Şehirler, sadece insanları içerisinde barındıran yerler değil; bu barınmayla beraber birçok kültürü, sevinci, acıyı ve hatırayı da bünyesinde taşır… Bu özellikler üzerine de birçok kitap yazılmış, gerçek hikâyeler kimi zaman bir deneme ile kimi zaman şiir ve kimi zaman bir roman ile aktarılmıştır. Kelime anlamı “Yurt, baba ocağı gibi çok sevilen şeylerden ayrılmış olan, uzak kalmış olan” CÜDA da onlardan biri; “Bir Saraybosna Romanı” olarak biliyoruz onu ama okurken kendinizi; kendi şehrinizi göreceksiniz. Halil İbrahim İzgi’yle ilk kitabı CÜDA hakkında konuştuk…

Öncelikle CÜDA hayırlı olsun; akıcılığıyla ve üslubuyla oldukça zevkli, anlattıklarıyla düşündürücü… Ortaya çıkması ve hazırlık sürecinden bahsedebilir misiniz?

Hayırlı olsun temenniniz ve güzel düşünceleriniz için teşekkür ederim. CÜDA’nın ortaya çıkması bir hikâyeye nefes verme arzusuyla oldu. Birbirinden beslenen, birlikte nefes alan kültürlerin ortak mirasına saygı duruşunda bulunmak ve bunun ötesinde gelecek tasavvurumuzda bu ortak geçmişten ilham almak çalışmanın merkezindeydi. Hazırlık süreci belki en sancılı süreçti. Adeta o coğrafyalarda yaşadım diyebilirim. İstanbul’da her an Saraybosna’yı, Hayfa’yı, Gazze’yi yaşıyordum. Eski zamanlara ait fotoğraflar, kartpostallar ve en ufak bilgi kırıntısı bile coşkumu tetikliyordu. Ancak şunu fark ettim: Hikâyeniz ara sokaklarda geçiyorsa ayağınıza taşların batmasına aldırış etmemeniz gerekiyor. Ana akım bir hikâyeyi takip etmiyorsanız meşakkatli bir sürece hazır olmalısınız.

CÜDA’nın yazımı 50 günlük süreçte bitti. Her sabah saat 04.55’te kalkıp 05.00’da masanın başına geçip 07.00’ye kadar iki saatte 1200 kelime yazdım. Bir gün dışında bu rutini takip ettim. CÜDA bu anlamda beni kendimle tanıştırdı diyebilirim. Başta eşim ve kızlarım olmak üzere bu yolculukta, yazma serüveninde destek olan herkese minnettarım. Huzurlu bir çalışma ortamı işleri kolaylaştırdı.

Sonrasında yayın süreci başladı. Erdem Yayınları’ndan kıymetli Melike Günyüz hikâyeyi duyduğu andan itibaren destekçi oldu ve ilk kitabını ortaya koymak isteyen bir yazar adayının yanında oldu. Bu serüvenin içinde yer alan herkes CÜDA’nın hikâyesinin ortaya çıkması için gayret gösterdi.

CÜDA’da yolculuk var, gurbet var, kavuşma var… Bu yönleriyle alıp götürüyor sahiden. Sizin kendi dünyanızdan yansımalar diyebilir miyiz bu özellikler için?

Başkalarının acıları geçmişten bugüne ilgimi çekti, empati kurmama sebep oldu. Bu bazen New York’ta ağır şartlarda çalışan sosyal güvencesiz bir Hispanik, bazen bir Boşnak bazen başka bir kişi oldu. Dolayısı ile kitaba kendimi dâhil etmeyi ve öne çıkarmaya çalışmayı başkalarının acılarına saygısızlık olarak görüyorum. Elbette yazan olarak kendimi tümüyle soyutlamam mümkün değil. Ancak yine de yaşananlarla arama mesafe koymaya çalıştım. CÜDA’nın kadın bir karakter olması da bunun bir tezahürü. Bu süreçte başarı veya başarısızlık kurmaya çalıştığım empatiyle ilgilidir.

Kültürel geçişkenlik zorunlu veya gönüllü göçlerle hız kazanır. Ardında bazen acı hikâyeler bıraksa da her yolculuk bir zenginliktir. Kültürlerin tohumlarının başka topraklara savrulması için bir fırsattır. Değerlendirmesini bilirsek önemli bir değerdir.

CÜDA’yı okumuş biri olarak en başta Saraybosna; bağlı olarak Balkanlar, devamında ise Osmanlı dönemine yönelik izlenimlerim, merak ettiğim hususlar oluştu. Sizin de “bu yüzden okumalısınız” dediğiniz bir şey var mı CÜDA için?

Cennette yaşamıyoruz. İdealize bir dünyayı tasvir edip hayal âlemine sığınmanın orta vadede kimseye yararı olacağını düşünmüyorum. Ancak yaşanan şeylerin özünde bulunan güzelliklerin tozunu silmenin hepimizin ödevi olduğuna inanıyorum. CÜDA çok katmanlı bir yolculuğa davet ediyor. Coğrafi, tarihi ve irfani üç ayrı yolculuk vaat ediyor. CÜDA’yı yazarken elimde döneme ait çok kısıtlı kaynak vardı. Ancak bazı eserlere denk geldim ki bunlar geçmişini merak eden, oradan ipuçları arayan herkesin okuması gereken çalışmalardı. Kıymetli akademisyen Zafer Gölen’in Tanzimat Dönemi Bosna Hersek çalışması bunlardan biriydi. Yeni sorular sormak sizin için önemliyse, sıradan insanların sıra dışı hikâyeleri ilginizi çekiyorsa CÜDA’yı okumanız iyi olabilir. CÜDA benim için bütünün parçaları olan toplumları aynı gönül dünyasına davet eden bir duadır.


Salih Yüzgenç'ın Yazısı.