Futbola yabancı olanların yaşadığı derin mahrumiyet’ yavaş yavaş ortadan kalkacağa benziyor. Euro 2008’de, kimilerine göre şansla kimilerine göre ‘tek yürek’ marşlarıyla gündeme oturan Türk Milli takımının gazetelerin birinci sayfalarında genişçe yer bulmasının ardından, bir spor haberi daha ulusal gazeteye manşet olabildi.

Yeşil Sahalarda Irkçılık

Mısırlı oyuncusu El Saka ile problem yaşayan Gençlerbirliği teknik direktörü Samet Aybaba’nın, yönetime ‘Beni bir Arap’a tercih ettiler’ demesi ortalığı karıştırdı. Taraftarlar birliği Aybaba’yı protesto etti. Alkaralar (Gençlerbirliği taraftarları), ‘ırkçılık sınırlarını aşan sözler’ nedeniyle Aybaba’yı istifaya davet etti.

Aybaba her ne kadar ‘ırkçılıkla işim olmaz’ dese de, tepkiler büyüyor. Yine Eskişehir maçında hakem hataları dolayısıyla mağdur olan bazı Trabzon taraftarlarının, Merkez Hakem Kurulu Oğuz Sarvan aleyhine açtığı “Ermeni Oğuz’a Trabzon’da soykırım” yazılı pankart, acaba bir tehlikenin yaklaştığını mı söylüyor? Ender bulunan hafıza nimetiyle bağrımıza bastığımız necip milletimiz, ırkçılığı tu kaka bilir, gereken cevabı geciktirmez. Dileriz ki, yeşil sahalarda görmek istemediğimiz bu tür utançlarla adımız çıkmaz.

Aurelio Değil Mehmet

Aslında, yabancı futbolcuların en rahat oynadığı ülkedir Türkiye. Brezilya milli takımından direkten dönüp Türk olan eski Fenerbahçeli şimdinin Betislisi Aurelio, İspanya`da, Marco Aurelio yerine Mehmet ismini kullandığının hatırlatılması üzerine, bu sorunun kendisine İspanyol gazeteciler tarafından da birçok kez sorulduğunu vurguladı ve “Mehmet ismini seviyorum. Bu şekilde anılmak ve onu kullanmak hoşuma gidiyor.” diyor.

Siyahlar Kurban Değil

Peki, dünyada durum nasıl? Geçtiğimiz ay kısaca bahsedip geçmiştik. Barça’nın Kamerunlu topçusu Eto’o, neredeyse her maç ırkçı tezahüratlara maruz kalıyor. Fransa milli takımının efsane futbolcularından Karibik asıllı Lilian Thuram da, ırkçılığa karşı tepkisini mücadeleye dönüştürmüş bir futbolcu. Irkçılığa karşı bir vakıf kuran Thuram, Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy`nin göçmen politikasını sık sık eleştiriyor. Ünlü futbolcu, ırkçılığa karşı mücadelesini ise öfkeyle değil, mantıkla yürütüyor. Siyahlara kurban rolü verilmesine karşı çıkan Lilian Thuram, "Eğer onlara kurban dersek, bu bir cellat olduğu anlamına gelir. Irkçılıkla baş edebilmek için insanların birlikte çalışması gerekiyor" diye konuşuyor. Thuram, "Hepimizin insan olduğu unutulmamalı, bir arada daha iyi nasıl yaşayabiliriz diye düşünmek zorundayız" diyor.

Yeşil Sahalarda Utanç

Genel olarak siyahî oyuncuların maruz kaldığı ırkçı tezahürat ve sataşmalar, Avrupa’da futbolun sürekli gündemleri arasında yerini koruyor. İngilizlerin icadı ile tribünlerde yayılan ırkçılık, en çok taraftarı İspanya’da topluyor. Sahaya atılan muz kabukları, siyahî topçulara gelince çıkarılan maymun sesleri bunlardan sadece bir kaçı.

