Ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.

adlı bir cengaver olarak telefon ediyorum.

hakiki cinayetler işleniyor görüyorum.

isa görüyor, şeyhim görüyor, ben görüyorum.

ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.

Ah Muhsin Ünlü

Ateist Kızların Batıl İtikatları konulu seminerde İlahiyat Profesörü Seminist ve Feminist Kemal’e sıra gelince can sıkıntısıyla baktığım saatimin tarih kısmında o günün 1 Nisan olduğunu fark ettim. 1 Nisan 1 insan demekti, ben doğmuştum hiç yoktan. Saatime tekraren bakmadan oracıkta farklı bir hayale dalmıştım. Peş peşe filmler görüyordum. -Rüya değil, uyuklamam ben ayaküstü.-

Milyoner filmiyle başladı her şey. Bayhan’a benzeyen bir Hintliye Obama oskar veriyordu. Filmin başrol oyuncusu Jamal Müslüman bir karakterdi. Sevdiği kızın peşinde koşarken tam da paraya ihtiyacı olduğu anda, Kim Milyoner Olmak İster yarışmasına katılmış olması onun şansının tavan yaptığını gösteriyordu. Jamal’a tüm acı çalımları atan abisi Salim, namaz kılıp tövbe ediyor yeniden aynı günahları işliyordu.

Tüm bunlar sıradanmışçasına çaycılık yapmakta olan Jamal, yarışmadaki tüm soruları birer birer cevaplıyor kendisini acımasızca aşağılayan Kenan Işık görünümlü Ahmet Çakar karakterli sunucuya verdiği doğru cevaplarla meydan okuyordu.

Filmdeki yarışma dünyadaki tüm Kim Milyoner Olmak İster yarışmalarını töhmet altında bırakacak şekilde sunucunun hilelerini sahneliyor. Yarışmacı Jamal yarışmanın ortasında işkence odasına alınıyor, vücuduna elektrik veriliyor, hile yaptığı iddiasıyla acımasızca tehdit ediliyordu. Jamal kaderinin sürüklediği her şeyi birer birer anlatıyor ve anlattıkları her şey sorulan sorulara dönüşüyordu. Hayal olmasa inanasım geliyor ama namümkün derim ben böyle şeylere hayallerimle baş başa kaldığım beynimin ikna odalarında. Fakat eski Bollywood filmlerinin milletimin hafızasında açtığı tatlı hatıranın hatırına filmi uzun uzun hayal ettim ve Hollywood’dan öfkemi böyle aldım. Sanki Raj Kapoor yine Avara şarkısını söylüyordu.

Benjamin Button çıktı karşıma Brad, Pittbulvari saldırıyordu her sahnede farklı bir görünümde. Hollywood ne kadar yatırım yaptı bu adama. Bizden biraz daha yakışıklı diye bu kadar da yüklenilmez ki insana. Brad’den daha uzun olduğunu iddia eden dostumun iddiasını kaybettiği bu filmde Brad boyunu kısaltmasa da yüzüne yaptırdığı makyajla ömrünü ne kadar kısalttı kim bilebilir. Uzun zamandır bu kadar uzun bir film hayal etmemiştim hem değişiklik olsun diye hem de filmin uzunluğu canımı sıkmasın diye patlamış mısır aldım elimin uzandığı herhangi bir yerden. Benjamin’in tipi değiştikçe dolarların üzerindeki Benjamin Franklin resmi aklıma geldi. Ah bu Holywood ne yalan bir şeydi. Kaç ülke battı kaç ülke kriz bayrağını çekti bunlar Benjamin’lerini sadece filmlerinde değiştirdiler.

Bir anda kendimi Türk filmlerinde buldum hayal kalitem düştü galiba. Okuldaki dinozor hocaların öve öve bitiremediği bir Çağan Irmak filmi Issız Adam çıktı karşıma. Babam ve Oğlum filmini hepimizin çok sevdiği daha sonra Ulak filmiyle biraz aklımızı karıştıran Çağan Irmak, bu kez tamamen bilinçaltımızı hedef almıştı. Hiç bu kadar art niyetli bir film hayal etmemiştim Spielbörg’ün Münich filminden sonra. Yine Babam ve Oğlum filmi kalitesinde duygulu bir filmdir diye hayal ettiğim bu Issız Adam filminde Çağan Bey, sapkınlığı taş plaklarla kafamıza kafamıza vuruyordu. Sadece sanattan bir gram anlamayanların bize sanattır diye yutturmaya çalışacağı bu filmin o belden aşağı sahneleri, tamamen insanımızın bilinçaltına gayrimeşruluğu şırıngalamak adına yapılmış hezeyanlardan ibarettir. Recep İvedik filmine içerdiği küfürlerden dolayı kötü demek bu filmin art niyetli sahnelerini izledikten sonra tekraren düşünülmesi gereken bir düşünce.

