Mücadele ve Sürgün`ün Diğer Adı Namık Kemal
“Hakîr olduysa millet, şânına noksan gelir sanma,
Yere düşmekle cevher, sâkıt olmaz kadr-ü kıymetten.”
(Hürriyet Kasidesi’nden)
48 yıl kısa bir hayat mıdır? Ölümünüzden 128 yıl sonra bir gençlik dergisinde sizden bahsediliyorsa muhtemelen kısa bir hayat yaşamamışsınızdır. Eğer 48 yıllık hayatınıza, onlarca kitap ve makale, tiyatro ve roman, dönemine damga vuran fikirler sığdırmayı başardıysanız hiç de kısa bir hayat yaşamamışsınız demektir.
Bugünün dünyasında aynı anda tarihçi, gazeteci, şair, roman ve tiyatro yazarı, fikir adamı, tercüman, bürokrat ve siyasetçi olmanız pek mümkün değildir. Ama Namık Kemal bunların hepsi idi ve daha fazlası olabilirdi.
22 Yaşında Divan Sahibi
Aralık 1840. Yer Tekirdağ. Asıl adı Mehmed Kemal. “Yazıcı, kâtip” anlamındaki Namık ismini çok sonraları alacaktır. Varlıklı ve tanınmış bir ailede dünyaya gözlerini açar. Ailesinin Osmanlı hanedanı ile akrabalığı vardır. Annesini genç yaşta kaybederek dedesinin himayesine geçer. Dedesi Abdüllatif Paşa, Tekirdağ’da vali yardımcısıdır. Görevi icabı sürekli yer değiştirdiği için Mehmed Kemal düzenli bir eğitim alamaz. Tekirdağ, Afyon, İstanbul, Kars, Sofya, Trabzon, Kıbrıs, Kütahya. Dedesinin tayin yerlerinden bazıları. Bir mektubunda şöyle diyecektir: “Ben anamdam doğdum doğalı gezmeye alıştım.”
Özel dersler alır. Küçük yaşta Arapça ve Farsça öğrenir. Tüm tahsil hayatı kendi gayretleriyle, hususi olarak, doymak bilmeyen bir tecessüs ile geçer. Daha 18 yaşına gelmemiştir ama yazdığı şiirler dikkat celbeder. 22 yaşına geldiğinde tamamlanmış bir divanı vardır.
İlham Aldığı Şehir
Kars’ta iken, Karslı şair ve müderris Vaizzade Seyid Mehmet Hamid Efendi’den divan edebiyatı ve tasavvuf dersleri tahsil eder. Ayrıca avcılık, atıcılık, cirit dersleri alır. Kars’ta geçirdiği yıllar hem onun kişiliğini belirleyecek hem de ileriki dönemlerde yazacağı pek çok metne ilham olacaktır.
Babası ile bir arada olduğu ender vakitlerde hasret gidermenin yanısıra Osmanlı tarihi okumaları yaparlar. Dedesi İstanbul’a döndükten on ay sonra, 1855’de Sofya kaymakamlığına atanır. Babası da aynı bölgede müdürlük görevine getirilir. Bundan sonra da ölümüne kadar dedesi ile şehir şehir dolaşacaklardır.
Henüz 20 yaşına gelmeden hem ninesini hem de kendisini büyüten dedesini kaybeder. İstanbul’a dönerek Bab-ı Ali’deki Tercüme Odası’nda stajyer olarak memurluğa başlar. Fevkalâde kültürlü ve kendisini çok seven üvey annesinin evine yerleşir. İstanbul’daki şairler arasında kısa sürede tanınır.
Genç Osmanlılar İle Birlikte
Tercüme Odası’nda çalıştığı yıllarda Batı kültürü ile tanışır. Edebiyatımızda Batılılaşmanın ilk seslerinden olan İbrahim Şinasi ile birliktedir. Görüşlerinde önemli değişiklikler olur. Fransızca öğrenir. O zamanlarda Fransızca öğrenmeden Batı düşüncesini tanıyamazsınız çünkü.
Tasvir-i Efkar gazetesini bir süre yönetir. Padişah’ın gücünü azaltarak Meşrutiyet (Meclis+Padişah) rejimini kurmak isteyen Genç Osmanlılar’ın kurucuları arasında yer alır. Hükümet aleyhinde şiddetli yazılar yazar. Gazetesi kapatılır ve kendisi Erzurum vali yardımcısı olarak sürülür.
