Salih Kılınç

Bir derneğin adamı bir başka dernekte, bir başka vakıfta da görev almalı. Oluşumların ufukları genişlemeli. Önlerindeki Türkiye haritasını kaldırıp yerine Dünya haritası koymalı. Taassup tarihe karışmalı ve eğitim eksenli bir anlayış vücuda getirilmeli…

Seksenli ve doksanlı yıllarda çok kötü “dolmuşa” geldik. En galiz küfürlerimizi, en şiddetli öfkelerimizi “bizden olmayan Müslüman”lara yönelttik. Nurcu dedik, Özalcı dedik, Refahçı dedik, Süleymancı dedik, dedik de dedik. Bu ülkede uzun bir süre, bir kitap sırf başka gruplar tarafından okunuyor diye bazı gruplar tarafından okunmadı, kütüphanelere sokulmadı. Bazı fraksiyonlar sırf bazılarından ayrılmak için takke rengi, baş bağlayış biçimi vb. şekillere dinin bir emriymiş gibi sarıldı. Herkes kendi yönteminin en doğru olduğuna öylesine iman etti ki küçük farklılarından ötürü birçok grup tekfir edildi, dış güçlerin maşası olmakla suçlandı. Hâlbuki herkesin bir yoğurt yiyişi vardı, kitleler sosyolojik olarak birbirinin aynı değilse yöntemler de farklı olmalıydı. Akıllı bir Müslüman bal arısı misali her yerden faydalanmasını bilmeliydi. Ama birçok defa böyle olmadı. Hal böyle olunca bizim böyle davranacağımızı öngörenler istedikleri gibi at oynattılar. Bizi parti parti, fırka fırka böldüler, sonra da 28 Şubat’ta hiçbir ayrım gözetmeksizin üzerimizden geçtiler.

Bundan altmış yetmiş yıl önce bu ülkede Allah adı bile anılamazken bugün dindar insanlar bir parça nefes alabilmişse bize düşen buna da şükür deyip Allah’ın dinini nasıl daha ileriye götürebileceğimizi düşünmek olmalı. Bugün birçok devlet kurumunda dileyenlerin namazlarını kılabileceği mescitler var. Bugün Kur’an-ı Kerim okuyan insanların evlerine gece yarısı baskınları şükür ki yapılmıyor, bugün dini hassasiyete sahip insanlar tarafından yayımlanan gazete ve dergiler yüz binlerce satıyor. Bugün üniversitelere başörtülü girmek yasak olsa da eskisi gibi bazı faşizan uygulamalar artık icra edilemiyor. İşte size geçmişten bir örnek:

“Genç üniversitelilerimiz bana üniversitedeki mescit aleyhinde bazı tahrikler olduğunu haber veriyorlar. Hâdise şöyle izah ediliyor: ‘Dekanın müsaadesiyle küçük bir odayı mescit haline getirdik. Orada bir kütüphane de var. Şimdi bazı fasık ve münafıklar mescidin kapatılması için faaliyete geçtiler. Bir iki gazete de bu işin tahrikçisi ve teşvikçisi durumundadır. Zaten bu gazeteler, mescit açıldığı zaman talebelerin namazda rükûa vardıkları andaki fotoğraflarını neşrederek âdeta alay etmişlerdi.’ Laiklik iddiasıyla mescidi kaldırmak isteyenler laik değil, başka bir şeydir. Batıda Allahsız okul ve üniversite yoktur.” (14 Aralık 1959, Peyami Safa)

Bugün ellili yıllara oranla çok daha rahatız ve kendimizi ifade edebiliyoruz. Siyasi angajmanlarımız belki bunun böyle olduğunu görmemizi engelleyebilir. Ama geçmişle bugünü kıyaslayınca görünen budur. O günlere tekrar dönmek istemiyor ve yarınlarımız bugünümüzden daha iyi olsun istiyorsak artık çok akıllı davranmamız gerekiyor. Hayrettin Karaman Hocanın da dediği gibi artık yöntemlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Dönüşümü partilerden beklememeliyiz artık. Altmış ve yetmişli yıllarda Milli Türk Talebe Birliği ve Aydınlar Ocağı gibi oluşumlar görevlerini yaptılar, Allah onlardan razı olsun. Seksen ve doksanlarda Milli Görüş camiası mukaddesatçı dediğimiz insanları İslam’ın pratiğiyle, “şeriat”la tanıştırdı, Allah onlardan razı olsun. İki binli yıllarda Ak Parti muhafazakâr insanlara uygulanan yok saymayı, paryalığı psikolojik de olsa kırdı, Allah onlardan da razı olsun. Artık bu vakitten sonra iş bizlere düşüyor. Bundan böyle bir eğitim seferberliği başlamalı. Gelecek tasavvuru olmayan, bir eğitim programı olmayan hiçbir cemaat, grup, dernek, vakıf kalmamalı. Üç kişi bir araya gelip kendi aralarında organize olmalı “ne yapabiliriz” konusunda kafa patlatmalı. Bu üç kişi bir başka beş kişiyle güçlerini birleştirmeli. Bir derneğin adamı bir başka dernekte, bir başka vakıfta da görev almalı. Oluşumların ufukları genişlemeli. Önlerindeki Türkiye haritasını kaldırıp yerine Dünya haritası koymalı. Taassup tarihe karışmalı ve eğitim eksenli bir anlayış vücuda getirilmeli…


GENÇ'ın Yazısı.