Sinan Özgenç - İbrahim Özkahya

Hayat Hay`dan gelir. Yani Allah`tan. Demek ki; Allah`ı tanımanın yolu, hayatı tanımaktan geçiyor... Yıl sonlarında basın yayın kuruluşlarının çokça yayınlayageldikleri almanaklar, işte bu yüzden önemlidir. Sıcak bir yaranın acısının, açıldığı anda pek de hissedilememesi gibi pek çok olayın önem ve büyüklüğü de ilk bakışta anlaşılmaz. Hatta çoğu zaman, olaylar arasında sebep sonuç ilişkilerini kurmayı unutur, her olayı kendi içinde bağımsız bir vakaymış gibi algılama yanılgısına düşeriz. Oysa; her hadisenin, kendisinden gayrı; doğrudan ya da dolaylı olarak yol açtığı başka başka, pek çok olaylar daha vardır ki; büyüklük ve önemlerini belirleyen de aslında budur. Ve yine aynı nedenden ötürü; her olay; kendisi fiil olarak olup bitmiş olsa bile fail olarak sürmeye devam eder. Bu sebeple; evet belki 2008, takvimdeki yerini çoktan doldurmuştur. Ancak kendisinden sonraki pek çok yıl ve olayı etkilemeye devam edeceği de kesindir...

Saydığımız bütün bu görüş ve düşüncelerle de orantılı olarak; aşağıdaki almanakta sizin için yeni hiçbir haber bulamayacaksınız. Ancak, geçtiğimiz yıl yaşanan önemli olayların neden önemli olduğuna ve sebep ve sonuçlarına dair pek çok ve yeni bakış açıları yakalayacaksınız. Bu; garanti. Madem öyle: Hadi bakalım; bismillahu evvelihu ve ahirihu...

Efsane Devam Ediyor: Operasyon Ergenekon

22/01/`08

12 Haziran 2007`de Ümraniye`de bir gecekonduda 27 el bombası, TNT kalıpları ve fünyeler ele geçirilmiş ve bazı düşük rütbeli emekli askerler gözaltına alınmıştı. O zaman kimseler olayın bu kadar büyüyüp Türkiye`yi sarsacak boyutlara erişeceğini tahmin bile edemiyordu. Nitekim 22 Ocak `08 sabaha karşı 6 ayrı ilde 24 farklı adrese eş zamanlı yapılan baskın, Ergenekon adı verilen operasyonun ilk aşamasıydı. Yıl içinde dalga dalga büyüyerek bir zamanların kudretli generallerine kadar uzandı. Cumhuriyet gazetesine atılan el bombalarından Danıştay baskınına kadar dindarların üzerine yıkılan pek çok olayın ardında aslında katı laik ve ulusalcı bu örgütün olduğu anlaşıldı.

Türban Uzlaşması Tuzak mıydı?

24/01/`08

Ak Parti ve MHP türban yasağını kaldıracak anayasa değişikliği için uzlaştı. Erdoğan`ın İspanya gezisinde "Velev ki; başörtüsü, siyasi simge olsa ne olur?" açıklaması ile başlayan süreç; Anayasa Mahkemesi`nin yetkisini aşarak, ilgili anayasa değişikliğini esastan bozması ve birkaç ay sonra Ak Parti`ye açılan kapatma davasıyla iyice karmaşık bir hal aldı. Anayasa değişikliğinin ardından Ak Parti`ye açılacak kapatma davasının en önemli gerekçelerinden birinin söz konusu anayasa değişikliği olması ve Ak Parti`ye yapıldığı gibi değişiklik önergesine müspet oy kullanan MHP`ye herhangi bir hukuki yaptırımda bulunulmaması: “Acaba türban uzlaşması, kapatılmaya gerekçe oluşturması için Ak Parti`ye kurulan bir tuzak mıydı?” sorusunu akla getirdi.

