Gazze Milat Olsun: Değişim İçin 40 Teklif
Düşmana bir borcumuz vardır, o da adil olmaktır. (Aliya İzzetbegoviç)
Gazze’de bir dram yaşanıyor. Aslında yaşananı tarif edecek kelime yok sözlüklerde.
Yahudiler, Hitler’in soydaşlarına yaptıklarını tarif edilemez, anlatılamaz buluyorlardı.
Bugün kendilerinin Gazze’de yaptıkları bir kez daha sözü tüketti.
Yaşanan insan soyunun nerelere düşebileceğini göstermesi açısından ibretlik.
Sen yüreği yanan kardeşim, ne yapacaksın?
Yaşıyorsan bir tepkin olacak muhakkak; bu ne düşündün mü hiç?
Çok şeyler söylendi, yazıldı, çizildi.
Maddi imkânlar seferber edildi, ediliyor.
Eller her fırsatta Gazze diye açılıyor; yaşlı gözler, acı ile burulmuş yürekler dua ordularını seferber ediyor.
Kısa vadede yapılacak belli:
Güç ve şiddet kullanımına karşı daha güçlü bir irade -gerektiğinde şiddetle- devreye girecek.
Saldırı ve bombalama haftalardır devam ettiğine göre böyle bir irade yok demek ki…
Mevcut olsa bile olup bitenden rahatsız olmadığı müddetçe –ki şu an durum böyledir- o gücü İsrail’in yanı başına yazmak gerekecek.
Bu İsrail’in tavrı kadar ciddi bir meseledir.
14 milyonu temsil eden, topu topu 50 sene ömürlü bir devlet bu derece nasıl gaddarlaşabiliyor?
Herkesi nasıl sus pus kılabiliyor?
Vicdanlar bu kadar kör ve sağır mı?
Değilse onları nasıl etkisiz, bir şeyler yapmak isteyeni nasıl böyle çaresiz ve çözümsüz bırakabiliyor?
Yaktığı, yıktığı, öldürdüğü yetmiyormuş gibi bir de toplanan onca yardımın ulaşmasına engel oluyor İsrail.
Nasıl?
Bunlar, soğukkanlılık ve itidali muhafaza etmeye çalışarak cevaplamamız gereken önemli sorular.
Evet, kim bu insanlar?
Neden bu kadar hınç ve kin dolular?
Ne için, nereye varmaya çalışıyorlar?
Onlara tüm bu krediyi açanlar neye istinaden bunu yapıyorlar?
Anlamamız, zihin yormamız gereken bir durumla karşı karşıya olduğumuz ortada.
Bu kısa vadeli bir çözümden öte bir şey.
Bu uzun vadeli bir çaba gerektiriyor.
Siyonist Yahudi’deki bilenmişliği, kini ve utanmazlığı iyi okumalıyız.
Son elli senedir bu nefret psikolojisi ile yetişmiş nesiller var; bunları tanımalıyız.
14 milyon insanı temsil ettiğini söyleyen bir avuç çılgının dünyanın gözünün içine baka baka bu katliamı nasıl işlediğine, tüm tepkilere rağmen buna pervasızca nasıl devam ettiğine dikkat kesilmeliyiz.
Bu insanlar nasıl böyle davranabiliyorlar?
Herkesin düşmanlığını üzerine çekmek pahasına nasıl bu vahşete karar verebiliyor ve gözlerini kırpmadan bunu fiiliyata dökebiliyorlar?
Nedir bunun arkasındaki psikoloji?
Nedir bunun arkasındaki nefret ve hınç?
Sorun bu psikoloji ile yüzleşmekte.
Sorun bu psikolojiyle nasıl mücadele edeceğini belirlemekte.
Sorun bu psikolojinin karşısında nasıl bir halet-i ruhiye ile donanmak gerektiğini bulabilmekte.
Bu soruyu sormak araştırmayı, okumayı ve düşünmeyi getirecek.
Yahudi’yi, tarihini, rolünü ve hedeflerini öğrenecek ve düşüneceğiz.
14 milyon insanın 6,5 milyarlık dünyada nasıl bir işlevi olduğunu görecek ve hayrete düşeceğiz.
Bu ise yeni bir bilincin kapısını açacak.
Değişeceğiz.
Dünyaya bakışımız değişecek.
Hayata, olup bitene, geçip gidene yaklaşımımız farklılaşacak.
Biz, artık eski biz olmayacağız.
Biz değişirsek dünya da değişecek.
Yaşanan acılar tekerrür etmeyecek.
Bir avuç Siyonist tüm dünya ile böyle alay edemeyecek.
Ama bu bir süreç gerektiriyor.
Süreç irade ile oluşur.
Gazze bu sürecin “bismillah”ı olsun.
İlk adımı yani…
Gazze, değişim kararımızın ilk adımı olsun.
İşte değişmek isteyene 40 teklif:
Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.