Laneti Yaşamış Şehir
Napoli’nin cehennemi yaşamış komşusundan ayrılıp romantik sahil şeridine indik. Lanetin kara bulutlarından kurtulmaya çalıştık yani. Sorrento yarım adasında kıvrılarak devam eden Amalfi sahilinin keskin virajlı yolu her dönüşte farklı bir manzara sunmaktaydı.
Zengin liman şehri Caligula’nın halkı refah ve bolluk içinde yaşıyorlardı. Meydanları fıskiyeler, anıtlar süslerdi. Beş bin kişilik amfi tiyatronun ve tapınakların ününü duyan ziyaretçiler şehre akın eder, avlulara mozaik sanatının muhteşem örnekleri serilirdi. Kadınlar raks eder, göz süzerek naz yapar ama bakan olmazdı. Amaç sadece zevk ve sefaydı. Lut peygamberin halkını hiç duymamışlar mıydı? Tarihten hiç mi ders almamışlardı? Vezüv önce kaşlarını çattı. Müzik bir an durduysa da daha hızlı çalmaya devam etti. Dağ titredi ama onlar titremediler. Gri yoğun bir sis çöktü üstlerine. Sıcak alev taşları yağarken başlarına Pompei halkı dondu kaldı. Ne gök kaldı ne yer… Bize sonra şöyle anlattılar: Volkanik dağın püskürttüğü toz tüm canlı bedenleri kuruttu ve taşlaşıp kaldılar. Biz ise şöyle anladık: “And olsun ki biz, aklını kullanacak bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.” (29-35)
İki bin yıl sonra gezdiğim taş sokaklar, dükkanların duvarları, fırıncıların ocakları yüz yıllarca küller altında kaldığından korunmuş durumdaydı. Taşlaşan kadın, erkek, çocuk hatta hayvanların yüzlerindeki şaşkınlık ifadesi, son nida ile açık kalan ağızlar, birbirine sarılmış erkeklerin kolları o anı ibret olarak bu yüzyıla taşımakta. 1594’te bir su kemerinin inşası sırasında güneşin sarı ışıklarına kavuşan şehir bugün pek çok turistin ilgisini çekiyor.
Napoli’nin cehennemi yaşamış komşusundan ayrılıp romantik sahil şeridine indik. Lanetin kara bulutlarından kurtulmaya çalıştık yani. Sorrento yarım adasında kıvrılarak devam eden Amalfi sahilinin keskin virajlı yolu her dönüşte farklı bir manzara sunmaktaydı. Limonluklar, kestane ve badem ağaçları, turkuvaz denizle öpüşen dik kayalıklar, Pasitano’ya vardığımızda yerini begonvillerin sardığı beyaz evlere bıraktı. El yapımı seramik döşeli teraslar dikkat çekiciydi. Amalfi 10.yy’ın ünlü ticaret limanıyken bugün Arap-Norman tarzı binaları, Romanesk katedrale bakan kafeleri ve iştah açıcı İtalyan dondurması ile tam bir turist kenti Amalfi kayalıklarının üstüne kurulmuş kartal yuvasını andıran Ravello köyü fotoğrafçıların uğrak yeri. Tüm sahilin ayaklarınıza serileceği, rüyalarınızda görebileceğiniz bir manzara ile karşılaşacağınıza emin olduğum bir nokta. Sicilya’ya yakınlığı dolayısıyla yol boyunca pek çok mafyanın yaptırdığı görkemli villalara kıyı boyunca rastlamak mümkün.
İtalya’da pizza bir başka diyenlerdenseniz size de Napoli’nin kapalı pizzasını denemenizi tavsiye ederim. Kocaman pizzayı bitirdikten sonra bile iştahla oğlumun pizzasını seyrediyordum.
Yeni Kale’nin (Castel Nuavo) yakınındaki pizzacıdan çıkıp şehri gezmeye başladık. Galeri Umberto 19.yy’a ait çelik ve camdan yapılma alış veriş merkezi, ortaçağ kalesi Castel Dell’Ovo, opera binası derken ara sokaklara daldık. Şehrin eski izlerini sürmek için… İplerden sallanan rengârenk çamaşırlar, manava üçüncü kattan sarkıtılan kırmızı sepet ve sokak kedileri bana hiç de yabancı değil. Gezmeyi düşündüğüm müzeler yerine hareketli sokaklarda güneşin dostluğunu tercih ettim.
Limon kokulu Capri hülyalı bir ada. Napoli’den çok sık feribot kalkıyor. Adaya indiğimizde limon ağaçları ve begonviller karşılıyor bizi. Buradaki limonlar devasa olmasına rağmen meyve gibi yenecek kadar tatlı. Bizi bekleyen minibüslerle adanın tepesine kurulmuş Ana Capri’ye vardık. Meydandaki Prada ve Dior’un görkemli dükkânları İtalya’da olduğumuzu fısıldıyor bize. Teleferikle 589 metredeki teraslı bahçeye rüzgârla yarışarak ulaşıyoruz. Bir yanda Vezüv diğer yanda Napoli’nin silüeti, masmavi deniz yeşilin tüm tonları arasında ünlülerin muhteşem villaları ve yüzümü yalayıp geçen limon kokusu...
Aşağıya indiğimizde dar sokaklar arasına saklanmış güzel bir otel kırmızı panjurlarını açmış bizi bekliyordu. Güneşin ısıttığı bahçede İtalyan dondurmasını keyifle yiyip çeşitli bitkilerin bulunduğu botanik bahçesini gezdik. Mavi Mağara (Grazzo Azzurro) akıntı sebebiyle geziye kapanmıştı. Artık bir dahaki sefere diyerek ayrıldık Capri’den. Zihnimizde laneti yaşamış Caligula’nın izleri ile…
Hande Berra'ın Yazısı.