Nagihan Karhan Kimdir?

20 yaşında. İlahiyat Fakültesi ikinci sınıfta okuyor. İlköğretim sekizinci sınıfta "Kitap En İyi Arkadaşımdır" konulu hikaye yarışmasında ve orta öğretim onuncu sınıfta "Yeşilay" konulu kompozisyon yarışmasında birincilik dereceleri ve yine onuncu sınıfta "Peygamber Efendimiz`e Mektup" konulu yarışmada Jüri Özel Ödülü almıştır. Okumak ve yazmak onun için her şey.

Herkes sevdiklerine koşuyor. Akrabalar, yarenler, eş, dost ziyaret ediliyor. Büyüklerin elleri öpülüyor, hayır duaları alınıyor. Midelerde tatlı(!) sızı ve evlerde buram buram et kokuları... Bugün bayram.

Ben de sana gelmek istedim; bayramımın birkaç dakikasını seninle geçirmek, ellerini öpmek, koklamak... Korkak adımlarla düştüm sana ulaşan yollara. Yaklaştıkça gözyaşlarım hücum etti gözlerime. Henüz seni göremeden kokun sardı her yanımı. Aslında bu koku çok tanıdıktı; her yağmur yağdığında hissederdik, ağaçlar, çiçekler sen gibi kokardı. Usulca yaklaştım yanına ve karşımda bütün ihtişamınla Sen; "H. Kutlucan D 1970 Ö 2005 Açmadan soldum. Ruhuna Fatiha." Birden durakladım. Kendimi hesaba çekmeye başladım; "Hey Sen! Böyle sapasağlam ayakta durduğuna bakma. Bir `Kün feyekün` gelir seni de bulur. Sen de onlar gibi oluverirsin. Sana da korkarak, uzaktan ve acıyla bakarlar." Kendimle olan hesabım ve şaşkınlığım bitmek bilmiyordu. Bizimle vedalaşıp gittikten sonra ilk kez evine ziyarete gelmiştim. Büyüğümdün, bayramdı, ellerini öpmeliydim. Ürkek tavırlarla ellerimi uzatıp ellerini avuçlarıma aldım. Öpüp koklamaya başladım. Ellerin döküldü avuçlarımdan. Dua etmeye başladım. Çünkü tutamadığım ellerini, yüreğini dualarımın gelip tutacağını biliyordum...

Bayram ziyareti kısa olmalıydı. Kendimi inandırmıştım buna. Ziyaretim bitmeli ve gitmeliydim artık. Dönerken bedeninin arasından, senin toprağınla büyüyen o büyülü sarı çiçeği usulca kopardım, her baktığımda ibret olsun diye. Kim bilir, belki de o çiçek sendin. Gençtin, dünya oyununun sonuna ulaşamadan ruhunu teslim ettin. Toprak oldun. Ve sonra çiçek. Çiçekler...

Ağaçlar... Toprak... İnsan... Hepsi birbirinde. Hepsi iç içe. Hepsi sen, ben, o. Hepsi biz ve onlar. Ve saatler sonra bana bu satırları yazdıran, defterimin arasında keskin kokusuyla bana her şeyi hatırlatan sarı ölüm çiçeği...


Ne Dediler?

İbrahim Özkahya: Yazının akıcılığı gerçekten iyi. Hissiyatını güzel bir şekilde kaleme dökmüşsün. Okurken sıkılmıyor insan. Lakin ben, çiçek, ağaç ve böcek edebiyatına biraz karşıyım. Betimlemelerin daha özgün olabilirdi. Kalem yolculuğun her daim sürsün.

Taha Kılınç: Sevgili Nagihan, ölüm ile çiçeği birleştiren narin yazın, gerçekten içe dokunan cümleler içeriyor. Ama ben olsaydım, başlığını `Hasret çiçeği` koyardım. Ölümün yüzü bir çiçeğin yüzüyle yan yana gelmeyecek şekilde soğuk çünkü. Selamlarımla.


GENÇ'ın Yazısı.