Bizden ne modern insan, ne mü`min insan olur. En kötüsü de bu değil midir zaten? Arada kalmak... Bari modern(!) olsak. Ama onu da beceremiyoruz. Dimyat`ta Starbucks`a giderken, evimizdeki seccadeden olduk arkadaşım. Allah bizi affetsin…

Artık sokağa çıkmak istemiyorum ve bunun için bir ton sebebim var. Converse ayakkabı üzerine Adidas eşofman ve Abercrombie giyip, elinde iPhone`uyla dolaşan, saçları sarıya boyanmış kızlar. Ya da Ugg bot giydiğinde kendini bir başka hisseden kızlar. Tiger üzerine dar paça taşlanmış bir kot giyip, üzerine dapdar sweat ve ceket giyen, kirpilere özenerek saçlarını diken erkekler... Zihninizde canlandı değil mi? Ama sakın yüzünüzü buruşturmayın. Onlar modern(!) insanlar!

Modernleşmek batılılaşmak mıdır? Yoksa elinde karton Starbucks bardağıyla ortalıkta dolaşmak mı? Annesinin yanında bacak bacak üstüne atıp sigara yakmak mıdır modernleşmek? Ya da erkek arkadaşıyla aile yemeği yemek mi? Amerika ve benzeri ülkelere “okumak” bahanesiyle gittikten sonra, tüm elektronik aletlerini Türkçe dil desteği olduğu halde İngilizce kullanarak “ben ‹ngilizce biliyorum” diye bas bas bağırmak mı?

Modernlik zenginlerin lüksüdür, ya da sadece paraları olduğu için bazı insanlar kendilerini modern varsayar, diğerleri tarafından modern varsayılır. Bazı insanların modern hayat diye sundukları hayat biçimi, aslında para sahibi olmanın lüksünden ibarettir. Paran varsa modernsindir yani. Buna bağlı olarak da “paçoz” kavramına dâhil olan insanlar türemiştir. Neyse bu başka bir konu.

Gittikçe özümüzden kopuyoruz. Örflerimiz, âdetlerimiz değişiyor. Kahve kültürü getiriyor elin Amerikalısı. Öyle bir kültür varmış gibi hissettiriyor. Starbucks, Gloria Jeans vb. mekanlar açıyor. Biz de gidip modernleşiyoruz! Kahve kültürümüz bu tip mekânlara gidip, etrafa kibir dolu bakışlar atmaktan ibaret. Gavurdan bir farkımız kalmıyor bu sayede. O kadar esiri olmuşuz ki gavur zihniyetinin; batılılaşmanın, onların çıkardığı kılık kıyafet yönetmeliğine harfiyen uyuyoruz. Evet, modadan bahsediyorum. Hani şu bizim çantalar dolusu para vererek giydiğimiz saçma sapan kıyafetlerin açıklaması… Mutluluğu bu gibi basit şeylerde arıyoruz...

Gloria Jeans`e gidip "cheese cake" yediğimiz zaman yüceliyoruz. Bir camiye girdiğimizde ise çaktırmamaya çalışıyoruz. Yanımızda mini etekli bir kız varsa moderniz, ama yanımızdaki başı örtülü annemiz ya da ninemiz olduğunda örümcek kafalı yobazın önde gideniyiz.

Dengeler değişti. Devir özentilik devri. Copy paste yaşıyoruz. Avrupa`da ne yapılıyorsa, aynısını biz de yapıyoruz / yapmaya çalışıyoruz. Esenler, Mahmutpaşa pazarı da girmiş bu işe. Türkiye’de bazı markaların distribütörlüğü olmadığı halde, “bu orijinal abi” diyerek astronomik ücretlerle “kolpa” kıyafetler giyiyoruz. O zaman da moderniz.

Tamam, Converse, Ugg, Abercrombie giyelim, Starbucks`a gidip kahve içelim vs. Markayla anlam bulan değil, markaya anlam katan insanlar olalım!

Modern olalım diye yapmadığımız maymunluk kalmıyor. Peki mü`min olmak için ne kadar uğraşıyoruz? Ünlülere benzemek için türlü estetik ameliyatı yaptıran, onlar gibi giyinip onlar gibi konuşmaya çalışan biz, Peygamberimize de değil, sahabelere benzemek için ne kadar uğraşıyoruz?

Asıl mutluluk nedir? Huzur nerede? Mahyalarda devasa puntolarla yazılan "Huzur ‹slâm’dadır" yazısını görmeyip, diskoların görünmez bilboardlarında "Huzur diskodadır!" yazısına aldanıp oralarda huzur aramıyor muyuz? Yemekten sonra yaktığımız sigaranın verdiği mutluluğu, namazımızı kıldıktan sonra yaşayabiliyor muyuz? Ya da "Benim kalbim temiz abi." deyip başımızdan savıyor muyuz namazı?

Bu düzen böyle giderse, bizden ne modern insan, ne mü`min insan olur. En kötüsü de bu değil midir zaten? Arada kalmak... Bari modern(!) olsak. Ama onu da beceremiyoruz. Dimyat`ta Starbucks`a giderken, evimizdeki seccadeden olduk arkadaşım. Allah bizi affetsin…

Ne yapalım peki? Sadece karanlığa karanlık demekle ya da buna küfretmekle mi kalalım? Ellerimizin durduğu yer sadece ceplerimiz ve klavyelerimiz mi olacak? Taşın altı hep toprak mı kalacak? Hiçbir el girmeyecek mi artık “kanka” olmuş bu ikilinin arasına?

Kimi bekliyoruz? Bir süper kahramanın gelip de bu gidişe bir “dur” demesini mi, yoksa Hz. Mehdi’yi mi? Facebook’da arkadaşlarımızın, Twitter’da “follower”larımızın artmasının dışında ideallerimiz olmayacak mı?

Sigara içenleri, bir anda nasıl dumura uğrattılar, hepimiz gördük. Dumanlı hava sahaları kısıtlandı. Bu arkadaşlar için de benzer bir uygulama getirsek ya? “Tikkyler giremez! Cezası adam olmaktır!” yazan levhalar assak bazı yerlere? Web siteleri dışında da rencide etsek onları?

Parklarda bahçelerde sarmaş dolaş “takılan” çiftler nasıl normal geliyor artık? Yeryüzü bize mescit kılınmadı mı? Tüm “cool”luğumuzla namazımızı kılsak cemaatle ve artık bu da insanlara normal gelse? Kafeler “out” camiler “in” olsa?

Mü’minliği ve adamlığı popülerleştirsek. Ama popüler kültürümüz gibi değil, olduğu gibi. Sadece özendirsek, “cool” göstersek?

“Mü’minim zenginim”, “Adam gibi adamım huzurluyum” gibi tişörtler giyip dolaşsak? Olacak… Yakındır…


Mahmud Sami Erdem 'ın Yazısı.