İşte birkaç örnek:

Henry... Şimdilerde Fenerbahçe’nin başında olan, eski İspanya milli takım teknik direktörü Aragones - Henry arasındaki tartışma futbol dünyasına büyük damga vurmuştu. Aragones’in Jose Antonio Reyes’e Henry’i kastederek, ‘Çık o pis zenciyi sahadan sil’ demesi tepki çekmiş, teknik adam ‘Ben onu oyuncum motive olsun diye söyledim’’ sözleriyle kendini savunmuştu. Eto’o... Barcelona’nın yıldız ismi Eto’o neredeyse her maçta maymun benzetmesine uğruyor. Athletic Bilbao teknik direktörü Javier Clemente futbolcu Unai’ye tüküren Eto’o’ya ‘Düne kadar ağaçta oynayanlar şimdi yere inip insanlara tükürüyor’ demişti. Sturm Graz - M. United maçı... M. United Sturm Graz’ı yeniyor ve Avusturya Kulübünün Başkanı Hannes Kortnig gelen tepkiler üzerine şu açıklamaları yapıyor: ‘Biz koskoca Manchester United’a karşı kaybettik. Sıradan bir zenci sürüsüne değil.’

Futbolda vefa diye bir şey var

- Bir teşekkür yazısı-

Onun Türk futbolunda önemli bir yeri var. Sadece yetiştirdiği futbolcuların yeşil sahalardaki başarıları değil onu önemli kılan. O futbolcular şimdi teknik direktör veya yorumculuk yapıyor, Türk futbolunun çıtasını yukarıya taşımaya çalışıyor.

Ekrem Karaberberoğlu adını daha önce duydunuz mu? Duymadıysanız, tanıştıralım. Hakan şükür, Bülent Uygun, Turan Sofuoğlu, Recep Çetin, Engin İpekoğlu, şaban Yıldırım, Aykut Yiğit, Nejat Ersin, İlker Yağcıoğlu ve daha bir çok futbolcunun hocası.

İşte bu önemli futbolculardan, Bülent Uygun, bugün Anadolu kulüplerinin devriminin öncüsü. Sivasspor’u Türk Futbol Tarihi’ne yazdırdı. İki sezonda ilk yarıyı lider bitiren Sivasspor’un teknik direktörü. Diğeri Türk Futbolu’nun kralı Hakan şükür. 3 kez gol kralı oldu. Her zaman tartışıldı, hala tartışılmaya ve gündem olmaya devam ediyor.

İki önemli spor adamı Bülent ve Hakan, bir ahde vefa olarak Ekrem Hocayı hacca gönderdiler. Bülent Uygun, “Hocamızı sırtımızda taşısak azdır. Hakan ile birlikte, hocamızın hayır duasını almak için kendisini hacca göndermek istiyorduk. Bu sene nasip oldu” demişti. Ekrem Hocayla konuştum, Hac’dan döndükten sonra. Mutluluktan uçuyordu. Evlatlarım dediği öğrencilerinin bu jesti karşısında çok mutlu olmuştu. Allah kabul etsin. Biz de Hakan Şükür’e ve Bülent Uygun’a teşekkürlerimizi sunuyoruz buradan.

Çekil aradan kriz, değme takımların keyfine

Ekonomik kriz futbolun ensesinde. Kriz öncesinde rakamlar, dünya futbol piyasasının yıllık yaklaşık 225 milyar dolarlık büyüklüğe ulaştığını gösteriyordu. Rekabette dünya devlerinin gerisinde kalan Türk takımları, her alanda olduğu gibi futbol pazarından da yeterli payı alamıyor.

Çeşitli nedenlerle Türkiye`de futbol pastası 500 milyon dolarda kalırken, ‘dört büyükler` dediğimiz Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray ve Trabzonspor’dan hiçbiri Avrupa`nın en büyük 20 takımı arasına giremiyor. Bütçeleri karşılaştırıldığında Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor`un toplamı, 320 milyon dolar büyüklüğündeki Manchester United bile etmiyor.

Avrupa Kulüpleri İflasın Eşiğinde

Avrupa Ligleri’nde (özellikle İspanya) ikinci ligler birçok takım iflas bayrağını çekmiş durumda. Yakın zamanda 1. Lig takımlarının formaları reklamlarla dolabilir. Peki, Türk futbolunda durum ne alemde? Büyük baskılar yıldız futbolcu transfer ederek koltukta kalabileceğini fark eden Türk kulüpleri patronlarının, kriz için yeterli önlemi alıp almadığı tartışma konusu.

Ses getirecek futbolcu transferleriyle marka olabileceğini sanan ‘başkanlar’ ileride ne gibi sorumlulukların altına gireceklerini ‘düşünüyor’ gibi görünmüyor. Eee zaten, ‘eh be ağabeycim, bir futbolcuya bu kadar para yatırılır mı, zarardır, ziyandır’ diyen de, kalmadı!


İbrahim Özkahyaoğlu'ın Yazısı.