Adem Dereli

Toplantı bitiminde 7 ile 13 yaş arası 20-30 çocuğun çakıl taşları üzerinde cemaatle huşu içinde namaz kılmaları bizleri çok etkiledi.

Afrika’nın göbeği Burkina Faso’ya dördüncü gidişimiz. Her gidişimizde değişik ve farklı sahnelere şahit olup memlekete büyük kazançlarla geri döndük. Bu seferimizde aldığımız bir kaç notu okuyucularımızla paylaşmak istedik.

Davet edilişimizin sebebi, düzenlenen kutlu doğum programına katılmaktı. Yeni açılan Medine İmam Hatip Lisesi’nin avlusunda düzenlenen toplantıya 7’den 70’e, 4000’i aşkın insan, 45 derecelik sıcağa aldırmadan hazırlanmış çadırların altında yerlerini aldı. Merakla ve huşu içinde takip edilen programda neler yoktu ki? Minik çocukların Arapça ve More’ce ilahileri, resmi zevatın selamlama konuşmaları, hanımlar adına Ümmü Gülsüm hanımın hitabesi ve sıra bize geldi.

Aslında konuşan Muhterem Abdullah SERT beyefendiydi. Benim görevim sadece Abdullah beyin sözlerini ve duygularını o insanlara taşıyabilmek, tercüme edebilmekti. Abdullah ağabeyimiz rahmet peygamberinin cemadat, nebatat, hayvanat tarafından nasıl tanındığını muhtelif misallerle anlattılar. Bugün insanların ne kadar O’nun –sallallahu aleyhi ve sellem- hissiyatına, ahlakına ihtiyaç duyduğunu hatırlattılar. Ouagadougou’daki Medine İmam Hatip Lisemizdeki o genç öğrencilerin gerek Burkina Faso ve gerekse Afrika’da bu misyonun mümessilleri olduğunu beyan ettiler. Afrika hakikatte su ve aşa muhtaç değil. Asıl istikbali şekillendirecek yüce şahsiyetlere muhtaç. Buradaki gençler yarın için ekilen tohumlar.

Toplantı bitiminde 7 ile 13 yaş arası 20-30 çocuğun çakıl taşları üzerinde cemaatle huşu içinde namaz kılmaları bizleri çok etkiledi. İmkânsızlık onların imanından zerre kadar eksiltmemiş, tam tersi ihlâslarını ve ecirlerini ziyadeleştirmiş; bu kesin.

Ziyaretimizin ikinci günü Kongoussi denilen 40.000 nüfuslu bir beldeye ulaştık. Burada bir su kuyusu açma merasimi yapıldı. Kuyunun karşısında 80 hafızın eğitim gördüğü bir medrese vardı. O güne kadar talebeler bin bir meşakkatle her gün uzaklardan su getirip götürme zahmeti çekiyorlardı.

Bu şehirde de aynı tabloyla karşılaştık. Çadırların altında yüzlerce siyah insan, bu beyaz adamlar ne söyleyecek, niye gelmişler diye merakla toplanmışlardı. Söz bize geldiğinde sevinçle şu sözleri ifade ettik:

“Bizler sizlerin binlerce kilometreler uzaklığından gelen Türk kardeşlerininiz. Bizler sizden mesul olduğumuzu düşünüyoruz. O yüzden bugün buradayız. Peygamberimiz –sallallahu aleyhi ve sellem- bir hadis-i şeriflerinde “Ben sizi Kevser havuzunun başında bekleyeceğim” buyuruyor, inşallah burada su kuyusunun başında toplandığımız gibi yarın da Peygamber Efendimiz –sallallahu aleyhi ve sellem- ile Kevser havuzunun başında böylece buluşur ve Onun elinden doyasıya Kevser’den içeriz. Sizler bizler için burada güneşin hararetinden korunmak için nasıl çadırlar kurmuş iseniz, yarın inşallah hiç bir gölgenin bulunmadığı o mahşer gününde bu samimi kardeşliğimizin neticesinde Arş-ı alanın gölgesinde hep beraber yine böylece gölgeleniriz.”

Ardından Bursalı hayır sevenlerinin katkısı ile yapılan kuyunun kurdelesi tekbirlerle kesildi ve teberruken 40 metre derinlikten çıkan tatlı su içildi, abdest alındı.

Ertesi gün İmam Hatip Lisesi öğrencileri ile hasbıhal ettik ve bu 4 aylık eğitimin hayatlarında ne değiştirdiğini sorduk. Aldığımız cevaplar çok sevindirici oldu. Kimi önceleri gece hayatı olduğunu, kimi içki içtiğini, kimi dinden habersiz olduğunu, kimi hiç bilgisi olmadığını, kimi ise Hıristiyanken arkadaşlarının örnek davranışları karşısında Müslümanlığı seçtiklerini ifade ettiler. İbadetlerinin lezzetini tattıkları için farz namazları ile iktifa etmeyip geceleri teheccüd namazı kıldıklarını ifade edenler de oldu.

Rabbimizden bu kardeşlerimiz vesilesi ile açılan hizmet kapısından istifade etmeyi ve bizi onların kaderlerindeki iyiliklere ortak kılmasını niyaz ediyoruz. (Amin)


GENÇ'ın Yazısı.