ile yapılan evliliklerin çok kısa sürdüğü görülmüştür. Bir ömür boyu mutlu olmak adına kurulan yuvaların birden bire çatırdayıp çöküvermesini önlemek için tedbiri ta baştan almak gerekmektedir.

Öyleyse eş seçiminde, adaylar arasında denklik ve uyuma azami önemi göstermeliyiz. Eş seçiminde, adaylar arasındaki denkliği şu başlıklar altında özetleyebiliriz.

1- Psikolojik denklik
2- Fizyolojik denklik 
3- Sosyal denklik 
4- Ekonomik denklik 
5- Kültürel denklik 
6- İnanç denkliği


1- Psikolojik denklik

Psikolojik denklik deyince aklımıza, ruhların ve huyların anlaşması ve uyumu gelmelidir. Ruhuyla tanışmadığımız bir insanla evlenmemeliyiz.

Peki, bir insanın ruhuyla nasıl tanışılır? Kendi ruhumuzu iyi tanıtmakla yani ne isteyip ne istemediğimizi açık ve net söylemekle... Yalan söz ve ifadeler üzerine yapılan tanışmalar çabuk yozlaşır ve bozulur. İlişki çabuk sona erer. Doğru dediğimiz kavramlar çok yavaş gider ama yine de yalanı yakalarlar. Ruhların anlaştığı birliktelikleri atalarımız; “iki gönül bir olunca samanlık seyran olur” demişlerdir. 

Burada duygusallığın ağır bastığını görüyoruz. Bu yüzden de sakıncaları başlangıçta pek görülmez. Eğer diğer denklikler yok veya oluşmamış ise, bu tür evlilikler kısa sürer. 

Biz buna nefis evliliği diyoruz. 

2- Fizyolojik Denklik

Fizyolojik denklik, psikolojik denkliğe destek veren en önemli etkendir. Fizyolojik uyum içinde olan eşlerin daha iyi anlaştığı, aşağılık veya üstünlük kompleksine (duygusuna) kapılmadıkları görülmüştür. Bu denklikte en önemli etken, eşler arasında görülen elektriklenmedir. Eşler (adaylar), birbirlerini bakışlarıyla, dokunuşlarıyla veya değişik şekillerle pozitif elektrik yüklenebiliyorlarsa mesele yoktur. Ama bir de tersi olan negatif elektriklenme varsa o çok tehlikelidir. Negatif elektriklenmeler sevgi değerlerini kemirir durur. 

Aralarında negatif (olumsuz) elektriklenme olanlara, o evliliği gerçekleştirmemelerini tavsiye ederiz. İlişkiler, zamanla kemikleşen nefrete dönüşebilir. 

Eşler arasındaki psikolojik uyum yani ruhların erimesi, fizyolojik uyuma vesiledir. Ruhlar erimeden, bedenler erimez ve anlaşamaz. Kadınlar, psikolojik ve fizyolojik denklikte daima sevilme ve sevgi değerlerini öne çıkarırlarken, erkekler erotik ve cinsel değerleri öne çıkarırlar. Fizyolojik denklik, cinsel istek ve arzuların denklik merkezidir. Ancak psikolojik denklik ve uyum yani ruhların ve huyların uyumu ve birbirine kaynaşması birbirinde erimesi yoksa fizyolojik denklik çabuk bozulur. Duygusal değerler yıpranır. Eşler huzuru başka yerde aramaya kalkarlar. Bu durumda o ailede tehlike çanları çalıyor demektir. Bir Aile Danışmanından yardım almak gerekir. 

3- Sosyal Denklik

Aynı ortamda büyüyen, aynı gelenek ve görenekleri paylaşan, kısaca sosyal hayatın değerlerini içinde taşıyan ve yaşayan insanlar arasında sosyal denklik var demektir. Zaten bu denkliğe psikolojik ve fizyolojik denklikler sağlam destek verirler. 

Eğer sosyal denklik yoksa, aday veya eşler arasında zamanla kıskançlıklar, hor ve hakir görmeler gündeme gelir. Aileler arasında bu denklik çok önemlidir. İnsanlar birbirlerini,  bilhassa küçük yerleşim bölgelerinde, sosyal denkliğe göre değerlendirirler. Sosyal denkliği olmayan evliliklerde, psikolojik ve fizyolojik denklikler zamanla zaafa uğramaya başlar.

Çünkü bir insanın 12 yaşına kadar yetiştiği sosyal ortam, o insanın kişilik ve şahsiyetinin oluşmasında güçlü bir etkendir. Kişilik ve şahsiyetler arasındaki uyuşmazlık evliliğin düşmanıdır. Nerden açık bulsam da şu evliliği yıksam diye çırpınır durur. 