Bağımsız Kosova Yeni Soğuk Savaşın Habercisi

17/02/`08

Kosova bağımsızlığını ilan etti. Türkiye, ABD`nin ardından Kosova`yı ilk tanıyan ülkelerden biri olurken bu işe en çok bozulan ülke -Sırbistan`dan bile ziyade- Rusya oldu. İlk bakışta Balkanlar`da küçük ve önemsiz bir devletin ortaya çıkışı gibi algılanabilecek olay; aslında ikinci bir soğuk savaşın tamtam seslerinden başka bir şey değildi.

Ak Parti`ye Kapatma Davası

14/03/`08

Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya o artık alıştığımız: ``Laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği`` iddiası ile Ak Parti`ye kapatma davası açtı. Bununla da kalmadı, partinin en önemli 71 ismine 5 yıl siyaset yasağı istedi. Davada savcının en önemli kozu başörtüsünü serbest bırakan anayasa değişikliği idi.

1 Mayıs Olayları Olaylı Geçti(!)

01/05/`08

2008 Bir Mayıs`ı son yılların en tartışmalısıydı. Alışkınızdır: İstanbul`da 1 Mayıs olay demektir. Her sene muhakkak vukuat çıkar; göstericiler bölücü sloganlar atar, Apo posterleri açılır, dükkânlar yağmalanır, bütün bunların sonucunda da şiddet kullanıyor diye polis suçlanır, herkes olayları işine geldiği gibi kullanmaya çalışır. Bu seneki olayları tırmandıran en önemli gelişme; arkasında Ergenekon provokasyoncularının olduğuna dair çok kuvvetli şüpheler bulunan bazı sendika yöneticilerin Taksim ısrarı oldu.  

Hayret! Ak Parti Kapatılmadı

30/07`08

Normalde bir olay olmadığında değil olduğunda haber olur. Ancak ülkemizde parti kapatma davalarında, genellikle karar (bilhassa kendisine dava açılan parti sağdansa) hakkında dava açılan partinin kapatılması yönünde çıktığı için Haşim Kılıç, Ak Parti`nin kapatılmamasına dair kararı açıkladığında çok şaşırdık. Yoksa Türkiye gerçekten değişiyor muydu ne? Sevinenler kadar üzülen, öfkelenen hayal kırıklığına uğrayanlar da çok oldu. Bu işe en fazla bozulansa; pek belli etmemeye çalışsa da ulusalcı-ergenekoncular değil “şarabın tadından başka herşeyini bilen” biri oldu.

Gürcistan Osetya`ya İşgale Giderken Eldeki Abhazya`dan Oldu

O8 /08/`08

Gürcistan, Güney Osetya`yı işgal etti. Rusya`ya Kosova`nın rövanşını almak için gün doğdu. Filler tepişirken olan çimenlere olurmuş ya... Savaş aslında Gürcistan ve Osetya arasında değil Amerika ve Rusya arasındaydı. Amerika`nın Kosova hamlesine Rusya`nın Osetya ve Abhazya`yı fiilen Gürcistan`dan koparan cevabı sert oldu. İlk iki günü çok ağır geçen savaşta 2000 insan öldü. Rusya yeniden süper güç mü oluyor endişesinin yanı sıra Montrö anlaşmasının tartışmaya açılması ihtimali de Türkiye`nin yüreğini ağzına getirdi.

2008 Pekin Olimpiyatları Doğu Türkistan`ı Unutturdu

08/08/08

Pekin Olimpiyatları başladı. Madalya rekoru kırmayı beklerken sıralamada 37. olduk. İşin komik tarafı; tek başına, bizim ülke olarak kazandığımızdan daha fazla madalya kazanan sporcular gördük. Misal: Michael Phelps. Ancak Pekin olimpiyatlarının asıl dikkate değer tarafı bu değil; dillere destan açılış seremonisi oldu. Eşsiz ışık, ses ve dans gösterileriyle Çin, tarihinde hiç olmadığı kadar iyi bir imaj edindi. Öyle ki; Çin işgali altındaki Tibet`te, Doğu Türkistan`da yaşanan zulüm, insan hakları ihlalleri bile unutuldu gitti.

