Kıbrıs’taki Türk öğrencilere de söyledim: Onlar oyuna bizdeki üniversite öğrencilerinden birkaç adım önde başlama şansına sahipler. Her şeyden evvel burası uluslararası bir ortam. Sonra birçok bölümde eğitim dili İngilizce. Bizde de var öylesi demeyin, dili bilmekle dili kullanmak arasında fark var. Hocası, öğrencisi ve halkı ile Kıbrıs “dünya vatandaşı” olmak için en ideal yerlerden birisi. (“Biz olmak istemiyoruz” diyenlere sözüm yok, kendi köylerinde mutlu, mesut yaşamak ellerinde ise öyle yapsınlar…)

Üniversiteler hem donanım hem de yatırım olarak dünya çapındaki standartları tutturmaya çalışıyorlar. Sonra başörtüsü sorunu diye bir şey yok. Harç sorunu diye bir şey var ki bu daha anlaşılabilir bir şey. Kıbrıs’ın görece pahalılığı da ayrı bir sıkıntı ama Türk öğrenciler arasındaki dayanışma ve kardeşlik her şeye değer. Kıbrıs’ın bütün bunların ötesinde benim daha çok önemsediğim bir artısı daha var. Burası derdi olup da derdini yaşadığı çağın insanlarına anlatmak ve özellikle de üzerimize musallat olan uygarlıkla yüzleşmek açısından bereketli (bunu zor diye okuyana tebrikler) bir ortam. Etrafın rahatlığı (!) yüzünden kayıp gitme ihtimali ve bunu yaşayanların derdi, Avrupalı ile Türk arasında bir ara form oluşturan yerli halkla iletişim kurabilme sıkıntısı kolay değil ama adam olmak isteyeni zamanla adam edecek şeyler bunlar.


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.