İnsan Okuyarak Öğrenir Severek Anlar
Sefere çıkmak, yepyeni ve macera dolu yolcuklara atılmak insanı yetiştiren, dünyayı anlama imkânı sağlayan bir yoldur. Farklı kültürleri görebilme, ülkeni bir de dışarıdan gözlemleyebilme yönüyle de “büyüme” yolunda önemli bir yöntem… Bu ufukla dünyayı, Müslüman beldeleri, zulüm altındaki mazlum coğrafyaları anlamaya çalışan; enerjisiyle “ben varım!” diyebilen kıymetli bir ağabeyimiz var: Adem Özköse… Kendisiyle hem seyyahlığı hem de yeni kitabı Rotamız Âlem-i İslam’ı konuştuk…
Adem Özköse 1978 Samsun doğumlu. Kendisi yıllarca gazeteci kimliğiyle Müslüman beldeleri, mazlum coğrafyaları gezdi; belgesel ve programcılık yaptı. Evli ve 4 çocuk babası olan Özköse’nin yayınlanmış 5 kitabı bulunuyor.
Yeni kitabınız hayırlı olsun… “Rotamız Âlem-i İslam” diğer kitaplarınız gibi ümmet derdine sahip. Hazırlık süreci ve ortaya çıkış serüveninden bahsedebilir misiniz?
Rotamız Âlem-i İslam da diğer kitaplar gibi yollarda tuttuğum notlardan oluştu. Kitapta Türkmen Dağı’ndan Zanzibar’a, Prizren’den Açe’ye, Keşmir’e, Halep’e, Aden’e ve yeryüzünün farklı coğrafyalarına dâir şahit olduklarım, yaşadıklarım, içimde biriktirdiğim duygular bulunuyor. Rotamız Âlem-i İslam’da ayrıca Gazze’ye yönelik kuşatmayı kırmak için 2010 yılında gerçekleştirdiğimiz yolculuğumuzu da yazdım. Bir aya yakın süren bu yolculuktan büyük tecrübeler edinmiştik. Tıpkı Mavi Marmara gibi Filistin Özgürlük mücadelesi açısından önemli bir sefer olan bu yolcuğu bizden sonraki nesillere aktarmak istedim.
Rotamız Âlem-i İslam’ın kapağında çok özel bir tasarım var. Bu çizim kitapta seyyahlığa devam ettiğinizi mi gösteriyor? “Adem abi yolculuğa devam ediyor” diyebilir miyiz?
Yolculuk benim için artık bir yaşam tarzı. İçimde hep hayaller, yepyeni ülkeler, gidilmemiş şehirler var. Dünyadaki hayatımın sonuna kadar dört şeyi hiç bırakmak istemiyorum. Bunlar; okumak, yazmak, gençlerle ilgilenmek ve seyahat etmek. Yolculuk insana yepyeni dünyalar, bambaşka ufuklar açar. Kitaplarda bulamayacağınız soruların cevabını çoğu kez yollarda bulursunuz. Yol bir öğretmendir. İnsan seyahat ettikçe öğrenir, öğrendikçe keşfeder. Keşfettikçe de evrene, varlığa, hayata, siyasete bakışı değişir. Yolculuk aynı zamanda kadim zamanlardan beri Müslümanlar için ilme ulaşmanın yegâne vasıtalarından biri olmuş; büyük âlimlerden dersler almak için İstanbul’dan Şam-ı Şerif’e, Kahire’den Endülüs’e, Isfahan’dan Buhara’ya kadar farklı coğrafyalara yolculuklar yapılmıştır. Yolculuk insanı yeniler, hayatına yeni bir hareket, yeni bir ruh, yepyeni bir nefes katar.
Kitapta öne çıkan, özellikle bahsetmek istediğiniz; sizde farklı hissiyatlara sebep olan yerler olmuştur muhakkak. Bizimle paylaşabilir misiniz?
Yolculuk insana yoğun şekilde yaşanmışlık hissi veriyor. Bundan dolayı her yolculuğun iç dünyamda farklı bir yeri var. Fakat Halep’te bombalar altında geçirdiğimiz günler, insanların ölümlerine şahit oluşum, Türkmen Dağı’ndaki yiğit Türkmen gençleri, dünyanın öbür ucundaki Açe’de ecdadın izlerini sürmek benim için çok özeldi. İki kez ziyaret etme imkânı bulduğum Zanzibar’da geçirdiğim günler de aklımdan çıkmıyor. Bu yolculuklar esnasında birçok hatıra biriktirdik. Fakat Filipinlerin başkenti Manila’da girdiğimiz bir lokantada yemek sonrası ben hesabı ödemek isteyince “sizin hesap Davos’ta ödendi, siz hesap ödemeyeceksiniz” diyen Filistinli lokanta sahibini hiç unutmuyorum.
Yolculuklarınızda sırt çantanızda genelde daha çok neler olur?
