Ama Ben Haklıyım
İnsanın yapısında biraz da “hep bana”cılık ya da “ama ben haklıyım” savunması var. “Biraz mı?” diye imalı bir şekilde sordu içimdeki ses. Aslında galiba biraz değil, çokça. Dediğim gibi aynı hadise sonrası farklı insanları, bakışları dinlediğinizde hayretle gördüğünüz noktalardan biri de bu. İkisi de birbirine zıt olarak anlıyor olayı ama ikisi de nasıl da kendini haklı görüyor.
Bir olayı farklı insanlardan dinlemeyi her zaman sevmişimdir. Böylece o kişinin bakış açısını fark edebileceğiniz gibi, bir olayın nasıl farklı boyutlarda tesir edebileceğini de görürsünüz. Kimi için sıradan bir hadise, diğerini çok üzebilir. Birine normal bir durum gözüken diğeri tarafından meydan okuma olarak anlaşılabilir. Evet, insanların bakış açıları bazen uçurumun iki ayrı yanına düşüyor.
Bizde aslında sımsıkı yapışmamız gereken bir düstur var: Hayra yormak. Olanda hayır vardır sözünü kendisine çerçeve edinen kimse hayırdan başka bir şeyle karşılaşmaz gibi geliyor.
İnsanın yapısında biraz da “hep bana”cılık ya da “ama ben haklıyım” savunması var. “Biraz mı?” diye imalı bir şekilde sordu içimdeki ses. Aslında galiba biraz değil, çokça. Dediğim gibi aynı hadise sonrası farklı insanları, bakışları dinlediğinizde hayretle gördüğünüz noktalardan biri de bu. İkisi de birbirine zıt olarak anlıyor olayı ama ikisi de nasıl da kendini haklı görüyor.
Hani bu bakış açısının farklılığında bile aslında görmediğimiz ve karşı tarafın da haklı olabileceğini anlatmaya çalışan bir karikatür vardır. Küçük bir topun yarı küresi siyah, yarı küresi beyazdır ve karşılıklı duran iki kişi diğer yarıyı göremez. Biri siyahta ısrar ederken, diğeri beyazda karar kılar. Top aslında hem siyahtır, hem beyaz.
Nedir bizi, söylediğimiz şeyi, durduğumuz noktayı ısrarla savunmaya iten? Başka doğru, başka gerçek olabileceği ihtimalini düşündürmeyen? Pek kabul etmeyecek olsak da muhataba duyulan güvenin azlığını işaret etmez mi bu durum? Sonrasında “ben bilirim” “ben haklıyım” “ben buyum” ifadeleri ile vücut bulan kibirden kaynaklanmaz mı? Kara gecedeki kara kayanın üzerindeki kara karıncanın ayak sesinden daha az kendini belli eden kibir. Kibir çok sessiz hareket eden, rengini pek belli etmeyen bir virüs. Fakat kişinin her türlü sistemine zarar veriyor.
Benim söylediğim söz doğru, şu şu şu kanıtım da var, buna rağmen bana itiraz ediyor! kibri. İnsan kendini haklı görmek istesin yeter ki! Delil getirmekteki gayreti ve getirdiği deliller ağzınızı açık bırakabilir. Öyle ki böyle zamanlarda -biraz da bıkkınlıktan- Nasreddin Hoca gibi “sen de haklısın!” demekten başka çare kalmaz. Halbuki mesele kimin haklı olup olmadığı mı sadece? Masadaki top siyah ya da beyaz. N’olmuş? Sen “din kardeşim” dediğin, ailem, canım, dostum, yavrum, büyüğüm dediğin insanın kalbini kırdın, güvenini zedeledin… “Önemli değil haklıyım ya” der misin? Haklı ama huzursuz olmayı, suratını asmayı mı tercih edersin?
Önce ortak bir zemin bulup daha sonra o tehlikeli çukura yaklaşmadan, mesele her neyse bizim açımızdan durumu anlatmak, karşımızdakini sükunetle ve gerçekten dinlemek, anlamak ve el ele ortak bir çıkış noktası bulmak varken… Evet mesai ister bu iş, vakit ister, emek ister. Her şeyi daha hızlı yoldan elde etmek, daha kısa ifade etmek, daha kolay bulmak, kısa sürede değiştirebilmek üzere kurulu hayatlarımızda bunlar için uğraşmak, ter dökmek zor geliyor. Nasıl olsa haklıyım, n’apıyım onu da böyle kabul edeceğiz kibrine sarılıp vicdanımızı uyutmak daha keyifli geliyor.
Kardeşleri karşısına çıktığında Yusuf’tan (a.s.), Mekke’nin fethinde Rasulullah’dan (s.a.v.) öğrendiğimiz bir duruş var: “Nefsimi temize çıkaracak değilim.” Verdiğimiz her kararda, yaptığımız konuşmalarda, olayları yorumlayışımızda insan olduğumuzu, yani nefsimizin bu kararda az ya da çok muhakkak bulunduğunun bilincinde olma şuuru. Bugün var gücünle savunup, safları yara yara meydan okuduğun o görüşün, masanın karşısında geçince değişirse, utanmayacak mısın? Bugün sırf aranız biraz limoni diye haksız bulduğun davranışı, yarın al gülüm ver gülüm günlerinde aynı şekilde mi hatırlayacaksın?
Ben insanım. Nefisle şeytan arasında dengede durmaya çalışan bir varlık. Nefis de şeytan da zihnimi, bakışımı, sözümü, gönlümü bulandırmak için her an gayret içinde. O zaman biraz daha dikkat, rikkat!
Rabia Gülcan Kardaş'ın Yazısı.