Allah Rasulü’nün 23 senelik nübüvvet hayatı öncü kadro ve lider nesil yetiştirme derdinde olanlara sonsuz ufuklar açtığı gibi önemli bir istatistik de sunuyor herkese. O da şu: Aşkınlık, maharet, meziyet ve şahsiyet sahibi insanların yetişmesi ortalama 25 seneyi alıyor. Bir anda, birkaç senede büyük bir toplumsal değişim, köklü bir anlayış dönüşümü tarihî gerçeklerle uyuşmayan bir beklentidir. Erkam İbni Ebi’l-Erkam’ın evinde başlayan ve birim insanı önceleyen özel eğitim, eşsiz terbiye ve göz yaşartan tezkiye süreci 23 sene boyunca itinayla devam etti. Kitlenin debdebesinin değil birim insanın derdine düşüldüğü için En Büyük Muallim’in etrafındaki herkes usul usul yıldız şahsiyetler hâline geldi ve o öncü kadro marifetiyle faziletler medeniyeti hediye edildi dünyaya.

Mesele net ve berraktır: İnsanlığın ihyası için didinen ve özellikle gençleri dert edinenler, en az yirmi beş sene sürecek gayreti kuşanmalı. Birim insanın özgül ağırlığını artırma noktasında ince işçiliğe, titizliğe dikkat edilmeli, “insanı insan eden yine insandır” sırrından nasiplenmeye çalışılmalıdır. Tüm bunların yapılabilmesi için de günlük siyasetin sığ suları, popüler kültürün oynak referansları, kuru kalabalıkların alkışları, sabırsız nefislerin kemiyet hesapları, kitleye oynama alışkanlıkları bir yana itilmelidir.

Kitlelerin göz boyayan aldatıcılığından birim insanın fedakarlık isteyen sabır, adanmışlık, dua ve emek ufkuna hicret etmeliyiz hep birlikte. Birbirine ayna olan, birbirine rüyalarını anlatan, birbirlerinden ümit kesmeyen insanların iklimini aramalıyız. “Yetişmiş insan yok” diye eseflenenleri duymayıp ebedî gençlik aşkıyla, içli dualar ve muhabbetli nazarlar altında birim insanlara odaklanmalıyız. Büyük ses getiren işlerden daha çok ölümsüz nefesler peşinde olmalıyız. Derdimiz büyük, var mısınız?

**

Gençlik yıllarında kalp bir başka atar, kalp bir başkalaşır. İlahi sevginin staj dönemi esintileri sayılabilecek sevdalar belirir içinde, bir yumruk büyüklüğündeki o sihirli mekana tarife sığmaz duygular dolar. İşte tam da bu noktada, “aman dikkat” demek istiyoruz okuyucularımıza. Neden? Çünkü kalp hırsızları çoğalıyor. İnsanların en güzel duygularıyla oynamayı alışkanlık hâline getirenler artıyor. Bir tarafın akıl almaz pişkinliğinin faturasını bir başka taraf onulmaz bir pişmanlık olarak ödüyor. Koruyalım kendimizi dostlar, koruyalım kalbimizi. Oyun değil bu, oynamayalım kalplerle, oynatmayalım kalbimizle...

Haziran ayında görüşmek üzere. Muhabbetle kalın.


Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.