Cemil Meriç`in Gururu
Eşref Aydoğmuş
Ümit Meriç’e babanız rahmetli Cemil Meriç ile yaşadığınız ve unutamadığınız bir anınızı bizimle paylaşır mısınız diye sorduk, bakın hangi cevabı aldık:
Unutamadığım hatıra olarak şunu söyleyebilirim. 80 darbesinden önce biliyorsunuz Türkiye’de kardeş kavgası vardı. Her gün bizim kanımız akıyor, yavrularımızın kanları akıyordu. Çocuklarımız birbiri ile kavga ediyordu. O yıllarda bir gün İslam Edebiyat Fakültesinin giriş katındaki Amfi 8’de ders veriyordum. Koridorlarda çok elektrikli bir hava vardı. Koşuşmalar, bağrışmalar, küfürleşmeler oluyordu. Bense hiç bu gürültüleri duymazdan gelerek aşağı yukarı 30-40 kişilik bir öğrenci grubuna ders veriyordum. Öğrenciler derse gelmeye korkuyorlardı olaylar olduğu için. Birden kapı şiddetle açıldı. Kapının önünde o zamana kadar hiç görmediğim, tanımadığım karanlık yüzlü bir zat ve onun arkasında ona benzeyen başka çehreler belirdi. Döndüm ve “Buyurun ne istiyorsunuz dedim. En öndeki dedi ki:
- Öğrencileri istiyorum yürüyüş var dışarıda onlar da katılacaklar. Ben de:
- Siz kim oluyorsunuz, dedim.
- Biz eylem yapıyoruz dedi, öğrencileriniz de bu eyleme katılacaklar…
Sınıfta donmuş gibi bir hava vardı. Öğrenciler ne diyeceğimi merak ediyorlardı. Dedim ki:
- Öğrencilerimi size vermeyeceğim. Sizin düzenlemekte olduğunuz yürüyüşe katılmalarına müsaade etmeyeceğim. Çünkü bütün bu öğrenciler buraya sizin arkanızda yürüyüş yapmak için değil benim anlattığım dersi dinlemek için geldiler. Anneleri ve babaları onları Anadolu’nun bir köşesinden bin bir türlü mahrumiyet içerinde zor işlerde çalışarak burada okutuyorlar. Onlar da buradan öğretmenler olarak ayrılacaklar. Ben de bu kürsüde onlara ders vermek için para alıyorum, dolayısıyla sizin bu hoyrat teklifinize hayır diyorum. Dışarıya çıkınız ve kapıyı kapatınız dedim.
O gün bu zatın girdiği bütün amfilerdeki hocalar öğrencileri bırakmış, telaşla odalarına çıkmışlar. Çıkmayan tek hoca ben olmuşum. Talebelerine sahip çıkan tek hoca yani. O karanlık yüzlü adam o kadar kararlı olduğumu gördü ki kapıyı sert bir şekilde çekti ve gitti.
O gün şunu düşünmüştüm: “Bu kadar insan öldü Türkiye’de bir hiç için. Yaşayacakken birçok insanı bir abes uğruna toprağa verdik. Bir hoca da öğrencilerini bu eşkıyalara kaptırmadığı için kürsüde vurularak ölmüş olsun. Türkiye tarihinde böyle bir hocanın da adı geçsin. O hoca da ben olayım.” Derse devam ettim bir şey olmamış gibi. Tabii dizlerim titreyerek ama hiçbir şey olmamış gibi… Dersi normal saatte bitirdim, çocuklara iyi günler dileyip odama çıktım. Akşam eve geldim ve annemle babama anlattım bu olayı. Anlatımım bittiği zaman babamın koltuğundan kalktığını ve iki elini ileriye doğru uzatarak “Ümit gel” dediğini hatırlıyorum. Babamın yanına gittim. Babam başımı tuttu iki eliyle. Ve biraz eğilerek beni tam alnımın ortasından öptü. Bu hadise benim hayatımın en güzel hadiselerinden birisidir. Babamın alnıma koyduğu o öpücük, benim için aldığım bütün diplomalardan daha önemlidir…
GENÇ'ın Yazısı.