Ahmet şahin Akbulut

Arkadaşlar içinizde ne tür bir hayvan taşıyorsunuz ve bu hayvanın çobanlığı konusunda ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama benim birkaç sorum olacak “öküz çobanı” olmamı isteyenlere…

Bir gün içimdeki sevgiyi “nalet”leyeceğim aklıma bile gelmezdi. Ama ne yapayım “içinde ‘öküz’ var, sen gelişmezsin” dediler, sonra olmadı “sen hayvansın” dediler. Ben içimdeki nefsin çılgın atraksiyonları ile uğraşırken bir de arkama baktım ne göreyim aman ya Rabbi çobanlığımı bekleyen bir “öküz” duruyor karşımda. Aşağıda okuyacağınız zevkli metin hiç kimseye nazire olsun, edebinde bir mecmua üzerinden “kelime savaşları” için yazılmış bir yazı değildir. Bir sabah gün doğumunda tasarlanarak yazılmıştır. Tahmin edeceğiniz gibi bir “kişisel ilerleyiş” yazısıdır.

Kişisel gelişim aslında dinin tam merkezinde… Tanımlama problemi yaşıyoruz gibi geliyor bana… Batı’nın kişisel çabaları ve gelişimi onun olsun, alabileceğimiz yönleri olmakla birlikte. Birkaç aydır iyi niyetlerle yazıldığını düşündüğüm ve içinde hiçbir atipik kişilik bozukluğu olmayan ve kimseden öç almak gibi duyguların yansıtılmadığını sandığım yazılar okuyorum. Yazılanları okuyan adamların ellerindeki kitaplar bir bir düşmüştür herhalde. “Ya bir saniye daha yeni gelişiyorduk. Şimdi nereden çıktı bu içimdeki öküz… Ne güzel uyandıracaktım içimdeki devi…” diyenler de yok değildir hani. Ben içimde bir “öküz” taşıdığımı düşünmüyorum açıkçası, olsa olsa içimde tekâmül etmeyi bekleyen bir nefis vardır herhalde. Ona da “öküz” demek doğru mudur yanlış mıdır bilemem.

Bizim memlekette süper bir moda var. Biri bir şeye saldırdı mı, haydiii bilen bilmeyen, anlayan anlamayan, eline ne geçerse saldırıyor. Daha önce nerdeydiniz? Atlı Üsküdar’dan çoktan yola revan oldu bile…

Ahsen-i takvim kıvamında yaratılmış insanoğlunun “yaptığını en güzel biçimde yapmak” için çaba göstermesinin neresi kötü anlamış değilim. Güzel insanımın kalp ve ruhun derece-i hayatına çıkmaya çalışması ve gerek iş hayatında gerekse ev hayatında başarılı biri olmaya gayret göstermesi, kalbini ve kafasını geliştirmesi için gerekli donanımı sağlamaya önem vermesinin neresi kötü?

Kişisel gelişimin birçok alanı insanın metafizik yönü üzerinde durmanın önemine vurgular yapmaktadır. Batı’nın savunduğu bu metafizik âleminin temelleri sağlam değildir. Ama bizim manevi temellerimiz oldukça sağlam. Bir Müslüman basiret sahibi olacak ve bu eserlerde manevi dünyasına ait olmayan yerleri reddedecek, hangi gencimiz klasiklerimizi açıp da bu hakikatleri araştırıyor? Hiçbiri desek doğru olur mu? Belki de… Bir furya varsa eğer kişisel gelişim diye, bu işle ilgilenen Müslümanlar olmalı, kültürümüze ait klasiklerin içinden kişisel gelişime ait ne varsa araştırmalı ve sunmalı. Batı’nın kendi gelişiminin kucağına atmamalıyız insanımızı ama topyekûn kişisel gelişime de düşman olmamalıyız. Bu ifrat ve tefritin açık bir göstergesi değil mi?

Bahtiyar o insan ki, içindeki nur oluğunu keşfetsin ve doyasıya akıtsın karanlık gönüllere. Gelin buna kişisel gelişim de demeyelim, şahsî kemâlat diyelim…

"İki günü eşit olan ziyandadır." diyen Efendiler Efendisi (sav) her gün yenilenmekten bahseder. Birçok kişisel gelişim (şahsi kemâlat) kitabında olduğu gibi. Evet, kişi kendini yenilemeli. Yenilenmek iki türlü de olabilir. Kişinin fizikî imajını yenilemesi olarak da algılanabilir, her gün mânevî keşiflerde bulunmak olarak da... Birisi yenilenmeyi, yaşadığı her olayı her gün yeniden keşfetmek, okumak olarak anlar ve anlatırken, diğeri; statü, para, bilgi elde etmek olarak anlayabilir. Burada önemli olan kişinin koymuş olduğu hedefe kendi kişiliğine inanarak, aczini idrak ederek, kendisine bahşedilen kudret ile ulaşabilmesidir.

