Ayşegül Genç / Genç Haber Merkezi / @aysegulgenc

ODTÜ’nün bahçesinde üç başörtülü arkadaş, birkaç gaydırı guppak tarafından protesto edilmiş. Başörtülü hanımlar ne yapmış? Hiçbir şey yapmadan hanımefendi bir şekilde olay yerinden ayrılmışlar. Sadece gülümsemişler. O başörtülü ablaların yüzündeki gülümsemeye iyi bakın. O gülümsemeyi iyi tanıyın.

İşte o gülümseme kırk yıllık bir mevzunun tezgâhında, bin dört yüz senelik iplerle kendi koordinatlarını örmeye devam eden ablaların tebessümüdür.

O tebessüm, ikna odalarında çağdaşlığa dair kreatif derlemeler yapan adamaların elinde patlamış, türbandan türbülanslar oluşturan sözde demokratların yüzünde sinir krizi şeklinde son bulmuştur.

O tebessüm, “Müslüman kız çocukları üniversiteye girerse notlarını kırarım!” diyen profesörlerin hezeyanına atılmamak için sıkılmış kahkahanın, itidale dönüşmüş halidir.

O tebessüm “Mahalle baskısı” lafını diline pelesenk etmiş olanların bizi, her türlü endirekt baskıdan çıkarıp direkt baskıya batırdıkları zaman da vardı, şimdi de var.

O tebessüm, din dersi veren solcular, laiklik dersi veren faşistler, eğitim hakkı tanımayan yobazlar için yazılmış bir manifestodur.

O tebessüm “Türban beni irkiltiyor göz sinirlerimi geriyor, ruhum kaldırmıyor, boğulma hissi geliyor.” diye köşe yazıları yazan hanımlara, gösterilmiş sabrın bakiyesidir.

"Evraka! Evraka!" diye bağırıp “İş bu örtü kesinlikle türban olup, başörtüsü değildir.” diye ortaya müthiş(!) tezler atan adamları tavşan kız şeklinde çizemediğimiz için kendi yüzümüze gülen surat çizebilme barışıklığıdır o tebessüm.

Başörtülü hanımları “siyasal simge” ve “erkek tahakkümüne boyun eğiş” cenderesinden çıkarıp, modacı Arcayürek’in tenceresine sokmak isteyenlere gönderilmiş bir kapaktan kalma kulptur o tebessüm.

Issız bir adaya düşünce yanına alacağı üç şey; “Alternatif başörtülü kovma teknikleri, laikliği çıkarlara alet etme kılavuzu, Malezya ve İran olur muyuz el kitabı.” olan pankartlı faşistlere sıkılmış bir yumruktur o tebessüm.

O tebessüm kaldırım boyayarak barış isteyen, öğrenci kovarak huzur dileyenlere atılmış alternatif bir Molotof kokteylidir. Göğümüzü aydınlatan bir havai fişektir. Kaos isteyenlere verilmiş bir sadakadır.

Kader ağlarını sessizce örerken Kongo ve Kenya’da gönüllü doktorluk yapmaya giden, yurt dışına eğitim alabilmek için göçen ve ülkesinde kalıp kendine kitaplarından bir dünya kuran kardeşlerimizin üniversitede mücadele veren kardeşlerine bıraktıkları bir mirastır o tebessüm.

Velhasıl; bizim adalet ve ahiret günü inancımız kin gütmemizi engeller. Bu yüzden cümle aydını, yazarı, akademisyeni, amiri, memuru, muhtarı, bekçiyi ve en nihayet ODTÜ`lüyü takmıyoruz. Bunu pozitif bir sinerjiye çeviriyoruz ve sabit hızla yükselen ve yükseldikçe nükseden bir sabırla "Selam!" deyip geçiyoruz. Ve bu sabır yüzümüze gülümseme olarak yansıyor yine.

İşte bu yüzden hep son gülen başörtülüler oluyor.


Ayşegül Genç'ın Yazısı.