Deniz Feneri Davası

2008 Eylül`ü Deniz Feneri davası ile başladı. Doğaldır: Mesele bir iç politika malzemesi haline getirildiği için herkes kendi cenahından bakacaktır konuya. Ancak işin iç politik yönünden başka ve hem çok daha önemli bir yönü daha var: Dava, Alman yargısının; dolayısıyla Alman devletinin çabaları sonucunda gündemde bu kadar yer edindi. “Almanya`nın bir Türk sivil toplum kuruluşuyla ne gibi bir derdi olabilir?” diye düşünülebilir. Dert büyük: Son yıllarda gerek Deniz Feneri gerek İHH gerekse de Kimse Yok mu vb. organizasyonların Uzakdoğu`dan Afrika`ya, Güney Amerika`ya, dünyanın dört bir yanına ulaştırdığı maddi ve manevi yardımların; yeniden dünya sahnesinin baş aktörlerinden biri olma yolunda hızla ilerleyen Türkiye`nin uluslararası saygınlık, güvenilirlik ve bilinirliğine olan katkısına bakmak gerek. Siz Almanya olsaydınız böyle bir rakip ister miydiniz?

Obama: İlk Siyah ABD Başkanı. İnşallah Müslüman Değildir (!)

04/11/`08

Barack H. (Hüseyin) Obama ABD`nin ilk zenci başkanı seçilerek tarihe geçti. Dünyanın Amerika tarafından ezilmiş bütün ulusları ve doğal olarak İslam âlemi de kutlamalara gark oldu.  Bilhassa İslam âlemi; sanki Barack, dini bütün bir Hıristiyan olduğunu bangır bangır bağırmıyormuş gibi olayı; zenci bir Hıristiyanın değil de Peygamber soyundan bir Müslüman’ın seçilişi gibi algıladı. Hatta İranlılar Obama`nın Hz. Ali tarafından müjdelenen kara savaşçı olduğunu bile söylediler. Sorun şu ki: Eğer Obama, kendisinin de zaten söylediği gibi dini bütün bir Hıristiyan’sa sorun yok. Yok eğer Müslüman’sa yandık! Şöyle ki: Düşünün bakalım; 28 şubat sürecinde dindarlara yönelik en ağır kararların altında bilinen en dindar partinin, Apo`nun idamını engelleyen yasanın altında en Türkçü partinin, Alevilere yönelik en özgürlükçü açılımların ardında en Sünni partinin, çarşaf açılımının arkasında en laik partinin imzası yok mu? Dünyada da işlerin bundan farklı yürüdüğünü nereden çıkarıyorsunuz?!. Madem öyle: Dua edelim de Obama Müslüman çıkmasın:)

George Bush`a Veda Öpücüğü

14/12/’08

Haccac, Cengiz Han ve George Bush: Her üçünü de Irak’ta yaptıkları mezalimlerle anacağız. Aslına bakılırsa George`un bu üçü içinde en şanslısı olduğunu düşünüyorduk. Yanılmışız: Haccac ve Cengiz Han`ın ellerinde CNN, Holywood vb. gibi devasa kitlesel hipnotizma makineleri yoktu. Hatta bu yüzden tarih kaşla göz arasında; George Bush`un Irak`a demokrasi ve insan hakları götürdüğünü ve hatta Amerika`nın Irak`a, Saddam yüzünden inim inim inleyen Iraklıların çağrılarına dayanamayarak; onlara yardım etmek amacıyla girdiğini, bu gelişin coşkuyla karşılandığını bile yazabilirdi. Eğer Iraklı gazeteci Muntezar e`z-Zeydi ve ayakkabıları olmasaydı. Tarih George Bush`u; kitle imha silahı yalanıyla Irak`ı işgal edip halkını kitlesel kıyıma uğratan adam olarak hatırlayacak. Bizler ve fani hafızalarımızsa; Irak`a veda ziyareti sırasında kafasına fırlatılan ayakkabılardan sakınmak için konuştuğu kürsünün arkasına saklanmaya aciz bir adam olarak.

Son olarak: Eğer olayın keyfini iyice çıkarmak istiyorsak Zeydi`nin ayakkabıları fırlatırken söylediği o sözleri tekrar etmeden geçemeyiz: "İşte bu sana Irak halkının güle güle öpücüğü!"


GENÇ'ın Yazısı.