Eşref Aydoğmuş

İskender Pala İle Son Kitabı Katre-İ Matem ve Divan Şiiri Üzerine…

Kitabın yazılış hikâyesi ile başlayabilir miyiz?

Uzun zaman önce bir roman yazmış, bu romanda divan şiirini anlatmıştım. Divan şiirinin ihtiyacı olan bir romandı. Bugün Lale İstanbul’u estetik boyutta temsil edebilecek, İstanbul’da adeta öz evlat gibi yetişmiş, büyümüş fakat daha sonra başka ülkelere kaçıp gitmiş bir çiçek. İstanbul’a en yakışan, İstanbul’la birlikte bizim medeniyetimizi temsil edip anlatabilecek bir çiçek. Lalenin yeniden İstanbul’a kavuşması için bir roman yazmam gerektiğini düşündüm ve Lale devrine ait bir cinayet romanı yazıp onu aşk ile buluşturdum. Böylece bir aşk ve cinayet romanı çıktı ortaya. Bu kitaptaki hedefim laleyi yurduna geri döndürebilmek. Ama okuyucu burada büyük bir kovalamaca okuyacak ve nefes nefese bir heyecan yaşayacak.

Divan edebiyatından kopuşumuz nasıl oldu, bu bize ne kaybettirdi?

Bu çok uzun bir konu ama şu kadarını ifade etmeye çalışayım. Kendinize ait bir güzellik ve bir cevher var fakat onu kullanamaz durumdasınız. Bu sizi rahatsız eder mi? Soru bu. Divan şiiri, bize ait çok estetik bir boyut. Bizim bütün tarihsel süreçte anlayışlarımızı hiç durmadan yeniden harmanlamış. Siyasetimiz, sosyolojimiz, dilimiz, dinimiz, anlayışımız, kültürümüz, sevinçlerimiz, kahkahalarımız hep onun içinde. Tarih, kronoloji gibidir. Hâlbuki tarihin içini dolduran o sosyal olayların hepsi divan şiirinin içerisindedir. Yani tarihin satır aralarıdır. Bu bakımdan Divan şiirinden uzak yaşamak tarihten uzak yaşamaktır ki, bu bize hakikaten çok zarar vermiştir. Çünkü kendi medeniyet birikimimizde neler olduğunu bilmeden dünya insanı olamayız. Milli olmadan milletler arası olunmaz. Önce kendiniz olursunuz, ondan sonra şahsiyetinizle var olabilirsiniz. Bizim gençlerimiz kendi tarihleriyle kopuk yaşadıkları sürece daha pısırık, daha ürkek, daha çekingen, batka milletlerin gençlerine göre kendilerini sanki daha geride hissedeceklerdir. Hâlbuki böyle bir şey yok. Bizim gençlerimiz eğer sırtlarındaki heybenin içerisine kendi tarihi birikimlerini, oradaki güzellikleri koyduktan sonra geleceğe yürüyecek olurlarsa adımlarını çok sağlam yere basacaklardır. Bu bakımdan önce kendimize ait olanları öğrenelim. Çünkü bir kültürler savaşı, bir medeniyetler savaşının yapıldığı çağdayız. Bu çağda kültürler savaşı yapılacaksa önce kendi kültürünüzü edinmeniz lazım ki silahınız olsun. Silah olmadan savaşılabilir mi? İşte bizim Divan şiiri ile aramızdaki kopukluk biraz da kültürel ve medeniyet kopukluğumuzdur…

Peki, Divan şiirini günümüze uyarlamak gibi bir şey söz konusu olabilir mi?

Hayır böyle bir şey söz konusu olmaz. Yapılması gereken bir şey değildir. Divan şiirinin şekli veyahut şekil özellikleri zaten geçmişte kalmıştır. Divan şiirini günümüze uyarlamak, divan şiirinin içerisinde yer alan güzellikleri bugün yeniden kültürümüzün içine katabilmek anlamında olabilir. Artık bir kaside yazmak çok geride kalmıştır, artık bir Murabba yazmak çok geride kalmıştır, bir koşmak yazmak çok geride kalmıştır. Çünkü şiirin akışı ve mecrası değişmiştir. Şiirin ırmağı başka yollara sapmıştır. Ama ırmak değişirse değişsin; suyu ve suyun özünü değiştirmeyecek şekilde suyun molekül yapısını muhafaza etmemiz lazım. Yani divan şiirinin içerisindeki güzellikleri bugünün şiiriyle; serbest vezinle kafiyesiz, belki Orhan Veli tarzında yeniden söyleyebilirsek işte o zaman divan şiirinden istifade etmiş oluruz. Çünkü ruhtur önemli olan şekil değildir, kalıp değildir… Artık bir kaside devri, bir terkip-i bent devri geçmiştir. Fakat bir kasidenin, bir gazelin içindeki güzellikleri yeniden harmanlayarak bugünkü modern hayatla ilişkilendirerek söylediğinizde Nobel sizin ayağınıza tıpış tıpış gelir. Ben hayatım boyunca en eski şiirleri en yeni şairlerin dilinden okudum. Bugünün gök kubbesinin altında yeni bir söz yok. Yeni bir söz söylemek isteyen şair Divan şiirinin ruh ve öz birikiminden istifade etsin.

