Kalbimle Oynama!
Bir kalbimiz var. Aslında sadece kalbimiz var; başka bir şeyimiz yok. Tek sermayemiz, üzerine titrememiz, esen yelden, bakan gözden sakınmamız gereken bir kalbimiz... O düzgün attığında düzgün yaşadığımız, o bozulduğunda bozuk attığımız kalbimiz... Ve etrafta cirit atan kalp hırsızları... Kalple oynamayı marifet bilen, kalp kıran, bununla beslenen kalp avcıları... Niye oynarlar, niye böyle yaparlar? İnsanı en hassas yerinden yakalayıp, sonra yüzüstü bırakmaktan ne umarlar? “Kalbimle oynama” bir çığlıktır. Hepimizin ebedi hayatı kalbimizin selametine bağlı. Onun bir tek sahibi var ve onu başkasının oyuncağı yapmamızı asla istemiyor. Onu korumamız bu açıdan çok önemli. Dosyamız, onu kendi içimizdeki karanlık yan başta olmak üzere herkesten koruyalım diye...
“Onu beni sevmeye nasıl ikna edeceğimi bana öğretir misiniz?” diyor telefonun öbür ucundaki ses. 20 dakikadır konuşuyoruz ve sekizinci defa aynı soruyu duyuyorum. Kırık ve çaresiz bir kalp var karşımda, bu yüzden sağır duymuyor beni. Ne psikolog olarak ne yapabileceğimi ve ne yapmam gerektiğini anlatabiliyorum ne de bu kadar acı çekmesinin ardından istediğinin kendi için doğru olup olmadığını.
Genç bir kız beni arayan. Sınıfındaki bir delikanlı aramasına sebep. Bir şekilde tanışıyor, konuşuyor, yakınlaşıyorlar. Konuşmalarında ve mesajlarında delikanlı iltifatlar ediyor, güzel sözler söylüyor. Belli belirsiz imalar var, ihsaslar var, işaretler var. Genç kız ümitleniyor, hayaller kuruyor, niyetleniyor ve bekliyor. Ümit veren sözler, tavırlar, davranışlar devam ediyor. Sonrasında kızcağız dayanamıyor ve açık açık konuşmak istiyor. Buz gibi bir cevap duyuyor: “Beni yanlış anlamışsın.”
Dünya daralıyor, nefes almak zorlaşıyor, içeride bir yerlerde üst üste patlamalar oluyor. Genç kız içine çekiliyor, derslere gidemiyor, yemekten içmekten kesilip ağlıyor da ağlıyor. Şükür ki insan ne yaşarsa yaşasın bir şekilde toparlanıp yaralarını sarabiliyor. Genç kız da sonunda toparlamaya başlıyor kendini. Unutmaya çalışıyor hissettiklerini, bir araya getirmeye uğraşıyor kalbini. İşte tam o sıralarda yine delikanlı mesaj gönderiyor. Okulda görememiş de merak etmiş. Sonrasında merakın ötesinde ilgi belirten başka mesajlar. Yeniden yakınlaşmalar ve sonrasında yeniden uzaklaşmalar. Yeniden yakınlaşmalar, yeniden uzaklaşmalar. Bu böyle sürüp gidiyor. Kızcağız çaresiz sevmiş bir kere. Gördüğü ilgiyi mi sevmiş, duyduğu iltifatları mı sevmiş, verdiği anlamı mı sevmiş bilinmez sevmiş bir kere ve anlamaya çalışıyor. Seviyor mu sevmiyor mu? Önemsiyor mu önemsemiyor mu? Değer veriyor mu vermiyor mu? Şunu mu demek istedi bunu mu demek istedi? Bir kör kuyudur düşmüş işte, delikanlı da devamlı merdivenle oynuyor. Sonrasında da bir hocasından yardım istediğinde hocası bana yönlendiriyor ve kızcağız arayıp çaresizce benden medet umuyor delikanlının onu sevmesi için ben ne yapabilir, ne öğretebilirim diye.
