Stepne!
İfade etmekte fayda görüyorum ki, bu yazı cinslerden herhangi birine karşı yazılmamıştır, bilakis unisextir… Bu, gönül rahatlığıyla okunsun diyedir.
Abla şimdi ikinci el daha makbul, diyor delikanlı ve yanındaki kız verilen cevabı tasdik edercesine basıyor kahkahayı…
Kızcağız gülmesin de ne yapsın, alınsın mı gücensin mi, gocunsun mu? Peki bu cevap hangi soru üzerine verilmiş..
Namus ehli bir hanımefendi, çocuklarını parka götürdüğünde oradaki kızlı erkekli bir arkadaş grubunun, edep ve iffet sınırlarını zorlayan samimiyetlerinden rahatsız olmuş, gençlere bir iyiliği dokunsun isteyip dostça bir nasihatte bulunmak istemiş. Söze başlamadan önce de, aman üzülmesinler, incinmesinler, kendilerinin hor görüldüğünü düşünmesinler, diyerek epey bir ölçmüş, biçmiş, tartmış sözlerini ve demiş ki:
- Gençler uzun lafın kısası… İleride evlenmek istediğiniz kız veya erkeğin, daha önce başkalarıyla samimi ilişkiler kurmuş olmasından rahatsız olmaz mısınız?”
Ve yukarıdaki cevabı almış. Bu bana anlatılan. Bir de bizzat yaşadığım bir hadise var. Okurken sağ el işaret parmağınızı tetik çeker gibi, affedersiniz tesbih çeker gibi, kıvırın ve iki dudağınız arasına yerleştirin… Çünkü gayr-ı ihtiyari dudağınızı ısırabilirsiniz…
Ben askerdeyken… (Böyle başlamak âdettendir.) Bizim bölükteki bir genç memleketine izne gitti. Dönünce de öğrendik ki, az zamanda büyükler işler başarmış ve nişanlanmış. Bir ara elemanla muhabbet ederken anlattı bana bunları. Baktım ki biraz burukluk var üzerinde; “Hayırdır, dedim. İstemediğin, sevemeyeceğin biriyle mi nişanlandın yoksa!”
- Yook be yaa hoca! Olur mu öyle şey? Kız biraz şeyy..
- Nasıl yani, ney?
- Hani böyle biraz kapalı…
- Başörtülü, tesettürlü mü? Güzel.. Ama o biraz kapalıysa sorun olabilir..
- Yok be yaa! Ne alakası var! Hani böyle ev kızı derler ya ıyy! Pek kimseyle gezmemiş, tozmamış, hiç bir şeyden haberi yok… İşte öyle!
- …!
Bu dergide daha önce çıkmış bir yazı vardı: Bulaşık Kaşıklar… “İkinci El’i Makbul” yaklaşımından ve de “Ev kızı mı? Iyy!” düşüncesinden sonra, Bulaşık Kaşık Teorim, Darwin teorisine döndü gözümde. Münkirân-ı iffet ü hayâ ehlince aksi ispatlandı.
O gün bu gündür kara kara düşünüyorum… Milletin flörtünün tadını nasıl kaçırabilirim, muhabbetlerine nasıl limon sıkarım diye… Sonunda buldum. Yaşasın kötülük!
Öncelikle ifade etmekte fayda görüyorum ki, bu yazı cinslerden herhangi birine karşı yazılmamıştır, bilakis unisextir… Bu, gönül rahatlığıyla okunsun diyedir.
Şimdiki teorimizin adı: “Stepne” Yani teorimize göre stepne sevgili, stepne koca olabilir. Zaten kelimenin internetteki mânâlarına bakarsanız, arabanın yedek lastiğinden farklı anlama geldiğini de görebilirsiniz.1 Ben bir filmde stepne babayı bile görünce aklıma böylesine büyük bir buluş geldi… İngilizcede de üvey babaya “stepfather” denirmiş, var mıdır alakası bilmem!
Söz konusu filmin adı Kaos Teorisi. Şimdi size anlatacağım; ama seyretmenizi de tavsiye ederim. Fakat filmi kabaca anlatmak yerine kişi isimlerini bize uyarlayacağım. Bununla birlikte filmde anlatılan olaylara tamamen sadık kalacağım.
Serkan evlenmek üzeredir, birazdan düğün merasimi başlayacaktır. Damattaki huzursuzluğu gören sağdıcı sorar: “Hayırdır Serkan, seni sıkıntılı görüyorum. Mesele nedir?”
- Biliyorsun Ceyda ile geçen sene tartışıp ayrılmıştık. Bir hafta sonra da barıştık. Ben onu o bir hafta boyunca evde can sıkıntısıyla oturur zannederken, maalesef öyle değilmiş? Koskoca bir haftayı geceli gündüzlü Okan ile birlikte geçirmiş… Yani beni aldatmış!
- Yanılıyorsun! Bu aldatmak değil ki! Çünkü “o bir hafta boyunca” siz ayrıydınız! (Teselliye bakar mısınız?) Bence o seni seviyor ve evleneceğin en doğru kişi o, dostum!
- Haklısın galiba Tayfun! Doğru ya! Okan ile birlikte olduğu zaman o benimle çıkmıyordu. (Hay aklınla bin yaşa! Demek ki Ceyda “hiçbir şeyden haberi olmayan basit bir ev kızı” değilmiş! Aksine çok da bilgili…)
Damat bey böyle dese de, vereceği kararın doğruluğu hakkında ciddi tereddütleri vardır, hatta sünnet çocuğu gibi düğünden kaçmayı bile planlar… İşte tam bu sırada da kayınpederi Tankut Bey’e yakalanır… Adam uyanık bir tiptir ve damadındaki ikircikli hâli hemen çakar. Damadını kafalayabilmek için biraz muhabbet ederler ve kendi hayatını anlatmaya başlar.
