Sen Bu Yazıyı Okuduğunda...
“Sen bu yazıyı okumaya başladığında ben çok uzaklarda olacağım...”
Hep böyle bir mektup yazmayı istemişimdir. Aslında geçen ay tam zamanıydı ama nasip Ocak ayına/sayısına imiş. Madem gerçek hayatta böyle bir mektup yazma –dolayısıyla çekip gitme- imkanımız yok, biz de dergi sayfalarındaki imkanı sonuna kadar kullanalım, değil mi?
Böyle bir mektubu geride bırakan insan, muhtemel ki gidişini belli etmek istememekle beraber, artık el değmeyecek uzaklığa erişeceğini düşündüğü bir zamanda, arkada kalanlara bir haber bırakmak istemiştir. Belki yolculuğa çıkışının engellenmesinden korkmaktadır. Belki de o ayrılık anının yoğun acısını çekmek/çektirmek istememektedir. Tabi durum bu kadar romantik! de olmayabilir. Belki kızmış, kafasının tası atmış ve haber vermek bile istemeden çekip gitmiştir. Peki ya arkada bıraktığı mektup? O da bir nevi intikam olabilir mi? “İşte gidiyorum.” Olabilir tabi. Böyle bir cümle, yaşanılmışlığa göre içinde intikam da barındırabilir, hasret de, fedakarlık ta… Ya da sadece durum bildirebilir, işte gidiyorum, hepsi bu. Herhalde böyle bir cümleyi ancak, yazanı ve muhatabı en iyi şekilde anlamlandıracaktır.
“Sen bu yazıyı okumaya başladığında ben çoktan –geri dönüşün- ayrılık hüznüne kapılmış olacağım…”
Öyle ya her gidişin bir dönüşü muhakkak vardır. Bir ölüm yolculuğu var galiba, yolcusu geri gelmeyen. Gerçi onu da, ilk eve/cennete doğru bir geri dönüştür diye okuyabiliriz.
İnsan istediği kadar çok tecrübe etsin, ne gidişleri ne de dönüşleri aynı olmayacaktır. Kişinin aynı nehirde iki kere yıkanmasına imkan olmadığı söylendiğine göre.. Kaldı ki, biz biliyoruz, “her an bir şe’ndedir”. Dolayısıyla insan -iç dünyasında- bir halden bir hale, bir renkten bir renge çok kolay geçebilir. O geçişler, ilerlemeler, gerilemeler sürerken, nasıl -dış dünyasındaki- gidişler aynı, dönüşler aynı olabilir ki?! Dileyelim ki her geçiş bir öncekinden iyi ve hayırlı bir kademeye olsun. Tıpkı Efendimiz’in (sav) öğüdünde olduğu gibi iki günü birbirine eşit geçmeyen ve tıpkı her makamda bir öncekine tevbe eden..
“Sen bu yazıyı okuduğunda yeni bir dönem başlamış olacak…”
Yeni bir yıl, yeni bir ay, yeni bir gün. Alınan her nefes bir öncekinin hükmünü kaldırdığına göre, Yunus’un dediği gibi hepimiz her dem yeniden doğmuyor muyuz? Tabi her yeni nefeste tazelenmek, yeni bir yol açmak, bir adım yol almak, en azından gerilememek kolay değil. Hepimiz o kadar “merd” olamayabiliriz. Tabi bu umutsuzluk için değil, gayret ve ümit için bir sebep olmalı bize. Öyle olduktan sonra, bizden kim usanası…
Tevbe yüklü zamanlar da, insanın yeniden başlaması için özel bir kapı hükmünde. Değerlendirmesini bilince, hem çorak topraklar yeşeriyor hem de eski harabeler sihirli bir değneğin marifeti gibi yenileniyor, güzelleşiyor. İç dünyası insanın, en güzel şekilde imar ediliyor. “Sen bu yazıyı okuduğunda…”
Sen bu yazıyı okuduğunda ey okuyucu, hakkını helal et bu satırların yazarına. Karşılıklı dualarınızı esirgemeyin birbirinizden. Yazılara son vermiyoruz inşallah, editörümüz ve sen kahrımızı çekmeye devam ettikçe, biz de yeni nefesleri tüketmediğimizi düşündükçe, burada oluruz inşallah. Fakat yol ve yolculuklar devam ediyor. Nasipse daha ayrıntılı bir seslenişi önümüzdeki ay/sayı paylaşırız inşallah.
Selam ile...
Rabia Gülcan Kardaş'ın Yazısı.