Yunus Emre Tozal

“Cenab-ı Hak bizi yaratmış, niye yarattı? Rızasına uygun yaşayalım diye, hayırlı ve güzel işler yapalım diye. Malatya’nın toprağı, coğrafyası bizi bu ruhla yetiştirdi. İlay-ı Kelimetullah, İslâm davası ruhunu bize verdiler. 60lı, 70li yıllarda çok baskıcı bir dönem yaşadık. Tanzimat’la gelen ülkemize, Batılılar’ın buradaki yerli işbirlikçileri bir dinsiz rejim kurmak ve dinsiz insanlar yetiştirmek için her şeyi yaptılar. Önümüze bir sürü engeller çıkardılar. Biz okuduğumuz her kitapta bir dava bilinciyle, sevda bilinciyle “emr-i bil ma’ruf nehy-i an’il münker” nasıl yapabiliriz diye düşündük.” İlhan Akıncı

2006 Ekim’inde bir sonbahar günü elimde birkaç dergi ve kitapla yayınevinin yolunu tutmuşuz babamla. İlk defa bir yayınevine gideceğim için heyecanlıyım, babamın Malatya İmam Hatip Ortaokulu’ndan arkadaşı olan İlhan Akıncı ağabey İnsan Yayınları’nın editör ofisinde odasına alıyor bizi, çaylar geliyor. Malatya’daki çocukluk dönemlerinden Beyazıt’taki sahaflara uzanan yolculuğa hatıralar naklediliyor, biten çaylar tazelenirken Necip Fazıl’dan Sezai Karakoç’a, Cahit Zarifoğlu’ndan Seyyid Hüseyin Nasr’a, Mehmet Akif’ten Muhammed Esed’e İslam coğrafyası muhabbete konu ediliyor, bir dönemin fotoğrafı çekiliyor. Yayıncısıyla, adanmış insanlarıyla, üniversitede yapılan eylemleriyle, direnişiyle o samimi adımların gayretullaha ulaşıp ulaşmadığı, bugün neden kaybedildiği üzerinde duruluyor. Bir Müslümanın asla kaybetmemesi hatta boynunda bir madalyon gibi taşıması gerektiği davranış ve ahlaki eylemlerden uzaklaşıldığı için Peygamberin en büyük savaş olarak nitelediği nefis savaşını kaybettiğimize dair analizler yapılıyor. Bu sırada hafızama İlhan Akıncı’nın bir sözü kazınıyor, “Okumak, olmak üzere olan bir şeye; hakikate doğru yol almaktır.” Sözü hafızama güvenip unutmamak için defterime not alıyorum. Ardından dünyada bir hakikat savaşının olduğunu anlatıyor İlhan ağabey, kötülerin üzerine düşeni yaptığını, bizim bu yüzden sadece üzerimize düşeni yapmakla değil, tüm çabamız ve enerjimizle okumamız gerektiğinin altını çiziyor. Kitaplarla doldurulmuş bir odada rafları göz gezdirirken okumaktan kastın sadece kitabın içindekini değil, kitapta anlatılandan yola çıkarak kâinatın içindeki kitabı okumak olduğunu anlıyorum.

O gün orada İlhan ağabeyi tanıdığımda ağır bir yükü omuzlamış, hedefe varmaya gayret eden, kitaplarla dolu bir dünyadan bambaşka bir dünyaya ulaşmaya çalışan münzevi bir yolcuyu tanıdığımı fark etmiştim. İlhan Ağabey geçtiğimiz haftalarda vefat etti. (4 Nisan 2016) Allah rahmet etsin, mekânını cennet etsin, hizmetlerini kabul etsin. Dile kolay elbet, 40 yıldır kutlu bir yoldaydı İlhan ağabey… Canla başla çalıştı, İslam davasını davaların en yücesi olarak gördü, hizmet etti; kitaba ve insana yatırım yaptı.

İlk Göz Ağrısı: Mücahit Kitabevi

İlhan ağabey 1954 doğumluydu, daha küçük yaşlarda, henüz 7 yaşında -60’lı yıllardan itibaren- Malatya’da Mücahit Kitabevi’nin kuruluşunda bulunmuş ve çocuk gözüyle kitabevinde hem yayıncılık faaliyetlerine katılmış hem de gelenlerle kitap sohbetlerine tanık olmuştu. İstanbul’dan kitaplar getirerek o dönem Malatya’da yayıncılığın gelişmesine katkıda bulunan Mücahit Kitabevi, aynı zamanda ilmi ve entelektüel konuşmaların yapıldığı bir toplanma yeri olmuştu. İlhan ağabey ardından burada Uyanış adında yerel bir gazete çıkaracak ve 22 sayı devam edecekti. Uyanış’ta Sezai Karakoç’un “İslâm Toplumu’nun Ekonomik Strüktürü” kitabı başlıklar halinde yayımlanmış, küçük makaleler, anekdotlar, hadisler ve fıkralarla genç bir neslin yetiştirilmesine katkı sağlanmıştı. Kendi anlatımıyla “Arkadaşlar yazı yazmayı öğrensin, bu sayede kitap okusunlar, toplumsal bir birlik olsun diye uğraşıyorduk. Herkesin bir arzusu, heyecanı vardı” 70’li yıllarda Malatya’da gençlerin de bir araya gelebileceği kitap ve şiir okuma yarışmaları düzenleyen İlhan Ağabey, o dönem İstanbul’a yaptığı iş seyahatlerinde fikir ve düşünce dünyamızın insanları ile yakın dostluklar kurar.