“Siyasetten Uzak Duracaksın”
Erzurum’a gitmek yerine Paris’e kaçar. Ziya Paşa ile buluşur. Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz’in Paris’i ziyareti dolayısıyla Fransız hükümeti bu muhalifleri ülkeyi terk etmeye zorlar. Londra’ya geçerek bir süre Muhbir ve Hürriyet adlı gazeteleri çıkartır. Burada Ali Suavi (bakınız: Genç Dergi Aralık 2013) ile birlikte çalışır ama daha sonra anlaşamayarak ayrılır. Onlara finansör olan Mısırlı Prens Mustafa Fazıl Paşa, Sultan Abdülaziz ile barışınca bir anda parasız kalırlar. Kısa süre sonra arkadaşları ile arası bozulan Kemal, İstanbul’a döner.
Sadrazam Ali Paşa kendisini tek bir şart ile affeder: “Siyasetten uzak duracaksın ve yazı yazmayacaksın.” İsyankâr olmanın revaçta olduğu bir zamanda heyecanlı bir genç olan Namık Kemal’i kimse durduramazdı. Diyojen adlı mizah dergisinde başka isimlerle yazılar yazmaya başlar. Ali Paşa’nın ölümünün ardından İbret gazetesini çıkartır. Muhalif yazılar dolasıyla gazete sık sık kapatılır ve sonunda yeni sürgün yeri olarak Gelibolu belirlenir.
Sürgün Üstüne Sürgün
Yine yazdığı yazılar ve sahnelenen tiyatroları nedeniyle başı ağrır. Vatan yahut Silistre’nin sahnelenmesi ile şöhreti artar. Eserlerinin çoğunu sürgün yıllarında kaleme almıştır. II. Abdülhamit ile başlarda arasını iyi tutar. Babası Mustafa Asım, Abdülhamit’in müneccimbaşı olur. İstanbul’a döndüğünde bir kahraman gibi karşılanır. İlk Osmanlı Anayasası’nı yazmak için oluşturulan komisyonun üyesi olur. Mecliste Padişah aleyhine yazdığı tehdit içerikli beyiti okuyunca bir süre cezaevinde kalır ve sonra Midilli adasına sürülür.
Midilli’de kaçakçılıkları önler, hazine gelirlerini artırır ve 20 Türk okulu açar. Adalarda yaşayan Türklerin sorunları ile yakından ilgilenir. İslam Birliği düşüncesini işlediği yazıları dolayısıyla II. Abdülhamit tarafından ödüllendirilir. Kendisinden rahatsız olanların şikayetleri üzerine Rodos adasına görevlendirilir. Rodos tarihi ile ilgili bir eser yazar. İngiliz ve Yunanların şikayeti dolayısıyla Sakız Adası mutasarrıfı olur.
Namık Kemal’e dair bildiklerimizin çoğunu yazdığı mektuplardan öğreniyoruz. Osmanlı’nın en zor zamanlarında, her şeyin bulanıklaşıp karmaşıklaştığı bir dönemde o da savrulmalardan nasibini almıştır. Zamanından bağımsız olarak birini anlamamız mümkün değildir. O’nun için her zaman aynı kalan şey ise kimseyi memnun edememesidir.
Üretkenliğin Zirvesini Zorladı
Kısacık ömründe bu kadar çok yer gezen ve üretkenliğin zirvesini zorlayan az insan vardır. Namık Kemal fikirleriyle hem Mustafa Kemal’e hem de İslamcılara yardımcı olur. Gazellerinde yoğun bir tasavvuf etkisi, bazı şiirlerinde ise Türk milliyetçiliğinin etkisi görülür. Bugünün ulusalcıları da över O’nu, mütedeyyinleri de. Böyle de garip bir adamdır.
Vatan şairi olarak tanınan Namık Kemal, Türk Edebiyatı’nda pekçok ilki gerçekleştirir. Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk-u selâmetten / Çekildik izzet-ü ikbal ile bâb-ı hükûmetten diye başlayan Hürriyet Kasidesi en önemli eserlerinden biridir. Akif Bey, Zavallı Çocuk, Celaleddin Harzemşah, Gülnihal, İntibah, Cezmi, Büyük İslam Tarihi yazdığı 20’yi aşkın eserden bazılarıdır. Yüzlerce makalesi ve tercümeleri vardır.
Hava değişimlerine vücudu artık dayanamaz ve Sakız Adası’nın kuru havası nedeniyle rahatsızlanır. Aralık 1888’de vefat eder. Kabri Gelibolu’ya taşınır. Sultan Abdülhamit Han O’na bir türbe yaptırır. Mezar taşında şöyle yazar: Ölürsem görmeden millete ümit ettiğim feyzi / yazılsın seng-i kabrimde vatan mahzun, ben mahzun. Kendisine rahmet ve mağfiret dileriz.
Yusuf Temizcan'ın Yazısı.