Tankut Bey, Türkan Hanımla tanışınca yıldırım nikahı ile evlenmişler, kısa bir süre sonra da Ceyda doğmuştur. Bir gün eve dönerken küçük bir kaza geçirir Tankut. Kendisine çarpan arabadaki bayanın doğum yapmak üzere olduğunu görünce hemen arabasıyla onu hastaneye yetiştirir. Hastane kayıtlarına yanlışlıkla, Tankut Bey’i doğum yapan bayanın kocası diye kaydetmezler mi! Bir de tutup evde hiçbir şeyden haberi olmayan gerçek karısına, yeni doğan çocuğun haberini uçurmazlar mı? Haydee! Adamcağızın hayatı alt üst olur bir anda. Karısı Türkan, basar yaygarayı, kocasını eve almaz. Adam da eşine mâsumiyetini anlatamayınca, hemen gider hastaneye, DNA testi yaptırır. Sonuçlar şaşırtıcıdır: Doktor der ki:
- Çocuğun babası siz değilsiniz! Çünkü tıbben çocuğunuzun olması mümkün değil!
- Ne diyon sen ya! Açık konuşur musun biraz, tam anlayamadım!
- Yani değil bu bayandan, başka herhangi bir bayandan da olsa sizin çocuğunuz olamaz!
- Olur mu lan öyle şey!? Senin testlerinde bir karışıklık vardır… Yanlışlık olmasın!
- Sonuçlardan %100 eminiz, iki defa kontrol ettik…
- Hadi len ordan! Benim evde 4 yaşında kızım var, adı Ceyda… (Gözleri yaşarmıştır.)
- Valla beyefendiciğim, o sizin değil, yengenin marifetidir! (Bilgi seviyesine bakılırsa bu Ceyda’nın anası da Ev Kızı değilmiş anlaşılan.)
Adamın o güne kadar ki bütün hayat felsefesi alt üst olur anlayacağınız. Elin gavuru senaryoyu o kadar güzel işleyip öylesine kıvırmışlar ki, bir de bütün bu olanları sonunda tatlıya bağlamışlar… Nasıl mı? Merak ettiniz değil mi?
Türkan Hanım Tankut Bey’i aldatmamıştır. Çünkü Tankut’un en yakın arkadaşı (Ceyda’nın gerçek babası) Kaya ile olan ilişkisi onlar evlenmeden kısa bir süre önce olmuştur. Buna aldatmak mı denir ya hu! Ve gözyaşları içinde Türkan, Tankut’a der ki: “Ceyda’nın babası sensin Tankuut! O ilk önce sana “BABA” demedi mii! Bezi olmadığı günler senin kucağına pislemedi miii? İlk adımlarını sana doğru attı! Öğrendiği her şeyi senden öğrendiii.. O senin kızııınn!” (Sen de aklınla bin yaşa Türkan! Bilgili kadın diye buna derim ben!)
Anlattıklarım size biraz uçuk kaçık gelse de bu senaryo batılı hayat anlayışına cuk diye oturuyor. Çünkü yapılan istatistiklere göre bazı Avrupa ülkelerinde doğan çocukların yaklaşık %30 u evlilik ilişkisi dışında dünyaya geliyormuş… İsimleri Türkçeleştirerek anlatım yapmamızdan belki bazı okurlarımız rahatsızlık duyabilirler. Hatta belki konuyu ve ele alınış tarzını, kullanılan kelimeleri biraz pespaye bulanlar bile olabilir.
Çağdaşlık itibariyle batı medeniyetinden biraz geriyiz ya şimdilik! Ben bu anlayışsızlığı buna veriyor, hoş görüyorum. Ama aradan çok değil, belki bir 10 yıl geçtikten sonra, biz de “muâsır medeniyetler seviyesine!” yükselince, şimdi garipsediğimiz bu senaryo bizim hayatımızda da cuk diye oturacağı bir yer edinecek kendine…
İkinci El’i makbul gören gençlerimize büyük işler düşüyor burada. Bu yeri onlar açacak öncelikle… “Ev Kızı mı Iyy” diyenlerimiz, bu yeri genişletecekler… Kocalarını aldatan kadınlarla söyleşiler yapan gazetelerimiz, bu yeri dayayıp döşeyecekler…
Gün gelecek ülkemizin gayr-ı meşru çocukları istatistik pastasından hak ettikleri büyük dilimleri alacaklar. Sosyal hayatımızda kendilerine açılan bu dayalı döşeli yerlerine kurulacaklar.… Belki o zaman karısı Türkan’a hak veren Tankut gibi, Ceyda’nın sadakatini teslim eden Serkan misali, okurlarımız da bizi haklı göreceklerdir.
İkinci el tutkunlarına da son söz: “Başkasının mahsulü de olsa bir çocuk… Siz ona “BABA” demeyi öğretip “İLK ADIMLARI”nı attırdıysanız, ne mutlu size! O sizin çocuğunuz…
Tebrikler, en kolayından bir çocuk sahibi oldunuz.”
1- Yedekte bulunan hatuna (ya da erkeğe) konulabilecek bir sözcük. Bir diğeri de şöyle diyor: Daha çok kızlar bir kenara ayırıyor bundan. Mevcut sevgili yamuk yapar, bir gün çeker giderse diye 2-3 tane tutuyorlar yedekte. Arayı soğutmamak için de ayda bir falan görüşüyorlar. Erkekler stepne olayını pek tercih etmiyor. “Aysun var ama, Nilay da dursun bir kenarda!” demiyor. Aysun’la beraberken, Nilay ile de beraber oluyor. Hangisi daha iyi olursa onla devam ederim diye düşünüyor..
Harun Kırkıl'ın Yazısı.