Birçok kimse tarafından yararına inanılmış olguların reddiyesi yapılırken bence Müslümanca bir gönülle şu da göz ardı edilmemeli. “Sizin gibi düşünmeyip farklı bir dünya görüşüne sahip bulundukları halde çok samimî ve faydalı kimselerin de olabilecekleri düşüncesiyle, size ters gelen her düşüncenin karşısına acele edip çıkmamalı ve farklı düşünceye sahip kişileri kaçırmamalı. Hatta, onların düşünce ve fikirlerinden istifade yolları araştırılarak, kendileriyle mutlaka diyaloğa girilmelidir. Yoksa, bizim gibi düşünmüyorlar diye bir bir uzaklaştırılan veya uzaklaşan bu şahıslar, dev kitleler meydana getirerek karşınıza çıkar ve sizi yerle bir edebilirler.”

Kişisel Gelişim deyince, kişinin yaptıklarıyla iç hayatı arasında birbirini destekleyici ve düzenleyici bir münasebetin gerçekleşeceği zamana kadar olan gelişim süreci anlaşılmalı. Buna göre, insanın azim, ısrar, kararlılık gibi davranışları aksedip onun iç dünyasını nurlandırır ve bunun yanında kişinin azim ve iradesini kamçılayarak, onun daha yüksek ufuklara doğru yürümesini sağlar.

Beden dili seminerleri, verimlilik çalışmaları, zaman yönetimi, bilgi ve yeteneklerin daha verimli kullanımı gibi konuların işlenmesi toplumun kaliteli iş üretmesine şüphesiz büyük katkı sağlar. Bunlar da kişisel gelişim konuları değil mi? Aileyi oluşturan bireyler arasında kurulacak sıcak diyalog ile mutlu bir aile yuvası istemez misiniz? Bu seminerlerde kullanılan bilgiler inanın ki öyle “ahır uşağı” olmaya gerek olmayacak bilimsel veriler. Hangi psikoloji kitabını açarsanız bulacağınız yararlı bilgiler.

Ne yazık ki günümüzde kişisel gelişim ile “yağ ve gaz” içerikli maddi kaygı güdümlü kitapları birbirine karıştıran hep UÇurum kenarında dolaşmayı seven farklı olma güdüsüyle saldıran, yıpratan, ağzına geleni söyleyen, cinsel meselelerdeki tespitleri “rüyalarda buluşuruz” tadında hayal âlemi çıkarımları olan, söylediklerinin bir kısmını yararlı bulduğum kitaplar, yazarlar çıktı. Kur’an-ı Kerîm gibi baş tacı kutsalımızı millete ispat sadedinde sunmak oldukça etkileyici. Ki bu aciz kardeşiniz de dâhil olmak üzere onun ayetlerinin muhtevasına tam olarak uyabilmeyi isteyen birçok kişi var. Eğer ondan örnek verip, ona tam teslim olmamız gerektiğini söylüyorsak, ya-pa-ca-ğız demektir. Öyle sanıyorum ki bunları duyan kişisel gelişimle ilgilenen birçok arkadaş “tövbe neûzü billah” çekip kitaplarının çoğunu yakmış kitaplığında değişiklikler yapmıştır.

Kişisel gelişim, kişisel değişim, kendini gerçekleştirme vs. vs… Peki, birey bunlarla tatmin olabilir mi? Mutlu olabildi mi? Ya da mutlu olmayı istemek suç mu? Arkadaşlar içinizde ne tür bir hayvan taşıyorsunuz ve bu hayvanın çobanlığı konusunda ne düşünüyorsunuz bilmiyorum ama benim birkaç sorum olacak “öküz çobanı” olmamı isteyenlere…

-Kişisel gelişim teknikleri hakkında çalışma yapmadan ve herhangi bir eğitim almadan genelleyici bir tavırla konuşmanız ne kadar bilimsel ve etik?

-Bu tür genellemelerle yaşamak sizce mutlu insan olduğunuzu gösterir mi? İnsanların çoğu bu tür konularla ilgilenerek mutlu olmuş olamazlar mı?

-Bugüne kadar bahsettiğiniz konularda çalışma yapanlardan, bundan olumsuz anlamda etkilendiğini gördüğünüz birileri var mı?

-Başkaları hakkında karar vermek yerine onlara neyin yardımcı olacağını araştırıp, alternatif faaliyetler ortaya koymak daha doğru bir davranış olmaz mı?

-İnsanları hayvanlaştırdığını düşündüğünüz kişisel gelişim konularının neler olduğunu düşünüyorsunuz? Niçin?