Şimdi ben sizlere; “lütfen gözlerinizi kapatıp bana kendinizi anlatır mısınız?” desem, aklımıza veya gözümüzün önüne 12 yaşımıza kadar geçirdiğimiz günler gelir. Yani kişiliğimizin ve şahsiyetimizin belirlendiği yaşlar ve ortam. 

KİŞİLİK, bir insanın kendini bilip tanımasıdır. Yani huyudur. Doğuştan getirdiği enerji kaynağıdır. İlahi fıtri özelliğidir. Bunu kimse değiştiremez. Değiştirmeye kalkmak, gizli şirke girer. Bunun belirgin olduğu yaş sınırı 0-6 yaş arasıdır. 

Bir de bu kişinin ne isteyip ne istemediğini belirtmeye başladığını gösteren şahsiyetimiz vardır. Şahsiyetin oluştuğu yaş sınırı, ortalama olarak 12 yaş ve üzeridir. 

Kısaca, kişilik kişinin kendini bilip tanıması, ŞAHSİYET de o kişinin ne isteyip istemediğini ortaya koymasıdır. KİŞİLİK, huyların ve mizacın yani fıtraten gelen değerlerin insanda görülen halidir. 

ŞAHSİYET ise, ahlâkın yani sosyal değerlerin istek ve arzuların olumlu veya olumsuzluğun insanda görülen halidir. Huy, yani kişilik değişmez ama, ahlâk, yani şahsiyet değişebilir. Can çıkar ama huy çıkmaz demenin anlamı budur. 

Can bizim istek ve arzularımızı, huy da doğuştan getirdiğimiz fıtri yani ilahi özelliğimizi temsil eder. Bir insan 7 sinde ne ise, 70 inde de odur demenin manasıdır bu. 

Yumuşak huylu bir insanın ahlâki değerlerinde değişmeler olabilir. Keza sert mizaçlı bir insanın da ahlâki değerlerinde değişmeler olabilir. Böyle biri alkol almazken alkole başlayabilir veya alkol alırken alkolü terk edebilir. Bu durum sert mizaçlı insanlar için de geçerlidir. 

AHLÂK, huyun değişik-değişik kıyafetler giymiş halidir. Hangi kıyafeti giyerse giysin kıyafetler değiştiği hâlde huy hiç değişmez. Bu gün açıkken kapanan veya kapalıyken açılan insan misali. Genelde ahlâkımızı, huyumuza göre, yetiştiğimiz sosyal çevreye göre, edindiğimiz bilgilere göre, olumlu veya olumsuz yönde değiştirebiliriz.

Esas olan bu değişime kalbimizin onay verip vermemesidir. Kalbimizin onay verdiği her güzel davranış güzel ahlâktan sayılırken, onaylamadığı şeyler ise çirkin ahlâktan sayılmıştır. 

İşte bu aşamada ya doğru bildiğimiz yanlışlardan kurtuluruz ya da yanlışlarımızı doğru diye tekrarlamaya devam ederiz. 
Sosyal denkliğe, ancak doğru bildiğimiz yanlışlardan kurtulduğumuz zaman ulaşabiliriz.

4- Ekonomik Denklik

Rızkı veren Allah, rızkını temin için tedbirlere yapışan da insandır. Ekonomik denklikte, hayatımızı devam ettirmek için rızıklarımızın peşinde koşarız, koşmalıyız da. Ancak bir insanın çok çalışması, çok zengin ve varlıklı olacağı anlamına gelmez. Çünkü Yaratıcımız, rızkı dilediğine çok, dilediğine az verirken, insana ancak çalışmasının karşılığı verileceği anlatılıyor. Yani çalışmak bizden, rızkı az veya çok dağıtmak Allah’tandır. 

Bu temel bilgilerle yüklenen insan, eşinde zenginlik-fakirlik değil, helal veya haram lokma denkliğine dikkat eder. Yani ekonomik denklikte inanç ve imani değerlere saygılı olup olmadığına bakmalıdır. Çünkü toplumda hepimiz biliyoruz ki, bugün fakirken yarın zengin olanlar olduğu gibi, bugün zengin iken, yarın fakir olan insanlar da çok görülmüştür. “Helal haram fark etmez, sen ver Allahım, bu kulun yer Allahım” diyenlerin sonu herkesçe malumdur. Öyleyse adaylarda öncelikle aranan, zenginlik faktörü değil, Helal ve haramdan haberli, güzel ahlâk faktörü olmalıdır. Hem güzel ahlâk sahibi hem de ekonomik durumu yerinde olan denklik, en güzel denkliktir.

