Düşmandan kaçmak için yerin altına şehirler kuranları, köylerini terk edip yüksek kayalıklara gizledikleri mabetlere sığınanları  duymuştum ama evlerinin yanına yaptıkları kulelere çıkıp düşman kenti terk edene kadar inmeyenleri hiç duymamıştım.

St Luca katedralinde hummalı bir çalışma sürerken, Doğu Roma’nın başkentinden gelen hediye heyecanla beklenir. Ayasofya’dan yola çıkan Çocuklu Meryem ikonasının geçtiği 3.5 kilometrelik yola sütunlar dikilip üstü kapatılır. Hacılar yağmurlu havada ıslanmadan, güneşli bir günde ise bunalmadan kiliseye ulaşır. İkonanın varlığıyla katedral Hıristiyanların Hac merkezlerinden biridir artık.

Kemerli galerilerden katedrale ulaşmak hâlâ mümkün. Dik yamacı tırmanmak gölgede bile zor olduğundan taksi ile çıkıp yürüyerek  dönmeyi tercih ett im. Çocuklu Meryem küçük bir ikona olmasına rağmen altın varaklı çerçevesinde şatafatlı bir biçimde korunuyor.  Her gün gelen onlarca ziyaretçisi hürmetle önünde eğiliyor. Ayasofya’nın gizli mahzenlerinde saklı kalmış ikona koleksiyonunun  Hıristiyanlar için değeri paha biçilemez olsa gerek.

Düşmandan kaçmak için yerin altına şehirler kuranları, köylerini terk edip yüksek kayalıklara gizledikleri mabetlere sığınanları  duymuştum ama evlerinin yanına yaptıkları kulelere çıkıp düşman kenti terk edene kadar inmeyenleri hiç duymamıştım. Çok azı  ayakta kalabilen kuleler 12. yüzyılda onlarcadır. Aile ne kadar zenginse kuleler de o kadar yükselir. Şan ve şöhretin göstergesidir.  Bugün Bolonya’nın simgesi ikiz kuleler şehrin merkezini bulmayı kolaylaştırır. Kendinize güveniyorsanız muhteşem manzarayı  seyretmek için tırmanmaya değer. Şehrin merkezini oluşturan Piazza Maggiore ve Piazza del Nutt uno da yerlere oturup yüzünü  güneşe dönen turistlerle doludur. Bir İtalyan klasiği olarak çeşmeler meydanları süsler. Dünyanın beşinci büyük bazilikası San Petronio şehrin tacıdır. Üstü açık turist otobüsleri bu noktadan kalkar. Beş dilde eski şehrin hikayesini anlatarak dolaşır. İstediğiniz  durakta iner bir saat sonraki otobüsle yolunuza devam edebilirsiniz. Araba girmeyen daracık sokaklar arasında yürümeyi ihmal  etmeyin, muhteşem balık pazarına rastlasanız da unutmayın ki bu şehir Bolonez sosu ve parmesan peyniriyle ünlü.  

Şehrin pek çok takma adından biri de Kırmızı; bunu tuğla binalarından çok politik düşüncesine borçludur. 7. yüzyıldan beri öğrenim merkezi olan şehre 1088 yılında üniversite açılır. Orta çağdan beri genç nüfusu ağırlayan Bolonya halkı yardımseverlikleriyle tanınır.

İtalyan şehirlerinin özelliği olsa gerek iki gün bir şehri tanımak için yeterlidir. Tren istasyonları şehrin göbeğinde yer aldığından  kolaylıkla başka bir şehre geçilebilir. Şık bir İtalyan kahvesine oturup haritanızı açın Venedik’te bir gondolda mı olmak istersiniz  Floransa’nın orta çağ kokan sokakları ve meşhur Uff izi müzesinde mi? Rotanızı çizip yollara düşün.


Hande Berra'ın Yazısı.