Sırt çantamda mutlaka mealli bir Kur’an, harita, yazmak için not defteri, kitaplar ve gideceğim ülke ile ilgili önceden yaptığım araştırmalara dair notlar vardır. Fotoğraf makinemi de yanımdan ayırmam. Bunların dışında yanıma pek fazla şey almamaya çalışırım. Puşkin mutlu olmak istiyorsan “Az insan ve az eşya” diyor. Bu yol için de geçerli. Yolda biraz yüklerimizden kurtulmalı, hafiflemeliyiz. Basitlik ve sadelik yolda da işinizi bir hayli kolaylaştırır.
Genç seyyah adaylarına mutlaka okumalısınız dediğiniz yol kitapları, mutlaka görmelisiniz dediğiniz şehirler var mı?
Rotamız Âlem-i İslam kitabının sonunda genç seyyahlar için bir okuma listesi de hazırladım. Çünkü okumadan yapılan her yolculuk eksiktir. Rahmetli Turgut Cansever “İnsanı insan yapan bakma tavrıdır” diyor. Ülkeleri, gidilen şehirleri daha iyi anlamak, daha iyi hissetmek için kitapla zenginleşmiş bir bakma tavrına sahip olmalıyız. Klasik seyyahlarımızdan İbn Battuta, İbn Cübeyr, Evliya Çelebi mutlaka okunmalı. Abdurreşid İbrahim Efendi’nin “Âlem-i İslam” kitabı, Şibli Numani’nin “Anadolu, Mısır ve Suriye Seyahatnamesi” ve Muhammed Esed’in “Mekke’ye Giden Yol” kitabı şahane kitaplar. Ayrıca Cengiz Çandar’ın “Benim Şehirlerim”, Özcan Yurdalan’ın “Mavi Çöl”, Nuri Pakdil’in “Batı Notları”, Hakan Albayrak’ın “Bismillah Otel”i, F. Hande Topbaş’ın “Kuş Uçar Kervan Geçer” isimli kitabı genç seyyahlara tavsiye edebileceğim, ilk aklıma gelen kitaplar. Gidilecek şehirlere gelince: Kudüs’ü, Saraybosna’yı, Mostar’ı, İsfahan’ı, Kahire’yi, Gazze’yi, Marakeş’i, Lahor’u, Zanzibar’ı mutlaka görmek lazım. Afrika’yı gezebildiğimiz kadar gezmeli, Orta Asya’yı da asla ihmal etmemeliyiz. Batı veya Latin Amerika Ülkeleri de gezi rotalarımızda olursa güzel olur.
Seyahatler, zorlu coğrafyalardaki programlar derken bir de ev hayatınız; aileniz var. Tüm bunlar oldukça yoğun bir görüntü çıkarıyor aslında… Bu arada yazmaktan, kitaplardan da vazgeçemiyorsunuz. Gençlere tavsiye niteliğinde; yazmak ve okumakla alakalı neler söylemek istersiniz?
Ben de bazıları gibi dünyada acelesi olanlardanım. Vaktimizin kısıtlı olduğunun farkındayım ve yapabileceğim kadar çok şey yapmak istiyorum. Aşk ve heyecanla 24 saatin yanına bir 24 saat daha ekleyebilirsiniz aslında. Bu matematiksel olarak çok fazla izah edilecek bir şey olmasa da ben zamanın genişlemesi diye bir şeye inanıyorum. İyi bir yazar olmak için ise öncelikle iyi bir okuyucu olmak gerekiyor. Sürekli okumalı, elimizden kitap düşmemeli. Fakat hakikatin özünün kalpte saklı olduğunu, okuduklarımızın zihnimizi, yazma kabiliyetimizi geliştirirken içimizi güzelleştirmesi gerektiğini de asla unutmamalıyız. Ayrıca insan okuyarak öğrenir severek anlar. Yazarken çok fazla kasmaya, sisli bir hava oluşturmaya gerek yok. Ben okuyucu ile sohbet eder gibi rahat, sürükleyici ve anlaşılır bir dil kullanmaya çalışıyorum. Merhum Cahit Zarifoğlu “Sanat eserinin insana söylemesini bilen bir ağzı olmalı” diyor. İşte biz bu ağzı bulmaya çalışmalı ve Mevlana Hazretlerinin “Ne kadar bilirsen bil; söylediklerin karşıdakinin anladığı kadardır” sözünü kulaklarımıza küpe yapmalıyız diye düşünüyorum.
Yeni kitabınız Rotamız Âlem-i İslam tekrar hayırlı olsun.
Teşekkür ederim.
İyi ki yapmışım dediğiniz 3 şey?
İyi ki hafızlık yapmışım, Arapça öğrenmek için Şam’a gitmişim ve iyi ki yolculuklarımı kâğıda döküp kitap haline getirmişim.
“Okumadan olmaz” dediğiniz 3 kitap?
Kur’an’ı Kerim, Riyazü’s Salihin ve Hayatü’s Sahabe.
Elinizde bir mikrofon olsa ve tüm dünyayı değiştirebilecek bir cümle hakkınız olsa... Ne söylerdiniz?
“Bu ayrılık - gayrılık yeter: Müslümanlar artık birleşin!” diye haykırırdım.
Salih Yüzgenç'ın Yazısı.