5- Kültürel Denklik

Kültür, gelenek ve göreneklerin maddi veya manevi değerler içinde kullanılmasıdır. Doğu Anadolu’da terlik deyince, boyunda taşınan, sıcaklardan dolayı insan terlediği zaman terini sildiği kocaman bez parçaları akla gelirken, batı bölgelerinde, sıcaklardan dolayı ayağını rahatlatmak adına ayağına giydiği yazlık ayakkabılardır. Buna benzer onlarca, yüzlerce örnekler verilebilir. Kıyafet bazında bu böyleyken, hitabet bazında da pek çok farklılıklar vardır. Kimi yörenin insanı bağırarak konuşmayı yaşayarak öğrenmişken, kimi yörenin insanı da yavaş ve sakin konuşmayı öğrenmiştir. Aynı ortamlarda yetişen insanların denkliklerinde uyum ve hoşgörüler varken, farklı veya ayrı ortamlarda yetişen insanların denkliklerinde uyumsuzluk veya hor görüler meydana gelmektedir. Böyle bir denkliğin sağlanması için tarafların çok büyük fedakarlıklara katlanması gerekir. Bir taraf fedakarlık ederken diğer taraf adam sendeci ve umursuz davranırsa denklik yine sağlanmaz. Kültürel denklik yoksa kültürel huzur da olmaz.

6- İman ve İnanç Denkliği

En olmazsa olmaz denklik budur. Çünkü bu denklik Efendimiz`in (sav.) emri ve tavsiyesidir. Efendimiz evleneceklere, öncelikle, dindar olanları ve iman ve inanç denkliği olanları tercih etmelerini buyuruyor. Biz maalesef toplum olarak dinimizi, tam ve doğru olarak bilmediğimiz, veya bildiğini uygulayanlardan olmadığımız için, sözüm ona doğru bildiğimiz yanlışları, başka milletlerin kültür ve geleneklerini, çağdaşlık adına güncel hayatımıza uygulamaya kalkıyoruz. Bu yüzden de yıkılması veya bozulması kaçınılmaz olan yuvaların kurulmasına, hem anne baba olarak hem devlet ve sistem olarak, yani hem ilke hem de ülke olarak gerçek değerlerimize, yani manevi değerlerimize sahip çıkarak yuvaların kurulmasını sağlayamıyoruz. 

Bu konuda öncelikle belediyelerimize büyük görevler düşüyor. İman ve inanç denkliği ile diğer denkliklerin bilinmesinin, anlatılmasının, evlenmeden önce ne kadar önemli olduğu konusunda yeterli hassasiyet gösterilmediği kanaatindeyim. Bu konuda bazı halk eğitim merkezlerinde, “aile içi sağlıklı ilişki ve iletişim kursları” verdim. Uzun yıllar radyo televizyon programları yaptım. insanların doğru bildikleri yanlışlardan kurtulmasına vesile olmaya çalıştım. Biliyor ve inanıyorum ki huzurlu aileden huzurlu toplum doğar. İster maddi ister manevi, ne ile beslenirsek onunla doyarız. Aç doyar ama aç gözlü doymazmış. Bir insan ya da toplumun manevi açlığını gideremediğimiz zaman, aç gözlü, doyumsuz, inançsız, kanaatkar yerine tamahkar, itaatkar yerine isyankar, azimkâr yerine hilekâr, fedakâr yerine cüretkâr, sebatkâr yerine sahtekâr insanların yetişmesine sebep oluruz. Acıdır ama toplumun şu andaki yapısı genelde bundan ibarettir.

Çözüm insandadır. Eğer bizler bir harf,  bir kelime veya bir cümle ile, insanlara, aile içi sağlıklı ilişkilerin nasıl kurulabileceğini, kurulanların nasıl koruyabileceğini, İzah, izah, izah, yine izah ile anlatabilirsek ne mutlu. 

Bu amaçla, Evlilikte Aranan Sağlıklı İlişki ve İletişim Kurma Yolları Merkezi`ni devreye sokmak istiyoruz. Halkımızın teveccühü (ilgisi) olur mu olmaz mı bilmiyoruz. Tabi bu çok önemli. İnsanların bizi daha iyi tanımaları için, istek ve sorularını rahatça sorabilmeleri için, internete girip sadece Mahir Eyüboğlu demeleri yeterli.

E mail ile, veya telefonla ( 0532.261 01 47) bana ulaşabilirler.

İnşaallah hayırlara vesile oluruz.

Evlenmeden önce gençlerin, bilhassa anne ve babaların bu denkliklere azami dikkat etmelerini tavsiye ederim. Biz sadece tedbirleri anlatmaya çalıştık.

Unutmayalım ki takdiri ilahi ne ise o olur. Çünkü her insan çekilecek veya yaşanacak çilesine aşık olurmuş...


GENÇ'ın Yazısı.