Gülme hakkında yazayım. Ana mesaja gelmeden şöyle uzun bir giriş yapayım. Gizem olur hem merak uyandırır. Merak okutur abi. Merak okutur.

Önce birkaç ayet: “Mucizelerimizi kendilerine getirince, bir de bakmışsın; o mucizelere gülüyorlar!” (Zuhruf 47). “Şimdi siz gafl et içinde eğlenerek bu söze mi şaşıyorsunuz, gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?” (Necm 61). “Siz ise onlarla alay ediyordunuz. O kadar ki onlar size beni anmayı unutturdu. Onlara hep gülüyordunuz” (Müminun 110). “Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile gülerek dedi ki: “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!”( Neml 19). “O gün parlayan yüzler vardır. Gülerler, sevinirler” (Abese 38-39). “İşte bugün de mü’minler kâfi rlere gülerler.” (Mutaffi fın 34) “Şüphesiz O güldürür ve ağlatır” (Necm 43). Sonra birkaç hadis: “Ebû Hüreyre’den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Peygamber Efendimiz (s.a.v.), gülmekte ve konuşmakta olan bir topluluğun yanına varıp: ‘Nefsim, kudret etinde olana yemin ederim ki eğer benim bildiğimi siz bileydiniz; az gülerdiniz ve çok ağlardınız.’ dedi.

Sonra Peygamber (s.a.v.) döndü (gitti) de o cemaat ağlamaya başladı. Sonra Allah, Peygambere (s.a.v.) vahyetti ki: ‘Ey Peygamber! Niçin kullarımı ümidsizliğe düşürüyorsun?!’ Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) geri dönüp, şöyle buyurdu: ‘Müjdeleyiniz, doğruyu söyleyiniz ve itidal üzre olunuz’ *

Son olarak Hz. İsa’dan bir söz: “Ey havariler, sizde iki cahillik alameti vardır: Hayret veren bir şey olmadan gülüyor ve sabaha kadar hiç kalkmadan uyuyorsunuz”.

Bu kadar yeter. Şimdi gelelim asıl konuya: Bütün bunlara ilaveten “Çok gülmek kalbi öldürür” diye bir hadis daha var. Daha doğrusu “Gülmenin çoğu kalbi öldürür” diye bir hadis var. Aynı hadisin iki farklı tercümesi bunlar. İlk bakışta fazla bir fark varmış gibi görünmüyor. Oysa hem iki tercüme hem de bu iki tercümenin uygulamaları arasında dağlar kadar fark var.

İlk tercüme ve bunun uygulamasına göre; gülmek kötü bir şey. Hadiste de açıkça görüldüğü üzere; İslam’ın pek tasvip etmediği bir davranış. O kadar ki kalbin manevi ölümüne yol açabiliyor. Çok tehlikeli!

İkinci tercüme ve bunun uygulamasına göre ise –ki doğru olan bu- çok gülmek değil, “çoğu gülme çeşidi” kalbi öldürüyor. Yani burada; gülmekten gülmeye fark olduğu, gülmenin türüne göre maneviyatımızı etkilediği, çoğu çeşidinin; kişinin, kalb-i manevisine zarar vermekle birlikte, bütün gülmelerin böyle olmadığı anlatılıyor.

Mesela; yukarıda topluca verdiğim ayetlerden Zuhruf 47, Necm 61 ve Mü’minun 110’un işaret ettiği; hakkı tahkir etme, hakikatle veya kişilerle dalga geçme, küçük düşürme amaçlı gülmeler, kişiyi gafl ete düşüren gülüşmeler, İslam’ın tasvip etmediği gülmelerin başında geliyor. Evet: Bu tip gülmeler -yani gülmelerin çoğu- gerçekten de insanın kalbini karartıyor, katılaştırıyor, kişiyi gaflete düşürerek Allah’la olan rabıtasını yok ediyor.

Ancak yine yukarıda birbiri ardı sıra vermiş olduğum; Neml 19, Abese 38-39, Mutaffifın 34 ve Necm 43. ayetlerin işaret ettiği; sevgi, şefkat ya da sevincin dışa vurumu şeklindeki yahut kâfi rlerin küfrüne mukabele olarak yapılan gülmeler; Hz. İsa’nın (a.s.) hadisinde de işaret edildiği gibi hakkın tecellileri karşısındaki hayretten kaynaklanan gülmeler yahut yer darlığı nedeniyle burada ayrıca zikretmediğim ancak çok bilinen, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) bizzat yaptığı gibi kimseyi kırmayan, üzmeyen, zarar vermeyen, olumlu, dengeli ince espriler ve bunlara karşılık gelen gülmeler, gerçekten latif olan ve hakikate dair bir letafete yani inceliğe dikkat çeken espri ve gülmeler; gayet meşru ve hoş karşılanıyor. Hatta Efendimiz’in (s.a.v.) uygulamaları öyle gösteriyor ki İslam, yaygın kanaatin aksine; latifeyi, güler yüzlü olmayı, yüz güldürmeyi teşvik ediyor. Hatta yerine göre sadaka sayıyor. Aksi durumda Efendimiz (s.a.v.) gülmezdi. Oysa Abdullah bin Hâris; “Resûlullah’dan (s.a.v.) daha çok tebessüm eden bir kimse görmedim.” demiştir. (Tirmizî, Menâkıb, 10)


Sinan Özgenç'ın Yazısı.