Kişisel gelişim konuları bir bıçak gibidir, tehlikeli de olabilir yararlı da, kimin onu hangi şekilde kullandığına bağlı. İnsanları “hayvanlaşmayın” diye etiketlemek birçok insan için başka konuları kendine göre ispatlamak adına etkileyici bir yol olabilir tabiî ki. Söylediklerimizin inandırıcı olabilmesi ve kendimize olan güvenimizi artırabilmek için zaman zaman insanlar başka şeyleri karalama gereği duymuşlardır. Son olarak şunu sormak istiyorum.

-Kişisel gelişim konularıyla aranızın olmadığı bir gerçek ve sizce böyle bir hayat “insanca” bir hayat. Başkalarının ve bu başkaları tam yanınızda birlikte yaşadığınız insanlarken onları hayvanlaştırmanız ne kadar “insanca” bir tutum?

Kendi kültürel değerlerimizden hareketle, Batı`daki güzellikleri ve insanlığın ortak değerlerini de göz ardı etmeyerek kişisel gelişim alanında bir örnek çalışma gerçekleştirmenin zarureti inkâr edilemez. Bu tür çalışmaların artması ve gücünü kültürel normlardan alan çalışmaların bir alternatif arayış olarak ortaya konması, insanımızın kendi değerlerine güvenme duygusunu da geliştirecektir.

Temellendirilmemiş, samimi olmayan bazı telkin metotları, bazı “mistik fantezi” niteliğindeki öyküler gibi ne idüğü belirsiz gazdan öteye geçmeyen başka dinciklerin yansıması adına kişisel gelişim denilen uydurmalara elbette biz de karşıyız. "Taocu ustaların gizli hayatı", "Tao ve hayat ağacı", "Çocuk yetiştirmenin Taosu", "365 günün Taosu" gibi bazı eserler eğer kişisel gelişimin ilgi alanı olarak değerlendiriliyor ve bunun gibi eserlere atıf yapılarak yaygara koparılıyorsa konuşmanın hiçbir anlamı yok. Bu kitaplarda bahsedilen ruh göçü, pasif hayat, kabalacı meditasyon vb. konular, manevi kültürümüzle ilgili değildir. Ölümü konu edinen bazı içerikler mevcut olmakla birlikte, ölümü "bir bedenden başka bir bedene geçme macerası" olarak telkin eden bu tür eserlerin gerçekle ilgisi yoktur ki, bu mevzuların bizim anlamak istediğimiz kişisel gelişimle, uzaktan yakından alakası yoktur. Uzakdoğu düşüncelerini ve inanç sistemlerini telkin eden bazı yabancı dillerden çevirilmiş, kişisel gelişim şemsiyesi altında sunulan kitaplardan yola çıkarak şahsi tekamüle tamamen sırtını dönmek ne kadar akılcı bilemiyorum.

Büyük bir sûfi:

“Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen

Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin sen"

(Kendine iyi bak ki, âlemin özüsün sen.

Kâinâtın göz bebeği olan insansın sen) demektedir. İnsanı "merkez" kabul eden bu anlayış, bütün gayretini insanın iki cihan saadeti için sarf etmektedir. İnsanda iki cihan saadeti için maddi ve manevi füyuzatını artırmaya yönelik bir çalışmanın içinde olmalıdır. Şahsi kemalatını sağlamaya çalışan insanımız batıda disipline edilmiş formları kullansa da elbette kalbi inkişafını ancak Mevlânâların, Yesevîlerin, Hüdâyîlerin, Hacı Bayramların, Akşemseddinlerin duygu ve düşünce dünyasında sağlayacaktır.

“İnsan bu şahsi kemalat yolunda yani kişisel gelişim sürecinde, Rabbine olan ihtiyacını unutmamalıdır. "Sen her şeyi yapabilirsin!", "Bütün enerji sende gizli!" veya "Senin başaramayacağın hiçbir şey yoktur!" gibi sloganlarla yaklaşmak, elbette fıtrata ve hayata aykırıdır. Kâinatta ihtiyaçları sonsuz, fakat imkânları sınırlı olan insanı mutlu kılmanın yegâne yolu, ona insanı kamil olma yolunu göstererek maddi ve manevi gelişimini sağlamaktır. Kişinin iki cihanı da, bu gelişimi sırasında Allah`a iltica etmesiyle birlikte sonsuz bir saadete dönüşebilir.”

İnsanın kaliteli bir Müslüman olarak yaratıcısına karşı görevlerini yerine getirmesi için iki yol karşımıza çıkıyor, birincisi şahsi kemalat yolunda ilerlemek, ikincisi güzel ameller işlemek. İkincinin devamı birinci şıkkın ihmal edilmemesiyle ilgilidir. İnsanın Rabbine hizmet bakımından salih amellerde bulunabilmesi için şahsi kemalatını sağlamaya devam etmelidir. Bu gelişimin içine her şeyi koyabilirsiniz.

Gelişim adına caiz olan her şeyi...


GENÇ'ın Yazısı.