Entelektüel Bir Zihin İnşası: İnsan Yayınları

Sezai Karakoç ile küçük yaşlardan itibaren görüşen, sık sık yanına gidip sohbetine katılan İlhan ağabey, 1976’da İstanbul’a tamamen gelir ve Mehmet Şevket Eygi’nin bir dönem asistanlığını yapar. Necip Fazıl Kısakürek’in de sohbetlerine katılan İlhan ağabey, daha çok Sezai Karakoç ve Mehmet Şevket Eygi’nin çevresinde bulunur. 84’te Necati Aktülün, Ali Kemal Temizer, Alaattin Şişman, Ali Bulaç, Ali Ünal, Ahmet Şişman tarafından kurulan İnsan Yayınları’nın 86 yılında ortağı olur ve yayınevini ekonomik sıkıntılardan kurtarıp Malcolm X, Mekke’ye Giden Yol gibi önemli eserlerin neşredilmesini sağlamaya başlar. Böylece aktif yayıncılık hayatına İnsan Yayınları’nda başlayan İlhan ağabey’in en güçlü yanı, yayımlanan kitapları çok iyi takip etmesi, İslam coğrafyasından birçok önemli kitabı fark edip Türkçe’ye kazandırarak entelektüel bir zihin inşasının oluşmasına zemin hazırlamasıydı. “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için, yarın ölecek gibi ahiret için çalışmak” hadisi, İlhan ağabeyde vücut bulmuştu. Bitmek bilmeyen bir enerjiyle mücadele etti, birçok sayıda sivil toplum kuruluşunda görev yaptı, Tomurcuk Çocuk Yuvası, Asır Lisesi, Bilim Koleji, Balkan Üniversitesi gibi eğitim kurumlarının kuruluşunda ve yönetiminde bulundu.

İnsan Yayınları’nda kısa zamanda Rasim Özdenören, Ali Rıza Demircan, Nazif Gürdoğan, Mustafa Özel gibi isimlerle yakın dostluklar kuran İlhan ağabey, kitaba ve insana yatırım yapmayı kendine dert edinmişti. Yayınevinde kitap yayımlama kararı alırken kendi aralarında “Ülkede neler konuşuluyor, bu ülkeye ne lâzım, ülkeye ne mesaj vermek lâzım, dünyada neler konuşuluyor, gündem nereye gidiyor, liberalizm insanları nereye kadar götürecek, modernizm eleştirisini hangi kitaplardan bulabiliriz?” gibi sorular, kitap sohbetlerinde sürekli gündemdeydi. İlhan ağabey, İslam coğrafyasını takip ederek “Ben ne yapabilirim?” sorusunu soran bir münevverdi. Eli açıktı, burs verdiği öğrenciler kendisini tanımazdı ama İlhan ağabey vakıf ortamında öğrencilerle sohbetlerde tanışırdı. Hiçbir zaman idealinden, hedefinden şaşmadı, bir Müslümanın ne yapması gerekiyorsa onu yapmaya gayret etti. Okumayı, kâinat kitabını anlamak için bir araç olarak gördü, bu yüzden hayatını okumaya ve öğrenci yetiştirmeye adadı. 2009’da Ayraç Kitap Dergisi’ni çıkarmaya başladığımızda da bizi özellikle desteklemiş, bana “Çok önemli bir yayıncılık faaliyeti yapıyorsun, sakın doğru yoldan, hakikatten şaşma” demiş ve dua etmişti. Yusuf Kaplan’ın deyimiyle gelecek kuşaklara bırakacağı en önemli miras kitaplardı; fikir hayatımızda önemli bir entelektüel sıçrama yaptığımız, deyim yerindeyse, “çağ atlamamıza” imkân tanıyan kitapları İlhan ağabey yayımlamıştır. İslâm coğrafyasındaki güzellikleri ülkemize taşıyan ve geniş kitlelere ulaşma imkânına gerçek anlamda kitap yayıncılığıyla başaran İlhan ağabey’in üzerimizde hakkı büyüktür. Allah nur içinde yatırsın.


GENÇ'ın Yazısı.