"Put Gölgesine Seccade Serilmez"
Huzeyfe Erdemir
Geçtiğimiz günlerde İstanbul TYB’de bir konferansa katıldım. Konferans Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in tasavvurumuzdaki yeri ve onu nasıl anlamlandırmamız gerektiğine dairdi. Konuşmacı, Seriyye Eğitim İlim Fikir Kültür Vakfı mütevelli heyeti başkanı Sayın Servet Turgut konferansta bir Müslümanın hayatına şiar edinmesi gereken şu sözü söyledi: “Put gölgesine seccade serilmez.”
İslam vahdeti merkezine almış Allah’a şerikliği her yanından yasaklamış ebedi yeni din… Müslüman da bu dinle mükellef olmuş ve eksik yer bırakmamacasına bir hiyerarşi içerisinde kendi özünü bulmuş insan… Kur’an insanın yaşama ve sır kitabı… İşte Kur’an da biz Müslümanlara Rabbimizin kıssalar halinde anlattığı hadiselerin temelinde yatan saik tevhiddir. Kimi nefsini putlaştırmış, kimi kendi eliyle yaptığına ‘Allah var ama yalnız olur mu, yardımcıları vardır’ mukabilinden bir anlayışla ibadet etmiş birçok kavim. Evet, onlar dünyadan gelip geçtiler, kiminin yerlerinde yeller esmekte, kimi ise bize öğüt olsun diye ifritlerin konakladığı harabeler halinde coğrafyamızın çeşitli muhitlerinde görülmekte. Fakat anlayışları devirden devire aktarılarak günümüzde de varlığını sürdürmekte. İşte bu anlayışlara bakılarak söylenmiş “Put gölgesine seccade serilmez” sözü ne güzel bir tasvirdir. Çağımız put gölgesinde namaz kılanlarla putları kırmak davasında çabalayanların muharebe alanı. Aslında putu yapanlarla boynunu büküp gölgesine seccade serenler arasında gizli bir anlaşma vardır. Belki namaz kılanların bile farkında olmayacağı cinsten. Meclislerinde ne de güzel namaz kılıyoruz, kazalarını aksatmıyoruz hatta biraz abartıyoruz tesbihat bile yapıyoruz kabilinden övünen insanlar gölgesinde serinledikleri putlara en çok kahrolsunu çekenler değil midir? Ama onlara, yapmayın bu gölge geçici ferahlık, ebedi karanlığa geçiş öncesi yalancı serinlik diye haykıranlara ise hep göz ucu ve istihzalı bir eda ile hallerinden emin bakanlar yine o gölge ehli değil midir?
Tabi burada aklımıza taştan, tahtadan, helvadan yapılmış putlar gelmesin hemen. Zaten insan Müslümanım diyorsa o putlara müsamahasının kendini dininden edeceğini bilir, bilmesi gerekir. Mevzu bahis olan Ehl-i Gölge ise anlayışları bozulmuş, “idrakleri iğdiş edilmiş”, manasına malikliğin muhitinden bile geçememiş Müslüman tipidir. Seccadesini serdiği gölgenin Allah huzuru ve rızası olduğu hususunda da pek emindir.
Konferans Üstad’a dair olunca aklıma Üstad’ın bu tipleri ifadelendirişi geldi. Üstad böyle tipler için “Ham Yobaz Kaba Softa” der. Yani meselelerin kabuğunda kalıcı bir eda ile özüne inemeyen, bunun yanında da geldiği yerin nihai nokta olduğunun savunucusu insan tipidir. Yani şuursuz Müslümanın tasviridir aslında bu hal. İnsan özellikle Müslümansa neyi, niçin, neden ve nasıl yapması hususunda yöntem ve anlayış sahibi olmalıdır. İşte Müslüman’a şuur katan bu söz beraberinde yöntem ve yolun şerhinin düşülmesini de gerektirir. Çünkü günümüzün en sıkıntılı hususlarından biri sayfalar dolusu anlatılan, güzellemelerle süslenen anlayışların Nasıl’ına dair bir yol ve yöntemin gösterilmeyişidir.
Putun gölgesine serilmeyen seccade Müslümanın öz benliğinde yaşattığı ve hayatını şekillendiren kahramanca bir anlayışın ürünüdür. Kahraman ise sandığımız gibi süper güçleri olan, olağanüstülükler barındıran insan değildir. Bu hususta Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in Sahte Kahramanlar isimli eserinde kahramanın ne olduğu tanımlanmıştır:
"Kahraman, birbiri üstünde yedi kubbe halinde, şu vasıfların sahibi olan insandır: (…) Evvela samimiyet, sonra iman, sonra vecd ve aşk, fikir, ahlak, cehd ve şecaat… Bu vasıfların hepsi birden toplandığı ve iman da hakikatına istinat ettiği yerde, kahraman tamam ve kamildir."
İşte putun gölgesine razı olmayan kahraman Müslüman... Üstad’ın saydığı bu meziyetler bir nevi seviye seviye halledilecek ve anlayışlara en sağlam çivilerle çakılacaktır. Bu meziyetler, tek biri atlanılamaz bir ahenk içindedir. Ve ruhta bu meziyetleri seciyeleştirmek Ehl-i Sünnet merkezli bir fikrin çileler çekile çekile sindirilmesiyle olur. Aksi halde insan ‘çok şey bilmenin’ aldatıcı süsüne kapılıp meseleyi sindiremediğinden, gölgelendiği putu görmeden seccadesinde günler geçirebilir.
İnsan eğer İslam’ın manasını ve onda bulunan eşsiz ahengi göremezse ya İslam`da suçu arar yoldan çıkar ya da bu ne güzel gölgeymiş deyip serer seccadesini putların gölgesine. Evet anlayışlarımıza putlar dikildi, gölgesine seccadeler serildi, kametini getir dur namazına denildi. Ya yanı başımızdaki putlar, onları ne zaman devirip yerine İslam’ın ulu çınarlarının serin gölgesinde cemaatler yapacağız? İmtihan burda, imtihan manada, imtihan fikirde imtihan samimiyette…
GENÇ'ın Yazısı.