Hikaye size ilginç geldi mi bilmiyorum ama son yıllarda o kadar çok genç kız ve erkekten benzer hikayeler dinliyorum ki bana artık ilginç değil acı geliyor. Bir genç kız ya da delikanlı yıllar yılı ihtimamla koruduğu kalbini birine kaptırıyor. Kaptırıyor da sebepsiz kaptırmıyor, arada ne kadar bakış, ne kadar söz, ne kadar jest var bilen biliyor. Ancak karşı tarafın savunması hazır; “ben o anlamda dememiştim” “ben onu kastetmemiştim” “ben öyle anlaşılsın istememiştim” “ben herkesle böyleyim” vs. Halbuki kalpten kalbe bir yol vardır, orada olmayan buraya gelemez. Geldiğini sanar bazen, belki de yanlışsa anlar kabullenir. Anlamıyor devam ediyorsa o zaman kimse kimseyi kandırmasın, kalp ile oynanmaz.
Bir genç kız ya da delikanlı yıllar yılı ihtimamla koruduğu kalbini birine kaptırıyor. Kaptırıyor da sebepsiz kaptırmıyor, arada ne kadar bakış, ne kadar söz, ne kadar jest var bilen biliyor. Ancak karşı tarafın savunması hazır; “ben o anlamda dememiştim” “ben onu kastetmemiştim” “ben öyle anlaşılsın istememiştim” “ben herkesle böyleyim” vs.
Kendi kalbini unutanlar, belki başkalarının kalpleri olduğunu da unutuyorlar. O kalp ki; bazen kor gibi sıcak olur, bazen buz gibi soğuk; bazen yerinden çıkacakmış gibi çarpar durur, bazen varlığını bile belli etmez; bazen göğsü kafes bilip sıkışır, bazen dünya kadar genişler.
O kalp ki istekleri bitmez, biterse insanlık biter. Sevmek ister, sevilmek ister. İlgi ister, şefkat ister. Güven ister, destek ister. Görmek ister, görünmek ister.
O kalp ki boşluk bilmez, kabul etmez. Doldurmadıysa bir baba yerini, bir anne bölümünü illa başka biri de olsa doldursun bekler. Umud eder, hayal kurar. Arar durur, bekler durur.
“Elâleme şen görünür dört köşem, bilen bilir kırık yerim neremdir” demiş ya eskiler, hep kırıklarımız var içimizde, kalbimizde. O kırıklar bizi sevmeye daha teşne yapıyor hele de sevilmeye. Sevildiğimizi düşündüğümüz an bütün perdeleri açıyor, kalbimizi gösteriyoruz belki teslim ediyoruz bizi sevdiğini düşündüğümüz kişiye. Kıymet bilmez bir insansa da oynayıp, kırıp belki bozup geri vermek istiyor. Bilelim ki kırık bir kalp varsa kalbi kıran da kırdıran da sorumludur. Yani sadece kıran değil kalbine sahip çıkmayıp kırdıran kalbin sahibi de sorumludur.
Bu yüzden sana bir sözüm var genç kız, delikanlı; Bir kalbiniz vardı, onu hatırlayınız diyor ya şair, hatırlayalım bir kalbimiz olduğunu. Ne oynayalım kimsenin kalbi ile, ne de oynatalım kendi kalbimizle.
Koruyalım, sahip çıkalım. Kötü söz, düşünce, görüntü, haber koymayalım, kirletmeyelim, karartmayalım. Kötü insanları koymayalım kalbimize, kötü işleri sevmeyelim, kötü ilişkilere gönül vermeyelim.
Bir enerjisi vardır kalbin, ne kadar geniş olsa yine de sınırı olan. İsraf etmeyelim onu. Hak etmeyene harcamayalım.
Besleyelim, gıdasız bırakmayalım. İnce ince güzelliklerle işleyelim. Her günün sonunda bakalım kalbimize ne ile beslemişiz o gün. Gıdasız bırakmışsak mutlaka uyumadan gıdasını verelim. Bir güzel söz dinlemek olur, bir güzel söz söylemek olur, kainata bakıp bir güzellik görmek olur.
Zorlanıyorsak bir sebeple bunları yapmakta, başkalarının kalpleri ile oynamaktan kendimizi alamıyor ya da kendi kalbimizi koruyamıyor çabucak birilerine kaptırıyorsak o zaman gidelim bir gönül doktoruna. Tanısın bizi, takip etsin, tedavi etsin. Tedaviyi bırakmayalım, devam edelim, ilaçları kullanalım. İyi olalım, iyi kalalım, temiz olalım, temiz kalalım. Sevgi dolu olalım, sevgi dolu kalalım. Bütün bunlar kalbimizi fark etmemizle, sahip çıkmamızla, korumamızla olacak, fark edelim, sahip çıkalım, koruyalım kalbimizi. Çünkü kalbimiz bizim her şeyimiz.
Mehmet Dinç'ın Yazısı.