Tasavvufun Muhatabı Kim?
M. Nedim Tan
William Chittick, Tasavvuf, İZ, 2008
Kavramlarımızı tasavvufla zenginleştirmemiz, ifadelerimizi tasavvufla derinleştirmemiz gerek: Tasavvufla düşünme faaliyeti bir bakıma. İdeolojik kurguların aleti olan politika ve sosyal disiplinlerle değil, hakikate bir davet ve hakikat yolunda bir çaba olarak tasavvufla düşünmek. Yani tasavvufun bilincimizi dönüştürmesine izin vermek: şartlanmalarımızı, bertaraf edilesi önyargılarımızı altüst eden, öğrenegeldiğimiz kalıpları yerinden söken bir süreç bu aslında, çok zor dolayısıyla.
Hani deriz ya statüko diye, tasavvuf statüko ile etiketli her varsayıma karşı bir başkaldırı sayılır. Çünkü insan hayatında nefs dediğimiz nitelikler bütününden daha katı ve daha olumsuz bir statüko yoktur. Bir başına insan, eğer ilahî inayetin şemsiyesinde değilse, muhakkak nefsin boyunduruğu altındadır. Tasavvuf, tam bu noktada devreye girer işte, nefse cephe alır, onun üzerimizde kurduğu baskıyla hesaplaşır. Kelime-i tevhidin ilk ifadesini hepimiz biliriz: “Lâ ilâhe illallah” demeyi talim eder bize. ‘Lâ’ dememizi ister bizden önce, fıtrata ve hakikate zıt ne varsa hepsini olumsuzlamamızı ister. Bu olumsuzlamayı bir tasdik, bir kabul ve teslimiyet izler ama, ‘illâ’ deriz: Burada varsayımlardan ve saplantılardan türeyen hiçbir kurguya yer yoktur, çünkü ancak ve ancak hakikat vardır. Öyleyse insanın iç dünyası ve dış dünyası da hakikatteki bu parçalanmazlıktan nasiplenmelidir.
İşte tasavvuf bunu anlatır bize. Yani ‘illâ’ yolunda bir ‘lâ’dır tasavvuf: Bu yüzden varlığın özüne yol bulur, insanla varlığın bütünlüğünü anlatır. İnsanı ayrı bir kafayla, varlığı ayrı bir kafayla, ahlakı ayrı bir kafayla değil, bir bütün olarak, tam vahdet hali içerisinde anlamamızı bekler tasavvuf. Bu müthiş bir hayat felsefesidir, bir yaşama üslubudur aynı zamanda. Tasavvuf kitaplarında rasgeldiğimiz anlatıların hemen hepsi, bu türlü bir çabanın, bir seviye arayışının dile gelişidir.
Bu dile geliş üzerine yoğunlaşan ve tasavvufun temel vurgularını günümüz insanına taşıyan kitaplar ise bir hayli azdır. Onlardan birine dikkati çekeceğiz: Amerikalı Müslüman yazar, William Chittick’in Tasavvuf-Kısa Bir Giriş isimli özlü çalışması. Şöyle diyor Chittick: “Tasavvufî öğretileri, modern zamanların karanlığının bir kısmını dağıtmanın bir aracı olarak gördüğüm ve başka birçoklarının kendi durumlarını aydınlığa kavuşturmak için tasavvufî mirastan yararlanabileceğine inandığım için yazdım ben bu kitabı.” (s. 13) Ve ekliyor: “Benim yaklaşımımı diğerlerininkinden ayıran şey, kesinlikle, tasavvufun nihaî gerçekliğin mahiyeti, dünya ve kendimizle ilgili bize öğreteceği birçok şeye sahip olduğunu hissetmem olgusudur.” (s. 15) Doğrusu, akademik ve direktif verici tarzların tek boyutlu diline hapsolmuş bir sahada, Chittick’in bu vurgusu çok önemli gözüküyor. Chittick kitabının başından sonuna dek tasavvufu tasavvufla düşünmenin, hayata ve varlığa tasavvufla bakabilmenin nasıl bir süreç olduğunu paylaşıyor muhatabıyla...
GENÇ'ın Yazısı.