Beytullah Genç

Üniversite öğrenimimin ilk yıllında lise hayatımdan kalan bir alışkanlığı devam ettiriyor ve şiir yazmaya devam ediyordum. Ayrıca bu şiirlere nakaratlar ekleyerek ufak bir de beste bölümü oluşturmaya çalışıyordum. O sıralar Şair İbrahim Sadri’nin şiirlerinden çok etkileniyordum ve özentim beni şiiri çağa uydurma gayretine itiyordu. Bir taraftan da şiirlerimi seslendiriyor, nakarat kısımlarını ise sesi güzel olan arkadaşlarıma bestelettiriyordum.

Şiirleri seslendirdiğimde yanımda olan bir arkadaşım bana bir teklifle geldi. Üniversitenin Basın Protokol Dairesinde sunucuya ihtiyaç olduğunu eğer istersem beraber gidip görüşebileceğimizi söyledi. Bu teklif beni ziyadesiyle memnun etti ve ertesi gün görüşmeye gittik. Görüşme olumlu geçti ayrıca hemen ertesi günkü program için görev bile aldım. Ancak büyük bir sorunumuz vardı. Bir Ankaralı olarak İç Anadolu bölgesinin şivesini konuşmalarımda fazlasıyla yansıtıyordum. Neyse ki biraz özen ve dikkatle kısa sürede bu alışkanlığımı yendim.

Lakin beni şaşırtan ve heyecanlandıran başka bir şey vardı. İlköğretim ve ortaöğretim olmak üzere 12 yıl eğitim almıştım ama kimse bana/bize Türkçenin yazıldığı gibi okunmayan bir dil olmadığını söylememişti. Evet bende ilk duyduğumda Türkçe nasıl yazıldığı gibi okunmaz diyordum ama bu bilgiyi ancak üniversitede öğreniyordum. Sizlerle kısa da olsa öğrendiğim şeylerden birkaçını, ilginizi arttırmak ve merakınızı gidermek adına paylaşmak istiyorum. Hitabetin önem kazandığı şu zamanlarda Türkçeyi doğru ve etkileyici konuşmak isteyenlere tavsiyem vakit kaybetmeden diksiyon ve hitabet dersi veren kurslara katılmalarını teklif etmek olacaktır.

Kaynaştırma ünsüzlerinden -y harfi eylem köklü bir sözcükte bulunuyorsa konuşma dilinde kendisinden önceki harf daralır. Örneğin –arayan kelimesi –ar(ı)yan şeklinde, –gelmeyen kelimesi de -gelm(i)yen şeklinde okunur. Gelecek zaman eki –acak konuşma dilinde -c harfinden önceki ünlüyü daraltır. Örneğin –yapacak kelimesi –yap(ı)cak şeklinde, -dönecek kelimesi ise –dön(ü)cek şeklinde okunur. Diğer kurallardan biri ise -ğ harfinin okunmasıdır. Dilimizde bu harfe karşılık gelen bir ses yoktur. –Ğ harfinin görevi kendisinden sonra gelen ünlü harfi yarım ses uzatmaktır. -Örneğin kelimesini ele alacak olursak konuşma dilinde –örne(i)in şeklinde okunur ve burada -i ünlüsü –ğ harfinden sonra geldiği için yarım ses daha fazla okunur.

Konuşma dilindeki bu kurallar daha hızlı ve kulağı tırmalamayan bir konuşmayı kolaylaştırmaktadır. Kuralların ispatı için haber spikerlerini dikkatlice dinleyebilirsiniz 


GENÇ'ın Yazısı.