Müslümanlar olarak bizlerin, doğrunun yanında yanlışın karşısında durmak gibi bir vecibemiz var. Gerçek İslami duruş budur. Birisi, sırf bizim dinimizden diye, sırf bizim klanımızdan diye onun her yanlışını savunamayız. Yoksa yarın öbür gün bir başkası çıkar, mesela: Teravih namazının sekiz rekât olarak da kılınabileceğini söyleyenlere karşı; (haşa) sanki kendisi de bir küçük ilahmışçasına “Bak sekize indirmeye kalkma, kafamı bozarsan otuz dörde çıkarırım” diye haddi aşabilir.

Tehlikeli bir trend. Ülkemizde İslam, giderek bir inanç olmaktan çıkıp kimlik haline geliyor. Kimilerinin kulağına hoş geliyor olsa da yanlış. Çok yanlış. Bu durum, İslam inancını bozulmaya hatta çöküşe götürecek bir truva atı. İslam’ın giderek bir kimlik haline gelmeye başlaması; etnik, ideolojik yahut kültürel kimlikler gibi yer yer asli içeriğinden bağımsız olarak, bir grup aidiyeti göstergesi haline gelmesi demek. Bu da içinin boşaltılmasıyla eş anlamlı.

Gündemdeki din eksenli tartışmalara göz attığınızda, artık; ülkemizde, insanların dini savunmak adına, dine aykırı tavırlar içine girmeye başladıklarını göreceksiniz. Çünkü din, inanç olmaktan çıkarılıp, grup aidiyeti belirten bir etiket mesabesine indirgeniyor. Dikkat!

İşte size bir örnek: Geçtiğimiz günlerde bir İlahiyat Profesörü (hem de Profesör) “Namaz kılmayan hayvandır” şeklinde bir söz söyledi. İlgili şahsın, sadece Müslüman olmayanları değil, çoğunluğu Müslüman olan geniş kitleleri dahi rencide eden sözleri, doğal olarak tepki çekti. Sonra; Müslümanlığı “kimlik” olarak benimseyen bir kısım insanlar, söz konusu kişiyi destekler, savunur, mazur gösterir paylaşımlar yapmaya başladılar bilhassa sosyal medyada. Çünkü onlar için bu noktada; sözün doğruluğunun yanlışlığının önemi kalmamıştı. Onlar için önemli olan; o sözü eden kişinin kendileriyle aynı kimliğe/gruba ait olmasıydı.

Üstelik bu klan savunmasını bilgili yahut zekice bile yapamıyorlardı. Neymiş: “İnsan düşünen hayvandır” diyen Aristoteles’e laf söylemeyenler neden “Namaz kılmayan hayvandır” diyen bu adama tepki gösteriyorlarmış...

Elmalar çarpı armutlar eşittir gazoz ağacı... Öncelikle Aristoteles, bundan yaklaşık 2.400 yıl önce yaşamış. Bırakın İslami düşünce şeklini, daha Hristiyanlık bile ortalarda yokken bu dünyadan gelip geçmiş. Yani kendisi İslam’ın tezlerine bir antitez olarak dile getirmemiş söz konusu felsefi kanaatini. (Ama tabi bu argümanı kullananlar, Aristoteles’in bir İslam düşmanı olduğunu sanıyorlardır. Buna eminim.) İlginçtir; mevzuubahis şahıs da Araf suresi 179. ayette geçen “bel hum edall” (aşağıların aşağısı, hayvanlardan dahi daha aşağı) ifadesini kullanarak güya gafına meşruiyet kazandırmaya çalışmıştı. Aynı şekilde alakasız, zorlama bir bağlantı kurma çabası ve yine aynı şekilde içine düşülen acınası, komik durum. Söz konusu ayette “hayvanlardan daha” aşağı ifadesi Müslüman “kimlikçi” arkadaşların sandığının aksine; namaz kılmamakla ilgili değil Aristoteles’le aynı düzlemde kullanılıyordu. (Okusalardı anlarlardı.) Belki doğrudan aynı şeyi söylemiyorlar ama aynı düzlemdeler. Çünkü Rabbimiz, ayette; temelde düşünmeyen insanlar için kullanıyor söz konusu ifadeyi. Ayrıca Aristoteles bunu bir kısım insanlara hakaret amaçlı da söylemiş değil. İnsanı hayvandan ayıran özelliğin düşünme yetisi olduğunu anlatmaya çalışıyor sadece. Ama işte düşünen insanlardan değilseniz...

Hülasa; ister Profesör olsun ister allame isterse de yalın bir mümin; her kim yaparsa yapsın, herkimden gelirse gelsin; yanlış yanlıştır arkadaşlar! Müslümanlar olarak bizlerin, doğrunun yanında yanlışın karşısında durmak gibi bir vecibemiz var. Gerçek İslami duruş budur. Birisi, sırf bizim dinimizden diye, sırf bizim klanımızdan diye onun her yanlışını savunamayız. Yoksa yarın öbür gün bir başkası çıkar, mesela: Teravih namazının sekiz rekât olarak da kılınabileceğini söyleyenlere karşı; (haşa) sanki kendisi de bir küçük ilahmışçasına “Bak sekize indirmeye kalkma, kafamı bozarsan otuz dörde çıkarırım” diye haddi aşabilir.

Keza; din, sadece profesörlere, âlimlere inmedi arkadaşlar! Sadece İlahiyat profesörlerine bildirilmedi. Biz de biliyoruz ki Müslümanız. Kimileri, dinin kendilerine ait, kurallarının kendi uhdelerinde olduğunu düşünebilir, savunabilir. Geçiniz! Velev ki öyle... İmanımız sadece bize ait!


Sinan Özgenç'ın Yazısı.