M. Huzeyfe Erdemir

Evet, bir bayram daha nihayetlendi... Gelişini sevinçle karşıladığımız gidişi kalbimize hüzün dolduran ve bir dahasına kavuşacağımızın belirsizliğiyle yanıp tutuştuğumuz Ramazan ayını geride bıraktık. Ramazanın keyfiyeti hususunda birçok şey söylenmiştir bugüne kadar. Kimi fakirlerin halinden anlamak der bu aya kimi sıhhat bulmak tarafından yaklaşır kimisi de iftar ve sahur heyecanıyla anlatır bu mübarek ayı. Fakat Ramazan ruhunda öyle bir hasleti barındırır ki her söyleneni bir kenara atıcı ve insanı ruhundan yakalayıcı ulvi bir haslet. Ramazan, özünde insana takva ehli olmanın ve bunun için çalışmanın anahtarlarını verir. Çünkü Ramazan helallerden uzaklaşma ayıdır aslında. Hani şu yenmesinde hiçbir yasağın olmadığı helal yemekler, içilmesinde hiçbir sıkıntı bulunmayan sular… Tüm bu helalleri sırf Allah rızası için terk etmenin adıdır. Bu sebeple şunu demeliyiz ki helalden Allah rızası için uzaklaşmak takva ve bunun yılımızda en azından bir ay için fiiliyatıysa Ramazan’dır.

İnsanlar, Kur’an’ın belirttiği gibi “Baksana, biz insanların kimini kiminden nasıl üstün kılmışızdır! Elbette ki ahiret, derece ve üstünlük farkları bakımından daha büyüktür.” (İsra-21) derece derece yaratılmıştır. Dünyadaki dereceler zenginlik, karizma, makam vb. olabilir. Asıl derece ayetinde belirttiği gibi ahirette olan derecedir. İşte bu derecelerin en önemlilerinden birisi insanların ona ulaşmak için canla başla çalışmaları gereken takvadır. Takva, Allah yolunda ömür tüketmek, onun koyduğu kurallar etrafında pervane olmaktır. Aynı zaman da takva insanın sırf Allah rızası için helallerden dahi vazgeçebilmesinin adıdır. Mallarından, çocuklarında, çok sevdiği ticaretin, eşinden vs. Tüm bunları yapsın ki Allah’ın rızasına düçar olsun. Aslında insan takvaya ulaşma yoluyla özüne döner ve kendisini tanımaya başlar. Çünkü onun etrafı dünyalık birçok engelle çepeçevre çevrilmiş vaziyettedir. Onları aşıp asıl hedefinin ne olduğunu hatırlaması gerekmektedir. İşte burada insan haramlardan uzak durmayı, elinden geldiğince yaparak ve bunun yanına da helallerden dahi yüz çevirmek özelliğini ekleyerek Rabbinin izniyle takvaya ulaşır. Bu uğur da çalışmak ne zor ama ne de mükafatlı bir uğraştır.

Günümüz dünyasının, kavramların içini boşaltıcı canavarı dişlerini Takva kavramımıza da geçirmiştir maalesef. İnsanlar asıl hedefleri olan bu hadiseyi yanlış anlamlandırarak nefslerine ağır gelen olayları takva ambalajına sararak kendilerini rahatlatmaktadır. Mesela bir bayan modanın kurbanı olmuş haliyle giyimi ve kuşamı ile İslam’ı yansıtmamaktadır. Bu bayana derseniz mesela ‘Ablacım bu giydiğin elbise İslam’a aykırıdır, Allah’ın Kur’an da belirlediği sınırlarla örtüşmemektedir’ hemen size şöyle bir karşılık verir ‘Olur mu canım o senin dediğin şekliyle örtünme bu işin takvası’. Bu yanıtı verir ve içini rahatlatır yoluna devam eder. Takva onun nefsine hoş gelmeyen şeyin bahane aracı olmuştur. Yine hakeza israfın had safhada olduğu hayatları yaşayanlarda hadiselere ‘o işin takvası’ ambalajını yapıştırır ve kendilerini rahatlatırlar. Ama bizim amacımız öncelikle kavramlarımızı hakkı olan yere koymak sonra da kendimizi bizden istenen hayatı yaşamaya odaklamaktır. Yani şu hassasiyete sahip olmak ne de güzeldir: Meselenin aslını öğrendiğinde ‘bu işin takvası bu ise benim yolum yanlıştır hemen dönmeli ve takvasını yapmak için uğraş göstermeliyim’ deyip gönlünü bu hale alıştıran insan…

Yazının başında dediğimiz gibi bir Ramazan’ı daha geride bıraktık. Ama Ramazan’ın anlayışlarını ve özünü geride bırakmak yapmamamız gerekendir. Çünkü Ramazan aslında hayatımızı toptan kuşatan bir anlayışın kısa bir kesitidir. Derece derece haşr edileceğimiz güne hazırlığımızın manifestosudur. Evet helalden vazgeçebilen Takvayı bulur, bu kavramın hakikatini teslim eden, nefsine değil de öz ruhuna mal eden insan ise bu yolda her daim emin adımlarla yürür biiznillah. Allah bizi bu uğurda nasiplilerden eylesin.


GENÇ'ın Yazısı.