Gençler şu an neleri okumalı ve neyle dertlenmeli sizce?

Her gencin okuması gereken kitap ayrı ayrıdır. Çünkü her gencin ruhu birbirinden farklıdır. Ben kitap tavsiye etmek konusunda senin daha önceden nasıl bir birikime sahip olduğunu bilmeliyim ki sana şimdi ne lazım onu söyleyebileyim. Ama bir de olmazsa olmazlar vardır. Mesela Doğu Klasiklerinden üç beş tane, batı klasiklerinden üç beş tane okumalısınız. Mesela Refik Halit Karay edebiyat tercihiniz varsa okumalısınız. Eğer bir sosyal tercih içerisindeyseniz bir Peyami Safa okumalısınız. Eğer ideoloji ve fikir bazında tercih içerisindeyseniz Cemil Meriç’i okumalısınız. Gençler sürekli ve her şeyi okumalı, okumadığı hiçbir şey bırakmamalı. Aksi takdirde beş yüz kelime ile yaşayan ucuz insanlar olarak ömrünün sonuna kadar hayat geçer gider.

Divan edebiyatına ve Divan şiirine merakı ve ilgisi olan gençlere vereceğiniz öneriler nelerdir?

Divan Edebiyatına ilgi duymasınlar. (Gülüşmeler) şimdi bu bir süreçtir. İnsanın ısınmasıdır. Eğer divan şiiri ile ilgileneceklerse tarih okusunlar. Osmanlı tarihini bilmeden divan şiiri anlaşılmaz. Çünkü her edebiyat kendi çağının aynasıdır. Bugün ben bir roman yazıyorsam, yazdığım roman bu dönemden işaretler taşır. Tarihi roman bile yazsam bu böyledir. Çünkü bu çağın insanına bir şey söylüyorum. Divan şiiri ki tarihtedir, o zaman tarihi iyi bilmek gerekir. O adamların nasıl bir sokakta yaşadıklarını, neler yiyip içtiklerini nasıl bir coğrafyada, nasıl bir şehir içerisinde yaşadıklarını, akşamları elektrik olmayan bir dünyada yaşadıklarını, akaryakıt yahut da otomotiv sanayisini hiç görmediklerini, buzdolabı, internet, faks gibi kelimeleri hiç tanımadıklarını, ışık diye ocaklarında ateş yaktıklarını düşünün ve bunları iyice öğrenin, ondan sonra ilgilenin ve divan edebiyatına, divan şiirine eğilin…

Divan Edebiyatı bir umman ise, o ummanda sizi en çok etkileyen katre, hayatı özetleyen bir beyit nedir sizce?

Bir beyit söylersem bu, benim söylediğim beyit sahibi dışındaki tüm şairlere haksızlık olur. Ama bir şair söyle derseniz, Hazreti Fuzuli’dir. Fuzuli benim ruhuma çok uygun düşen şeyler söylemiştir. Onu için ben ona Hazret derim. Ve Fuzuli ile kendi aramda dünyevi olan bütün lirizmin eşit olduğunu düşünürüm. Ama ben divan şiirinden Fuzuli’nin şu beyti çok güzel derken aynı zamanda şeyh Galip’in şu beyti de çok güzeldir, Nedim’in şu şiir ide çok güzeldir demek durumundayım. Bunları söylemezsem ötekilerin hakkı geçer bana. Divan şiiri minimize tavırları önemser. Bir beyit bir roman konusudur. O koca şair bir beyit söyler, sekiz kelime kullanır. O sekiz kelimenin içerisinden siz bir roman çıkartırsınız

Aşk Yatmadan Önceki Son, Uyandığın Zamanki İlk şeydir

Aşk nedir?

O kadar çok tanımı vardır ki aşkın, yani bu başlı başına sayfalar boyunca anlatılabilecek bir şey. Ama bence aşk; kendinden vazgeçmektir. Bence aşk; yatmadan önceki son şey, uyandığın zamanki ilk şeydir. Bence aşk, tekildir. Eflatun, yalnızca bir türlü aşk vardır ama görüntüleri farklıdır der. Bunların her birisini ayrı ayrı izah etmek lazım. Aşk bir boyut değildir. Çok katmanlıdır. İlahi manada, mecazi manada, platonik manada, beşeri manada vs. Ama bugünkü gençlik aşk deyince cinsel ilişkilere varan duygusal halleri zannediyor. Hâlbuki aşk bu değildir. Aşk, çok derin kapsamlı bir manadır…


GENÇ'ın Yazısı.