Mert Güler

Sizlere Gıfarî’den selam getirdim kardeşlerim. Hem de ne kıymetli bir selam…

İslam’ın mesihi, Peygamberimiz (s.a.v.)’in mahremi, sır dostu Ebu Zer el-Gıfarî’den gönüller dolusu selam…

Ebu Zer’in kardeşi Üneyse Mekke’den haber getiriyor abisine. Mekke’de bir peygamber var diyor. Vallahi o zat hakkı bildiriyor, doğruyu söylüyor, iyiliği emrediyor, kötülükten de sakındırıyor. Bunu duyan Ebu Zer durabilir mi yerinde? Alev alev yanıyor Üneyse’nin söyledikleriyle doymuyor, tersine iştahlanıyor. Alıyor eline bir değnek, az bir azıkla Gıfarî’den Mekke’ye kutlu bir yürüyüşe çıkıyor.

Beytullah’a varınca ahvalini kimseciklere anlatmıyor. Üç gün Üç gece bekliyor; Peygamberimiz (s.a.v.)’e ulaşabilmek için bir işaret arıyor. Rızkı veren Allah, zemzemle karnını da doyuruyor susuzluğunu da gideriyor Ebu Zer’in.  Çünkü O, er-Rezzak; yarattıklarına rızkı veren… Üç gün boyunca içtiği zemzemle kilo bile aldığı söyleniyor Ebu Zer’in.

Biçare Ebu Zer’i gören Hz. Ali evine alıyor ve dinliyor yolcuyu. ‘’İşittim ki burada bir peygamber varmış. Ona kavuşmak için buraya geldim.’’ diyor Ebu Zer. ‘’Sen doğruyu buldun, akıllılık ettin. Bu zât Allah`ın resulüdür, hak peygamberdir.’’ diyor Hz Ali. Alıyor yolcuyu Peygamberimiz (s.a.v.)’in yanına götürüyor.

Peygamberimiz (s.a.v.)’in mübarek yüzünü görünce es-Selamu Aleyküm diyor Ebu Zer. İslam’ın ilk selamını veriyor ve bu şekilde selam veren ilk kişi oluyor. Hattatlara sanat olan, yeryüzüne imza atan bir selam bu. Es-Selamu Aleyküm…

Ne güzel bir buluşma, ne kutlu bir şeref…

Bu kavuşmayla Ebu Zer, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in okuduğu kelime-i şehadeti tekrar ederek Müslüman oluyor. Ömrü boyunca diliyle getirdiği şehadeti hayatının da tam merkezine oturtuyor ve hakkıyla bu şehadeti yaşıyor. Elhamdülillah…

Peygamberimiz (s.a.v.)’in ‘’Kavminin yanına dön’’ emriyle Gıfar’a dönüyor Ebu Zer. Burada İslâmiyeti anlatmaya başlıyor. Kabile reisi Haffaf ve kardeşi Üneys olmak üzere zamanla bir çok kişinin Müslüman olmasına vesile oluyor. Hicrete kadar da bu hizmete devam ediyor.

Hendek Savaşı’ndan sonra Ebu Zer bu sefer Medine’ye kutlu bir yürüyüşe çıkıyor. Peygamberimiz o zaman Medine kapılarında Ebu Zer’in gelişini bekliyor. Ebu Zer Medine’ye yerleşiyor ve Peygamber Efendimiz (sav)’in yanından hiç ayrılmıyor. İlmine ilim, gönlüne sevgi katıyor. Peygamberimiz (s.a.v.) de çok seviyor Ebu Zer’i. Ona iltifatlarda bulunuyor, mahrem meselelerini bile konuşuyor.

Ebu Zer zahitliği ile bilinir oluyor. Yani Allah yolu için tüm beşerden vazgeçen… O en anlamlıya erişebilmek için dünyevi zevklerden uzaklaşıp kendini ahirete adayan bir Ebu Zer’di. Hiçbir zaman mazeret adamı olmadı. Devesinin yürüyecek takati kalmayınca onu bı¬rakıp, yükünü sırtına yüklenip çöl yollarını tek başına yürüyerek geçti. Gayesinden asla vazgeçmedi. Zahitliğin tek şahidiydi. Peygamberimiz (s.a.v.) ‘’O yalnız başına yürür, yalnız başına yaşar, yalnız başına ölür.’’ buyururlardı. (Üsdü’l-Gàbe, 5: 188)

Ebu Zer, Resulullah (s.a.v.)’den kendisine tavsiyede bulunmasını isterdi. Peygamberimiz bir gün şöyle buyurdu:

“Ya Ebu Zer, sana Allah korkusunu tavsiye ederim; çünkü Allah korkusu her şeyin başıdır.’’ (Hilye, 1: 168)

Ebu Zer hep bu tavsiyelere kulak verdi. Hayatını bu tavsiyeler doğrultusunda devam ettirmeye çalıştı.

Ebu Zer’e kulak verelim kardeşlerim…

Bir de onun rivayet ettiği bir hadis-i şerif ile bitirelim:

Bir gün mescide girdim. Resulullah Efendimiz (s.a.v.) yalnız oturuyordu. Ben de yanına oturdum. Buyurdu ki: Ya Ebu Zer, mescide girince iki rekat namaz (tahıyyet-ül mescid) kılmak gerekir. Kalk kıl.

Altından ırmaklar akan cennetleri hatırlamak için mescidler meskenimiz olsun kardeşlerim… Dünyada da ahirette de altından ırmaklar akan mescidlerde buluşalım inşallah…

Ebu Zer’in (r.a.) zahitliğini, cesaretini ve kuvvet-i maneviyesini örnek alabilmemiz ve hayatımıza ilmek ilmek dokuyabilmemiz duası ile…

Zamanın Ebu Zerleri seni çok özledi efendim…

Ebu Zer El-Gıfarî buradaydı…

Altından ırmaklar akan bir meskenden; Safranbolu Lütfiye Kaçak Camii’nden Selametle…


GENÇ'ın Yazısı.