Mustafa Cıngı

Sevgili Facebook, Dün gece yine seninle geceledim malûm. Ve tabi sabah namazına yine kalkamadım. O da malûm. Ne olacak seninle bu birlikteliğimiz? Git gide yıpratıyorsun beni. Gece geç vakitlere kadar seninle uğraşmaktan sabahleyin bırak namazı, işe bile kalkamaz oldum. Önceden ettiğim bir kahvaltı vardı, şimdi alel acele bir süt içip çıkıyorum yetişmek için. Annemi göremez, iki muhabbet edemez oldum. Uykumu da tam alamıyorum… Tüm günüm de bereketsiz geçiyor. Yorgunum, bitkinim. İşte uyumak neymiş seni tanıdıktan sonra öğrendim. Senin yüzünden diyemem. Seni suçlayamam elbette. Asıl sorun sende değil ben de. Niye böyle olduk biz?

Seni ilk gördüğümde “tamam” dedim. “Harika bir kanka...” Videolar, müzikler, yazılar, gruplar... İlk videomu paylaştığımda nasıl da heyecan duymuştum acaba diğer arkadaşlar ne yorumda bulunacaklar bu paylaşımıma diye... Baktım yorumlar güzeldi, yine paylaştım. Yine paylaştım yine yorumlar geldi, yine yorumlar geldi yine paylaştım. Sonra artık kendi paylaşımlarım yetmez oldu arkadaşlarımın da paylaştıklarını paylaşmaya başladım. Onlar da yetmedi yeni arkadaşlar buldum hayatımda hiç görmediğim… Onların paylaşımlarını da paylaştım. Herkes yine yorum yaptı, ben yine paylaştım.

Bazı videolarda hava attım. Bazılarında komiklik yaptım. Bazılarında kahkahaya boğdum tüm arkadaşlarımı. Bazı notlar yazdım herkes hayret etti. Bazı resimlerime ağladılar. Kimi gruplara üye oldum prestijim arttı (!). Bir iki videoda da sevdamı anlattım sevdama, haykırdım. Hoş herkes anladı o anlamadıysa da...

Üzgünüm, ben yoruldum... Havamı atacağım, eğlendireceğim, öğreteceğim, güldüreceğim, tarif edeceğim, beğenileceğim, sevdamı anlatacağım diye gece gündüz seninle yattım seninle kalktım ve artık yoruldum. Beni yaratanı unuttum sayende. Nedendir bilinmez bir ümit bağlamıştım sana, bağlamam gerekirken yüce Yaratana... Nasıl da bağladın gözümü sabahtan akşama…

Aynaya baktım sabah. Gözüm kanlıydı, altları kara... Yüzümdeki kaşlar gülme, kızma, şaşırma ifadelerini çoktan iki nokta ve paranteze bıraktığından olsa gerek yerini, ölü gibi duruyorlardı. İlk defa gördüm yüzümde sarıyı... Gözlerimin küçüklüğünü… Cansızlığı…

Peygamberimiz efendimiz “Bilgiyi paylaşmak ilmin zekatıdır” demiş. Seni kastettiğini hiç düşünmüyorum. Belki biraz lüzumu olan bilgiler paylaşmışımdır seninle hakkını yemeyeyim tamam ama bundan sonrası da israfa girmez mi?

Aklım başıma geldi. Beşiktaşlı bir arkadaşımın “Çarşı Facebook’ a karşı” dediği gibi artık ben de sana karşıyım. Üzgünüm, seni terk ediyorum. Artık sana ihtiyacım yok. İnşallah artık adaşlarımla bizzat muhabbet edeceğim. Bizzat güldüreceğim. Bizzat anlatacağım. Kaşım gözüm oynayacak. Elim kolum artık tuşlara değil arkadaşımın omzuna dokunacak. Ve bizzat seveceğim. Korkak değilim bizzat sevdalandığımı karşıma alacağım. Bizzat sevdamı anlatacağım. Bizzat sevdalanacağım.

Ve artık videolardaki dua görüntülerine amin yorumu yapmayacağım. Ellerimi açacağım, sensiz, aracısız doğrudan dua edeceğim Rabbime. Ve amin diyeceğim bağırarak, ağlayarak… Tövbe ediyorum şu zamana kadar seninle geçen boş zamanımı hayırlı bir şekilde harcayamadığım için. Biliyorum Yüce Yaratan affedicidir, affetmeyi de sever… İnşallah beni de affeder…

Bir daha karşı karşıya gelmemek üzere... İşin gücün rast gelsin. Selametle…


GENÇ'ın Yazısı.