Savunma Recep İvedik 2’ye verilmiş olacak ki o da ilkindekinden daha az küfür daha fazla sapıklıkla yoluna devam etmekte. Bu kez bir de yanına babaannesini katarak milletin beynindeki o dünyadan ümidini kesmiş ahirete çalışan babaanne imajını kazımak adına kadıncağıza ettirmedik küfür bırakmıyor. Maalesef ki hala en çok izlenen filmler arasında yer alıyor ve her fırsatta Kemal Sunal’la karşılaştırılıyor. Kemal Sunal diğer sinemacıların oynadığı ve daha sonra özel televizyon kanallarında da yayınlanacak kadar RTÜK’ün iflas ettiği sapık filmlerin olduğu bir dönemde çektiği filmlerle milletin komedyeni olmuştu. Kilo olarak İnek Şaban’ın iki katı olan Recep İvedik değer bakımından onda biri bile olamaz. İkisini karşılaştırmak bile Kemal Sunal’a hakarettir.

Kızgınlığımı alamadığım hayallerin üzerine bir Onur Ünlü filmi iyi gider diyerek Polis’ten sonra çektiği Güneşin Oğlu filmine daldım. O da bir hayal kırıklığı oldu benim için. Yine Haluk Bilginer yine Özgü Namal tamam onlara bir lafımız yok da bu kadar küfürün ne işi var hocam? Ah Muhsin Ünlü ah! Pardon Onur Ünlü diyorduk. Tamam, parasızlıktan bir haftada çekilmiş bir filmde bu kadar da küfürle filmin içine tükürme be kardeşim. Yani senaryosu kötü diye linç edilen Recep İvedik’teki tek kötülük senaryonun kötülüğü müydü hesapsız küfürlerin bulunması mıydı? Yeter ya Allah’ınızı severseniz yeter artık hayal meyal görmüyorum.

Tamam, Seminist ve Feminist Kemal konuşmanı bitir de gidelim be koçum, ateist kızların batıl itikatlarının tartışıldığı bir ülkeye henüz daha gelmemiş olmanın huzuru beni mutlu etse de bir nisan sabahını böyle hayallerle geçirmek yerine daha faydalı şeylere vakit harcayan bir genç olmak isterdim. Ülkemde krizin K sinin sokak sokak dolaştığı şu günlerde insanlarımız kriz korkusuyla her gün krizi bir adım daha bize getirmekte. Krizin teğet mi geçeceği yoksa daha başka geometrik açılımlar mı gerçekleştireceği tartışıla dursun; açılım kelimesi, haddinden fazla kullanılmaktan Türkçe sözlükten çıkarılıp argo sözlüğe dâhil edilse yeridir. Avrupa kanunlarında 70milyon Türk’ün pasif hizmet alan olarak vizesiz dokuz Avrupa birliği ülkesine giriş yapması mümkünken bu yasayı sadece işadamları diye sınırlayarak bizimle dalga geçen Hollanda radyolarının kuleyle temasa geçip Türklerin Hollanda’ya giremeyeceği garanti olsun diye bir de uçağımızı düşürmeleri yok mu? Ne aşağılık bir dramdır bu. Ve vizesiz girebileceğimizi bildiğimiz ülkelere gitmek için gittiğimiz havaalanında vizemiz olmadığı için bizi geri çeviren Türk havaalanı görevlileri. Bize bizden başka düşman yok emin olun. Bunca şakayı andıran duruma rağmen unutmadığımız, unutturmak istediğimiz bir Filistin gerçeği var. Seçimler, krizler, açılımlar, saçılımlar örtemez bu gerçeği. Beşir’le Vals filmini hayal edemezdim. Sabra Şatilla’da Müslümanları vuran bir İsrail askerinin yıllar sonra günah çıkarmak için çektiği filmi ne olursa olsun hayal edemezdim, siz de hayal etmeyin öldürülmenin şaka olmayacağını ezberleyin!


Sami Yaylalı'ın Yazısı.